 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1979/2670
K: 1979/5555
T: 26.04.1979
DAVA : Taraflar arasındaki davada davacılar gabin sebebiyle 191 parsele ait kaydın iptalini, adlarına tescilini istemiştir. Davalı, gabin bulunmadığını söylemiştir.
4640 lira davalıya ödendiğinde kaydın iptaline davacılar adına tesciline dair verilen karar, davalı ve davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. İncelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenildiğinden dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü:
KARAR : Davada miras bırakanın "saf ve yaşlı" bir kişi olduğunu ileri sürülerek dava konusu taşınmaza ait satışın mirasçılar tarafından "gabin" nedeniyle iptali istenilmiştir.
BK.nun 21. maddesinde düzenlenen gabin müessesesi ile yasada yazılı belli hallerin mevcut olması takdirinde sözleşmenin bozulması öngörülmüştür.
Gabin, rızayı bozan sebeplere dayanan davalarda olduğu gibi sözleşmenin bozulması sonucunu doğurur. Gabinde, sözleşmeyi oluşturan iradede yani "kaynak" da bozukluk ve sakatlık yoktur. İrade arzu edilen, istenilen hukuksal sonuç doğrultusunda açıklanmıştır. İrade de bir sakatlık mevcut olmamasına rağmen sözleşme maddi - ekonomik hasıla - açısından normal sayılmayan bir sonuç husule getirmiştir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde kural ve doğal olarak taraftarları arasında ekonomik bir denge bulunması gereklidir. Ekonomik bir denge bulunması gereklidir. Ekonomik dengenin bozuk olduğu, taraflardan birinin aşırı yarar sağlayarak ötekini sömürdüğü hallerde gabinden sözedilir. Rızanın fesada uğradığı hallerde ise irade ile hukuksal sonuç arasında uygunluk ve uyum yoktur. Kopukluk vardır.
Gabinin oluşabilmesi için yasada öngörülen belirli ögelerin kesinlikle gerçekleşmesi gereklidir. Gabin iddiasına dayalı bir davanın kabul edilebilmesi için subjektif unsur adı verilen bazı hallerin var olduğunun, bundan öteki tarafın bilerek yararlanması sonunda aşırı yarar sağlandığının kanıtlanması zorunludur.
Uyuşmazlık konusu olan olay bu açıdan değerlendirildiğinde:
1 - Cahil ve yaşlı, hatta saf bir kişi olduğundan söz edilen miras bırakanın bu niteliklerinin sonuca etkili olmadığı, müteveffanın hesabını bildiği, çıkarlarını koruma güç ve yeteneğine sahip "eli sıkı" bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlıkla subjektif unsuru oluşturan üç halden birinin varlığı ve davalının bundan yararlandığı kesin olarak kanıtlanamamıştır.
2 - Objektif unsura gelince:
Satış bedeli ile gerçek bedel olarak tesbit edilen değer karşılaştırıldığı zaman ortada nisbetsizlik sayılabilecek bir görüntü vardır. Ama bu görüntü zahiridir. Dava konusu taşınmaz orta Anadolu'nun ücra bir köyündeki basit bir köylü barınağıdır. Köy toprak kayması nedeniyle boşaltılmış, halkı yeni kurulu köye taşınmıştır. Satışa konu olan taşınmaz terk edilmiş köyün metruk hanelerinden biridir. Bu nitelikteki evin bir kullanma ve piyasa değeri kalmamıştır. Enkazın işe yarayıp yaramayacağı bile belli değildir. Piyasa değeri kalmayan böyle bir taşınmazın müşterisi yoktur. Satın alacak birisi çıkarsa ucuz pahalı demeden satmakta yarar vardır. Bu yola gidilmediği takdirde kısa bir süre ev yıkılacak veya malzemesine göz diken bazı kimseler tarafından talan edilip harap duruma düşecektir. Müteveffa bu sonucu görmüş, evi olmayan ve muhtaç durumda bulunan davalıya taşınmazı satmakla yapılması lazım gelen bir işi yapmıştır. Böyle bir hareket tarzı müteveffanın saflık veya yaşlılığının değil iş bilirliğinin bir belirtisidir.
Mühendis tarafından normal koşullar ve ölçüler gözönünde tutularak yapılan tesbite göre evin 12 bin lira değeri vardır. Ev tapuda ikibinliraya satılmış gibi işlem yapılmıştır. Mahkemeye göre satış bedeli 4500 liradır.
Niteliği ve durumu belirtilen evin yukarıda yazılı koşullar altında yapılan satışında ivazlar arasında açık bir nisbetsizlik mevcut olduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Davanın reddi gerekli iken kabul edilmesi yolsuzdur.
SONUÇ :Bu düşüncelerle davacının yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine ve davalının temyiz nedenlerinin kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın iadesine ve davalı vekili için 1400 lira duruşma vekalet ücretinijn karşı taraftan tahsiline 26.4.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.