 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1979/8194
K: 1979/8729
T: 03.12.1979
DAVA : Halide ile A. Hüsrev arasındaki nafaka davasının bozmaya uyularak yapılan muhakemesi sonunda mahkemenin görevsizliğine dair verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığı'nın yazsı üzerine C. Başsavcılığı tarafından istenilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Boşanma davası açıldıktan sonraki nafaka isteğinin asliye hukuk mahkemesinde, boşanma davasının açılmasından önceki nafaka talebinin ise, sulh hukuk mahkemesince incelenmesi gerekir (MK 137, 161-162). Olayda nafaka davası, boşanma davasından önce açıldığı için, görevin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu gözetilerek yargılama yapılmış, hüküm verilmiş, ne varki temyiz incelemesi sırasında maddi hata sonucu görev kuralı ters olarak ifade edilerek hüküm bozulmuş, mahkemece eski hükümde direnilmesi mümkün iken bozmaya uyulmuş ve görevsizlik kararı verilmiş, işte bu karar temyiz edilmemek suretiyle kesinleşmemiştir.
Temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen kararlar C. Başsavcılığı'nın isteği üzerine kamu yararına bozulabilir (HUMK 427). Görevsizlik kararı temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği için şekil açısından kanun yararına bozma isteği yerinde olmakla beraber olayın özelliği karşısında artık mahkemenin bu görevsizlik kararına dokunulamaz. Çünkü: Kanun yararına bozmanın amacı, kural olarak mahkemenin kendi insiyatifi ile verdiği kararların kanuna uygunluğunun kontrol edilmesi ve kanuna uymayan bölüm varsa, bunun bozulması, böylece uygulamada birlik sağlamaktır. Olayda ise mahkemece Yargıtay'ın yol gösterici bozmasına uyulmuş, o çerçevede hüküm verilmiştir. Hernekadar mahkemenin bu yanlış bozmaya karşı direnme hakkını kullanması mümkün idi ise de, hakim bu yolu seçmemiş, görevsizlik kararı vermiştir. Şu durum karşısında C. Başsavcılığı'nın isteğinin kabul edilmesi Yargıtay'ın kendi kararını yani bozmasını ortadan kaldırması anlamına gelir. Oysa usulün 427. maddesi mahkeme kararlarının kanun yararıra bozulmasını öngörmüştür. Onun için dolaylı bir bozma yapılamaz. Şayet bozma sınırlayıcı ve yol gösterici olmayıp inceleme ve araştırmaya sevk şeklinde olsaydı ve mahkeme bunları yerine getirdikten sonra takdir hakkını kullanarak bir karar vermiş bulunsaydı, mahkemenin son kararı, bozma üzerine verilmiş olmasına rağmen ilk hükümden tamamen ayrı bir nitelik taşıdığı için, bu tür bir hüküm kanun yararına bozulabilirdi. Olayda ise mahkemece bozma kararında işaret edilen ilkeye göre hüküm verilmiş olup, bu kararın kanun yararına bozulması mümkün değildir. Bu bakımdan kanun yararına bozma dileğinin reddi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı gerekçelerle C. Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma isteğinin (REDDİNE), 03.12.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.