 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1979/662
K: 1979/860
T: 17.04.1979
ÖZET: İhale sonucu sözleşme düzenlendikten sonra yanlar arasında özel hukuk borç ilişkisi kurulur. Sayıştay'ca tescile bağlı sözleşme tescil edilmedikçe uygulamaya konulamaz.
Gerekli şeyleri yapmayarak sözleşmenin tescil edilmemesine ve bu yüzden yürürlüğe konulamamasına kusurlu davranışıyla neden olan idareden, yüklenici bütün olumsuz zararını isteyebilirse de sözleşmenin uygulanmaması Sayıştay tarafından onaylanmamasından ileri gelmekle sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğradığı olumlu zararı isteyemez.
(2490 s. İhale K m. 25)
(832 s. Sayıştay K m. 30)
(818 s. BK m. 106-108)
Taraflar arasındaki davanın (Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 22.12.1978 tarih ve 123-612 sayılı hükmün temyizen incelenmesi davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde olduğu anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili 3.4.1978 günlü dava dilekçesinde, davalı idarenin Ankara Esenboğa yolu üzerinde ana depo ve tamirhane müdürlüğü için 2 adet baraka yapım işini davacının 29.9.1977 günlü sözleşme ile yüklendiğini, ancak yanlar arasında düzenlenen bu sözleşmenin Sayıştay'ca onanması nedeniyle, davalının 27.12.1977 tarihli onayı ile feshedildiğini, teminatın iadesinin bildirildiğini beyanla, davacının ihale bedeli üzerinden % 5 lardan mahrum kalması dolayısiyle, 36.757 lira ile birlikte uğranılan diğer zararlar toplamı 77.765,12 liranın davalıdan faizi ile birlikte alınmasını istemiştir.
Mahkemece, sözleşmedeki miktar üzerinden % 5 kar mahrumiyeti olan 36.757 lira ile birlikte diğer masraflar tutarı bulunan 46.721,37 liranın davalı idareden temerrüt faizi ile birlikte ödetilmesine ve fazla istemin reddine karar verilmiştir.
1- Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı gerektirici nedenlere, davacı yüklenicinin davalı idarenin kusuru ile sözleşmenin uygulanacağına yalnızca inanca giderleri sözleşme giderleri, sözleşmenin uygulanacağına güvenerek dürüstlük kuralları çevresinde yaptığı giderlerin, başka bir deyişle olumsuz (eylemli) zararının ödetilmesini istiyebileceği anlaşılmasına göre, davalı, idarenin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının, ihale bedeli üzerinden % 5 kardan yoksun kalması nedeniyle, davalıya 36.757 liranın ödetilmesine yönelen davalı idare vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Yanlar arasında ve onların birbirine uygun serbest iradelerinin birleşmesi ile kurulan 29.9.1977 günlü eser sözleşmesinin, 2490 sayılı Yasa çevresinde uygulanması gerekmektedir. Anılan sözleşmenin 2. maddesinde, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin bu sözleşmenin eklerinden bulunduğu açıklanmıştır. Ancak yanlar arasında düzenlenen bu eser sözleşmesinin, Sayıştay'ca tescil edilmemesi nedeniyle, uygulama ve yürütme alanına konulamadığı anlaşılmıştır.
İhaleden sonra sözleşme yapılması, 2490 sayılı Yasanın 25. maddesi hükmü gereğidir. Sözleşmenin düzenlemesinden sonra yanlar arasında, özel hukuk alanında borç ilişkisi kurulmuş olur. 832 sayılı Sayıştay Kanununun 30. maddesi uyarınca dava konusu sözleşme tescile bağlı kalınmıştır. Bu sözleşme tescil edilmedikçe uygulamaya konulamayacağı aynı maddede belirtilmiş bulunmaktadır.
Olayımızda yüklenici, sözleşme hükümleri uyarınca kendisine düşen görevi gereğine uygun olarak yerine getirmiştir. Zira, kurulan eser sözleşmesinin Sayıştay'ca tescil edilmemesinde, davacıya kabili isnat bir kusur bulunmamaktadır. Aksine, davalı idare gereğini yapmamakla, sözleşmenin tescil edilmemesine kendi kusurlu eylemi ile neden olmuştur. Bu suretle sözleşmenin yürürlüğe konulamaması, davalı idarenin kusurlu tutumu sonucu meydana gelmiştir.
Bu nedenle yüklenici davacı, sözleşmenin yürürlüğe konulacağını ve uygulama alanı bulacağını düşünmekte haklı olduğu için, BK.nun 106,108. maddeleri uyarınca, sözleşmenin bozulmasına kusurlu bulunan davalı idareden bütün olumsuz (menfi) zararlarını isteyebilir. Yüklenicinin sözleşmenin uygulanacağına güvenerek yaptığı ve mal varlığını eksilten harcama ve giderler karşılığının, (olumsuz zararının) ödetilmesi gerekir.
Oysaki, sözleşmenin uygulanamaması, Sayıştay'ca tescil edilmemesinden ileri geldiği ve böylece sözleşmenin uygulama imkanının doğması, ancak Sayıştay'ca onanması (tescili) sonunda mümkün olacağı içindirki, yüklenicinin sözleşmenin yerine getirilmemesi veya borcun (edimin) yerine getirilmesindeki çıkarın (ifa çıkarının) gerçekleşmemesi nedeniyle, uğradığı olumlu (müsbet) zararın, yüklenici tarafından istenmesine imkan bulunmamaktadır. Esasen 2490 sayılı Yasanın 25. maddesi kapsamından, davacı yüklenicinin yalnızca olumsuz (menfi) zararlarını istemeye hakkı olduğu, olumlu (müsbet) zararlarını istemiyeceği anlaşıldığı gibi, buna paralel olarak uygulaması gereken BK.nun 106. ve 108. maddelerinde de, sözleşmenin bozulması halinde, alacaklının yalnızca olumsuz (menfi) zararını istiyebileceği gibi, vaad olunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat etmek hakkını haiz bulunmaktadır. Olayımızda, istenen kar yoksunluğu ise, (olumlu) müsbet zarar niteliğini taşıdığından, davacı yüklenicinin bunu istemeğe hakkı olduğunun kabulü mümkün görülememektedir.
Belirtilen nedenlerle, davacının olumlu zararını oluşturan 36.757 liralık kardan mahrumiyet isteminin mahkemece reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yolunda hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle, kararın bir numaralı bendine göre davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, iki numaralı bendde açıklanan nedenlede kararın davalı idare yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 17.4.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.