 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1979/5859
K: 1979/5811
T: 20.12.1979
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı; (Tire Asliye Hukuk Hakimliği)'nce verilen 24.9.1979 tarih ve 313/397 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin neden olduğu bir otomobil kazası nedeniyle otomobilin sahibi olan davalının o tarihte reşit olmayan müvekkilini döverek, cebir ve şiddetle bir bono imzalattırdığını sonradan bono lehine (100.000) liralık olarak doldurmak suretiyle tahsile verdiğini ileri sürerek bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabında, davacının otomobil kazası sonucu hasar gidermek amacı ile ve kendi rızası ve babasının icazeti altında dava konusu bonoyu imzalayarak verdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere göre davacının bono düzenlenme gününün reşit olmadığından ve bonoda babasının rızası veya icazetini gösterir bir kayıt da bulunmadığından davacının TTK'nun 582. maddesi gereğince bono düzenleme ehliyeti olmadığı görüşü ile bononun iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
TTK'nun (Borçlanma Ehliyeti) kenar başlığını taşıyan 582. madde hükmüne göre, akit ile borçlanmaya ehil olan kimse bono ile borçlanma dahi ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince bu kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan MK'nun 713. maddesi gereğince yaşının küçüklüğü yahut akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların kanuni mümessilleri tarafından hukuki muamele yapılmadıkça geçersizdir.
Aynı Kanunun 16. maddesi hükmüne göre ise mümeyyiz küçükler kanuni mümessillerinin izni-veya icazetleri altında bizzat kendi tasarrufları ile borçlanmaya ehildirler ve aynı maddenin son fıkrasına göre de haksız fiillerden doğan zararlardan da bizzat sorumludurlar.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi gerek haksız fiil ve gerekse bono tanzim tarihinde davacı Hidayet'in henüz 18 yaşını ikmal etmeyip (mümeyyiz küçük) durumunda bulunmaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına göre davacının neden olduğu trafik kazası sonucu, davalının arasında meydana gelen zararın karşılaması amacı ile düzenlendiği çekişmesiz olan (100.000) liralık bononun düzenlenmesi sırasında, davacının velisi olan Nuri'nin hazır bulunmadığı ve başlangıçta buna muvafakatı olmadığı anlaşılıyorsa da davalı cevap dilekçesindeki savunmasında sonradan davacının babası Nuri'nin bono düzenlenmesi konusunda icazet verdiğini ileri sürmüş bulunmasına göre bu konu üzerinde durulmak gerekir. Medeni Kanun hükümlerine göre mümeyyiz küçüklerin veli veya vasilerinin başlangıçta iznini almadan yaptıkları borçlandırıcı hukuki işlemler sonradan kanuni müesseselerinin verecekleri (icazet) ile tamamlanmış olmakta ve bu borçlandırıcı işlem başlangıçtan itibaren hukuki geçerlilik kazanmaktadır. Dava dosyasına bağlı ceza dava dosyası kapsamı ile davacı, davacının babası Nuri ve davalı Haşim'in soruşturmanın çeşitli safhasındaki ifadelerine göre, dava konusu bononun düzenlendiği günün akşamı davacının velisi Nuri'nin durumdan haberdar olduğu ve bilahare araçtaki hasarın iddia edildiği kadar olmadığını tesbit ettikten sonra davalı Haşim'le görüşüp (100.000) liranın hasara tekabül eden (75.000) lirasını ödemeye razı olduğu ve bunun (4.000) lirasını da peşin olarak ödediği anlaşılmaktadır. O halde, davacının velisi Nuri'nin bononun tanzimini öğrendiği ve hasar miktarına göre de bunun (75.000) liralık bölümüne icazet verdiğinin kabulü gerekir. Bu miktardan da (4.000) lirasını davalıya peşin olarak ödendiği de sabit bulunmasına nazaran dava konusu bononun (29.000) liralık bölümünün açıklanan nedenlerle iptali ile bakiye (71.000) liralık bölümü hakkındaki davanın ise reddi gerekirken, yazılı şekilde bono üzerinde davacının velisinin muvafakatine ilişkin imzasının bulunmadığından bononun tümünün iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı yerinde görülen mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 20.12.1979 tarihinde oybirliği ile karar verildi.