 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
3. Ceza Dairesi
E: 1979/10239
K: 1980/2
T: 03.01.1980
DAVA : Nas'ı ızrardan sanık H.B. hakkında İstanbul 6. Sulh Ceza Mahkemesinden yapılan yargılama esnasında, suç yerinin Beyoğlu kazası dahilinde bulunduğu gerekçesiyle verilen salahiyetsizlik kararı üzerine, dosyanın gönderildiği Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesince de salahiyetsizlik kararı verilmesi nedeniyle hasıl olan selbi ihtilafın halli zımnında müşterek yüksek vazifeli İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince ittiraz olunan, istanbul 6. Sulh Ceza Mahkemesi kararının kaldırılmasına ilişkin 5.11.1979 gün ve 1979/427 sayılı kararı havi dosya Adalet Bakanlığının 19.12.1979 gün, 071668 sayılı yazılı emirlerine müsteniden C. Başsavcılığının 24.12.1979 gün, Y.E. 1304 sayılı yazıları ile daireye verilmekle okundu:
Yazılı emir müstenidatı:
Suç yerinin Beyoğlu Adli kazası dahilinde bulunduğu ve CMUK.nun 17. maddesi hükmüne uygun olarak, iddianame okunmadan evvel salahiyetsizlik kararı verilmiş hükmüne uygun olarak, Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen sahaliyetsizlik kararının kaldırılması gerekirken, yazılı şekilde karar ittihazında isabet görülmemiştir.
CMUK.nun 343. maddesi gereğince söz konusu kararın bozulması lüzumuna dairdir.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : CMUK.nun 8. maddesine göre; davaya bakmak salahiyeti suçun işlendiği yer mahkemesine ait olup, suçun işlendiği yer ve mahkemesinden maksat ise suçun işlendiği tarihte yargı sınırları belli, burada çalışan ve yetkisine giren davalara bakmakla görevli mahkeme demektir. Bu sınırlar içerisinde işlenen suçlardan dolayı kamu davası buradaki mahkemeye açılacak, sanık dahi bu mahkemede yargılanacaktır. Bu kuralla güdülen amaç davaların sür'atle ve en az külfetle sonuçlandırmaktır.
Usul Yasasının koyduğu bu kurala rağmen kamu davası başka yer yargı sınırları içerisindeki mahkemeye açılmış ise, sanık ya bu mahkemenin davaya bakma yetkisini kabul edecek ya da CMUK.nun 17. maddesine göre "son tahkikatın açılmasına dair olan kararın veya iddianamenin okunmasından evvel" yetkisizlik itirazında bulunacaktır. Bu itiraz üzerine mahkeme itirazın gerçeği yansıttığını kabul edecek olursa vereceği yetkisizlik kararı ile birlikte dosyayı da yetkli mahkemeye gönderecektir. Bu yetkili mahkemeyukarıda nitelikleri belirlenen suçun işlendiği yer mahkemesidir.
Görülüyor ki değinilen maddelerde suçun işlenmesinden sonra bura yargı çevresinde açılmış olan yeni mahkemeden, evvelce açılmış olan davaların usulün 17. maddesi gereğince buraya gönderebileceğinden söz edilmemektedir.
Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının esaslı ilkelerinden birisi de zorunluluk olmadıkça davayı bir oturumda bitirmektir. Duruşma hazırlığı buna göre yapılacak; bu cümleden olarak davacı, sanık tanıklar varsa bilirkişi aynı gün için çağrılacak, ilgili yerlerden gerekli bilgiler o gün için istenecek ve tayin olunan günde duruşmada bitirilerek dava karara bağlanacaktır. Hal böyle iken usulün 17. maddesini aksine yorumlayarak yetkisizlik kararı verilmesi, dosyanın yeni kurulan mahkemeye gönderilmesi tarafların, tanıkların ve bilirkişilerin tekrar davetleri değinilen usul kurallarına aykırı olmakla beraber davanın gereksiz yere uzaması, ilgililerin tekrar tekrar mahkemelere çağrılmaları gibi zaman kaybını gerektirici ve ilgililer için külfet arttırıcı sonuçlar doğuracaktır.
Nitekim yeni çıkarılan yasalarda da bu görüş benimsenmiştir. Gerçekten 2248 sayılı kanunun geçici 1. maddesi görevle ilgili olarak 7, 20 ve 24. maddelerinin bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemelerinde açılmış bulunan kamu davalarına uygulanmıyacağı hükmünü getirmiş ve böylece "davaların sonuçlandırılmalarında sür'at ve taraflar ile ilgililer için en az külfet" kuralına işlerlik kazandırılmıştır.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen gerekçeler altında yazılı emre dayalı tebliğname içeriği yerinde görülmediğinden reddine, dosyanın mahalline gönderilmesine 3.1.1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.