 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1979/8745
K: 1979/793
T: 05.02.1979
DAVA : T.Y. ile Ü.A.U arasındaki Tazminat davasının kayyım Av. K.Ö. huzuriyle yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tatbiki davacı ve kayyım tarafından istenilmekle, duruşma için tayin olunan günde tebligata rağmen temyiz edenler gelmediler. Karşı taraf adına vekili Av. Ç. U. geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Dava, kadın yararına maddi-manevi tazminat ve küçük adına da nafaka takdir edilmesine ilişkindir.
Babalık davası ana ve çocuk tarafından birlikte veya ayrı ayrı açılabilir (M.K. 295). Babalık davası bir yıllık hak düşürücü süreye bağlanmıştır (M.K. 296). Bu süre, sadece babalığa hükümü değil onun mali sonuçlarını da kapsar.
Çocuk 1961 yılında doğmuş, ana, 1971 senesinde kendi yararına maddi, manevi tazminat ve çocuk için de nafaka istemiştir. Az önce açıklandığı gibi bir yıllık süre çokça geçmiş bulunduğundan ananın maddi ve manevi tazminat isteklerinin red edilmesi doğrudur.
Çocuğun nafakasına gelince: Nafaka istenebilmesi için, babalığın gerçekleşmesi zorunludur. Bu bakımdan nafaka isteğinin içinde, babalığın tesbiti istemi de vardır. Ne varki ana kendi açısından babalık davasını açma hakkını hak düşürücü süre sebebi ile yitirdiğinden, çocuk adına nafaka da isteyemez. Aksine kabul etmek, dolaylı olarak hak düşürücü süreyi ortadan kaldırmak, babalıkla ilgili davayı incelemek sonucunu doğurur ki buna imkan yoktur. Öyle ise ananın çocuk adına açtığı nafaka davasının reddedilmiş olmasında da bir yanlışlık yoktur.
2-2.5.1960 günlü 5/8 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince çocuğun açacağı babalık davasında hak düşürücü süre, ona kayyım tayin edildiği günden başlar. Olayda küçük D.Y. için 7.11.1973 gününde kayyım tayin edilmiş, kayyım verdiği 11.3.1974 günlü dilekçe ile, tabii babalığa karar verilmesini ve ayrıca tedbir nafakası takdir olunmasını istemiştir. Yukarıda belirtildiği üzere ananın açtığı dava, hak düşürücü süre sebebiyle "hukuken görülebilir" bir dava olmadığı için, kayyımın böyle bir dava içinde çocuk adına bir istemde bulunması mümkün değildir. Ne varki verilen dilekçe çocuk yönünden henüz geçmemiş olan bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış bağımsız tabii babalık ve nafaka davası niteliğinde olduğundan, gerekli harçların alınması ve ayrı bir esas numarasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmesi, toplanacak deliller tartışılıp sonucu uyarınca hüküm verilmesi gerekir. Buna rağmen hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilerek küçük adına açılan davanın dahi reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
3 - Çocuğun ana rahmine düştüğü sırada davalı evli bulunduğuna ve ana ise başkası ile evli olmadığına göre iddia gerçekleşirse, tabii babalığa karar verilebilir. O halde Mahkemenin, davalının evli bulunmasının tabii babalık davasının görülmesine engel olduğu anlamındaki gerekçesi de kabul şekli bakımından usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA 5.2.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.