 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1979/287
K: 1979/4765
T: 24.05.1979
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mercii kararının şikayetçilerden (T.H.) (A.) (M.), (M.) (A.) vekili tarafından temyiz olunması üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 8.1.1979 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Muterizler, Borçlar Kanununun 67. maddesine dayanarak borcu ödeyerek, alacaklı olarak masaya dahil olan kişilerle borçlu müflis ve temsilcisi olan iflas İdaresi arasında borcun ödenmesi hakkında bir anlaşma bulunmadığını, bu şekildeki işlemin masayı ele geçirmeye yönelik olduğunu, toplanma yeter sayısının bulunmadığını ve ayrıca toplantıda alınan kararlarında yasaya uymadığını ileri sürerek 29.11.1978 tarihli toplantıda alınan kararların tümünün iptalini istemişlerdir. Tetkik Merciince şikayetin reddine karar verilmiştir.
Alacaklılardan bir bölümünün yerine geçerek alacaklılar toplanmasına katılan kişilerden bir kısmı alacağı temellük edenler, diğerleri ise borçlunun bilgisi dışında belirli alacaklılar için masaya ödemede bulunmuş olan kişilerdir.
1) A - Alacaklı borçlunun rızası olmaksızın hatta borçlunun haberi bulunmaksızın alacağını üçüncü kişiye temlik edebilir, (BK. 162/2, TTK, 771/1). Bu durumda borçlu, alacaklının yerine diğer bir kişinin kaim olmasına rıza göstermek zorundadır. Kurul olarak bütün alacakların temliki olanaklıdır. Ancak, kanunun açıkça temliki menettiği alacaklar da vardır (BK. 320/2. 519/1, 300/2, MK. 85/2). Ayrıca işin niteliği gereği olarak temlik yasaklanmış olabilir, (BK. 511, TTK. 782 V.D.). Bundan başka tarafların anlaşması ile de alacak temlik edilmez hale getirilebilir. Ya da taraflar temliki takyit ve tahdit edebilirler. Diğer taraftan BK, MK ve TTK,unda temlikin ne şekilde yapılacağı belirtilmiştir, (BK. 163, TTK. 410, 407, 409, 539/1, MK. 816).
Bu nedenle temlik olunan alacakların ve bağlı bulunduğu belgelerin niteliği incelenerek temliklerin yasal olup olmadığının saptanması gerekir.
B - Hizmet (BK. 320), istisna (BK. 356), Vekalet (BK. 390) akitleriyle Neşir mukavelelerinde (BK. 384) olduğu gibi bazı borçların bizzat borçlu tarafından yerine getirilmesi gerekirse de B. Kanununun 67. maddesi gereğince (borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu borcunu şahsen ifaya mecbur değildir). B. Kanunun 67. maddesine dayanarak ödemede bulunan kişi iki şekilde hareket etmiş olabilir.
a) Borçlu adına ve onun bilgisi altında ödeme: Bu şekilde ödeme yapılması halinde borç ilişkisi son bulur ve bu hallerde ödeme yapan kişinin alacaklının yerine kaim olması söz konusu edilemez. Zira ödemede bulunan ödemeyi borçlu adına yapmıştır. Dolayısiyle borçlu adına ödemede bulunan kişinin ve kendisine ödeme yapılmış olan alacaklıların alacaklılar toplantısına katılmaları olanaksızdır.
b) Borçlunun bilgisi dışında ödeme: Borçlunun bilgisi dışında ödeme yapılması halinde vekaletsiz tasarrufta bulunma söz konusudur. 3. kişi burada borçlunun temsilcisi olarak hareket etmiş demektir. Kural olarak temsilcinin yaptığı her işlem temsil olunan kimsenin ancak rızası ve muvafakati ile geçerli olursa da üçüncü bir kimsenin borcu ödemiş olmasında bu kural aranmaz. Zira böyle bir ödeme hiç bir zarar doğurmayan faydalı bir sonuç doğurur. Bunun sonucu olarak vekaletsiz yapılan ödemeye ödemede bulunan kişilerde alacaklının halefi durumuna geçemezler. Şöyle ki, alacaklıya halef olma iki suretle meydana gelebilir. (BK. 109). Birincisinde, halefiyet borçlunun iradesinden doğar. Burada borçlu veya temsilcisi alacaklıya ya da temsilcisine, ödemede bulunan üçüncü kişinin kendisine halef olacağını bildirir. Bu bildirmenin ödemeden evvel veya en geç ödeme sırasında yapılmış olması zorunludur. İkincisi, bir alacağı temin için rehin edilmiş olan mal üzerindeki aynı hakkı kaybetmek istemeyen üçüncü kişi alacaklılardan hiç biri kabul etmese dahi borcu ödeyerek alacaklıya halef olabilir. bir de TTK Kanununun hükümlerine göre halef olma durumu vardır.
