 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1979/241
K: 1979/809
T: 08.02.1979
- ZAMANAŞIMI SAVUSUNDAN VAZGEÇME
ÖZET: Borcun tanındığına ilişkin ve İkrarı kapsayan irade açıklaması zamanaşımı savusundan vazgeçildiğini gösterir.
Zamanaşımı savusundan vazgeçme açık veya örtülü olabilir, ve bu savudan vazgeçme İçin bir davanın varlığı gerekmez. Vazgeçme için bütün savularda olduğu gibi alacaklıya karşı yöneltilmiş tek taraflı ve biçime bağlı olmayan bir irade açıklaması yeterlidir.
(818 s. BK m. 139)
Taraflar arasındaki sulh sözleşmesi uyarınca tescil davasından dolayı mahalli mahkemesinden verilen hükmün, dairemizin 8.6.1978 gün ve 1978/ 2641-3 155 sayılı ilamiyle bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü
Davacılar, 13.6.1956 gün ve 26/272 sayılı kesinleşen sulh sözleşmesine dayanarak, bu sözleşmede yazılı taşınmazların adlarına tescilini istemişlerdir. Davalı sulh sözleşmesi üzerinden on yıldan çok fazla süre geçtiğini ileri sürerek zamanaşımı savunmasında bulunmuş, mahkeme bu savunmayı yerinde görerek davayı reddetmiş, dairemizce mahkeme kararı bozulmuş davalı mirascıları, karar düzeltme isteğinde bulunmuşlardır.
Düzeltilmesi istenen dairemiz ilamında da açıklandığı veçhile, sulh sözleşmesi üzerinden zamanaşımı süresi geçtikten sonra davacılar tapu işlemi için davalıya ihtarname göndermişler, davalı Saime İstanbul 9. Noterliği aracılığı ile verdiği 3.6. 1969 tarihli cevapta, aynen (sulh namede zikrolunan gayrimenkullerin tapuda gerekli devri için tarafımdan bir imtina bahis konusu değildir. Gerekli bütün masraflar tarafınızdan ihtiyar edilmek üzere bildirilecek olan 'günde tapuda hazır bulunulacaktır) denmiştir. Bu sözler borcun tanındığına ilişkin ve ikrarı kapsayan bir irade beyanıdır. Bu beyan zamanaşımı savunmasında bulunmaktan vazgeçildiğini ifade eder. Vazgeçilen bir hakkın sonradan tekrar kullanılması hukuken mümkün değildir. Zamanaşımı savunmasından vazgeçilmesi için bir davanın varlığı gerekmez. Bütün deflilerde olduğu gibi, alacaklıya karşı yöneltilmiş tek taraflı ve şekilsiz bir irade beyanı yeterlidir.
Bu vazgeçme açıkça olabileceği gibi olayımızda olduğu veçhile borcun tanınması şeklinde zımni de olabilir. Zamanaşımından vazgeçilmesi yeni bir borç tesisine denk bir hukuki sonuç doğurur. Doktirinde aynı görüşü paylaşmaktadır. Örneğin Prof. Dr. Kenan Tunçomağ'ın 1972 basımlı Borçlar Hukuku kitabının 1. cilt, sayfa 764-765 de yabancı bilgin Tuhr - Oser - Becker' in konuyla ilgili dilimize çevrilen eserlerinde aynı görüş benimsenmiştir. Bu nedenle zamanaşımına ilişkin karar düzeltme isteği yerinde görülmemiş, taşınmazın iştirakli olup olmadığı, sulh sözleşmesinin ifa olanağı bulunup bulunmadığı konuları davanın esasıyla ilgili olup mahkemece bu hususta inceleme yapılmadığından şimdilik karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen bu yönler üzerinde durulmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan ve dairemiz ilamında belirtilen nedenlerle yerinde olmayan ve HUMK.nun 440. maddesinde yazılı hallerinden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteğinin (REDDİNE) aynı Kanunun 442. maddesi uyarınca takdiren 100 lira para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına 8.2.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.