 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1979/3824
K: 1979/5938
T: 03.05.1979
DAVA : Taraflar arasında davada; davacı vekili, davalıların 1312 doğumlu gözleri çok az gören cahil kandırılmağa müsait olan davacıyı bu halinden istifade ederek gabin olduğundan bahisle tapularının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar, davacının yakınları olduklarını, davacıyı aldatmamış bulunduklarını savunmuşlardır.
Mahkeme, gabin subjektif unsuru ispat edilemediğinden davanın reddine karar vermiştir. Karar süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı satış sözleşmesiyle dava konusu taşınmazları davalı tarafa temlik etmiş ve gabin nedenine dayanarak satışın iptali isteğini kapsayan bu davayı açmıştır.
Mahkemece gabinin subjektif unsurlarının varlığı saptanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
İptali istenilen satış işlemi 9.5.1975 gününde yapılmış ve dava 22.10.1975 tarihinde açılmış bulunduğuna göre hak düşüren süre dolmamıştır.
Davada gabin nedenine dayanıldığına kuşku yoktur. Uyuşmazlığa sağlıklı bir çözüm getirilebilmesi için olayda gabini oluşturan Yasal ögelerin var olup olmadığının saptanması gereklidir. Bu gibi konularda doğru bir tesbit ve teşhis yapılabilmesi için özellikle davacının durumu üzerinde titizlik ve duyarlıkla durulması, insancıl kriterlerden yararlanılması zorunludur.
Uzaktan yapılan "kaba bir yoklama" ile olayın derinliklerine nüfuz edilmesi ve sıhhatli bir neticeye ulaşılması mümkün değildir.
Davacı 1312 doğumlu olup temlik işleminin yapıldığı sırada 80 yaşlarındadır. Duruşma sırasında vefat eden davacının "ileri yaşta" olduğu açıktır. Ayrıca tanıkların sözlerine göre:
Saf bir köylü kadını olan davacının gözlerinin iyi görmediği, ara sıra yatağını bile pislediği, çeşitli değerdeki; paraları fark edemediği, bazan yakını olan kimseleri bile tanımakta zorluk çektiği anlaşılmaktadır. Aksi ileri sürülmeyen ve kanıtlanamayan bu bulgulara göre davacı yaşı ve fizyolojik durumu itibariyle nerede ise yeteneksizlik sınırlarına dayanmış bir kişidir.
Davacının "yaşlı" olduğu kadar "yalnız" olduğu da sezilmektedir. Yaşlılık, insan hayatında, bir çok kişilerin en önemli sorunudur. Yaşlı ve yalnız olan bir kişi, bazı hallerde çaresizlik ve acz içinde kıvranma durumundadır. Yukarıda yazılı nedenlerle günün 24 saati çaresizlik ve acz içinde bulunan bir kimsenin sıkıntı-muzakaya- içinde olmadığı söylenemez.
Müzakaya geniş kapsamlı ve çok yönlü bir ögedir. Maddi ve manevi muzakayada sayılabilecek çeşitli haller vardır.
Olaya insancıl ve gerçekci bir açıdan bakıldığında yukarıda açıklanan koşullar altında ömrünün son günlerini geçiren davacının kırılmaz bir muzakaka çenberi içinde olduğunu kabul etmek gerekir. Kısaca olayda ve benzeri durumlarda yaşlılık ve yalnızlık kıskacına alınmış kimselerin muzayaka içinde bulunduklarını kabul etmekten başka çare yoktur.
Bir kimsenin yaşlı olması her konuda tecrübe sahibi olduğunu gösteremez. Davacının ileri yaşa ulaşmasına rağmen gayrimenkul satışı konusunda görgü ve tecrübesi, taşınmazlarının değeri hakkında yeterli bilgisi olmadığı açıktır. Halk deyimi ile "son çocukluk" döneminde bulunan davacının bir çocuk kadar saf olduğu bellidir.
Olayda muzayaka ve tecrübesizlik hallerinin var olduğu gerçekleşmiştir. Davacının yakını olan davalıların bildikleri bu durumdan yararlanmak suretiyle dava konusu taşınmazların kendilerine çok düşük bir bedel karşılığında intikalini adeta aldatarak sağladıkları açıktır.
Davacı içinde bulunduğu koşullar nedeniyle aldatılmış ve sömürülmüş bir kimsedir. Davacının uzun bir ömür boyu elinde tuttuğu taşınmazların son demlerinde davalılara devretmesini başka türlü izah etmek imkanı yoktur.
lvazlar arasında aşırıdan öte açık ve fahiş bir nisbetsizlik vardır. Temlik tarihinde (100) bin liraya yakın değer taşıyan taşınmazları davalılar (2500) liraya satın almışlardır. Bu derece dengesiz bir satışın akıl ve insaf açısından geçerli sayılması mümkün değildir. BK.nun 21. maddesi bu tür münasebetsizlikleri ortadan kaldırmak için kabul edilmiş yasal bir önlemdir.
Açıklanan bu nedenlerle davanın kabulü gerekli iken reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Hükmün yazılı sebeplerle HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın iadesine 3.5.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.