Vekaletsiz tasarrufta bu hususlar söz konusu edilemiyeceğinden borçlunun bilgisi dışında belirli alacaklılara verilmek üzere iflas masasına ödemede bulunan üçüncü kişiler alacaklının halefi olamıyacaklarından alacaklılar toplantısına katılamazlar. Kendilerine ödeme yapılan kişilerin de alacaklılık durumları kalktığından onların da toplantıya katılamıyacakları doğaldır. Vekaleti olmaksızın ödeme yapan kişiler alacaklının halefi olmadığına göre durumlarını şöyle belirlemek gerekir. Vekaletsiz tasarrufta, borçlu adına ödeme yapan kişiler borçludan zaruri gider ve masraflarını isteyebilirler. Yani burada ödeme yapan kişiler, lehine ödeme yaptıkları kişilerin halefi durumuna geçmeksizin bu ödeme ile borçluya başvurma hakları vardır. Ve bu başvurma hakları ödeme yaptıkları anda doğar. Dolayısiyle bu alacak bir iflas alacağı sayılmaz. İflas alacağı olmayan, sonradan doğan alacaklılar iflas masasına kaydedilemeyeceğinden ödemede bulunan üçüncü kişiler bu nedenle de alacaklılar toplanmasına katılamazlar.
ll - Alacaklılar toplanması yeter sayısı kanunla belirlenmiştir. Alacağın yasalara uygun olarak temliki halinde temlik alacaklısı durumuna geçenlerin çoğunluğun hesabında gözönünde tutulması gerekir. Ancak alacağın bir kısmı temlik edilmiş veya bir kişi birden çok alacağı temellük eylemiş ise oy durumunda genel kuralın uygulanması doğru olamaz. Böyle durumlarda bir hakkın kötüye kullanıldığı ve kanuna karşı hileye başvurulduğu kural olarak kabul edilip bir oy hakkı tanınması zorunludur. Nitekim, konkordato çoğunluğun hesabında tek oy tanınmasının gerektiği kuru (S.456). Belgesay (S. 508), Berkin (S.576), Postacıoğlu (S.27), Arar (S. 293), tarafından kabul edilmektedir. Bu nedenle temlikte alacaklı durumuna geçen kişi kaç alacaklının yerine kaim olursa olsun tek oy hakkına sahip olmalıdır. Kaldı ki, dosya münderecatına göre temliklerin alacaklılar çoğunluğunu sağlamak, dolayısiyle masayı ele geçirmek gayesi ile yapıldığı da anlaşılmaktadır. Şu duruma göre, yukarıda açıklanan kurallara göre masa dışı temliklerin geçerli olup olmadığı, toplanmaya katılan kişilerin katılma haklarının bulunup bulunmadığı, birden fazla alacağı temellük edenlere birden çok oy hakkı tanınıp tanınmadığı, toplanmaya katılmaya hakları bulunan alacaklılara göre toplanma yeter sayısının bulunup bulunmadığı saptanmaksızın şikayetin reddine karar verilmesi yolsuz bulunduğundan mercni kararının İİK. 366 ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklılar toplanmasında alınan kararlar hakkında tetkikat yapılmasına şimdilik yer olmadığına, temlik alacaklılarına bir oy tanınmasının gerektiğine dair olan kısımda oybirliğiyle, borçlu yararına ödeme yapanların toplanmaya katılamıyacaklarına dair kısımda oyçokluğuyla, 24.5.1979 gününde karar verildi.