 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1979/5298
K: 1979/5363
T: 23.11.1979
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 8.6.1979 tarih ve 407/277 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin sigortalısına ait malların davalı firmaya ait gemi ile taşınması sırasında 49.846 liralık eksiklik çıktığını, yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile 49.846 liranın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında, TTK.nun 1067. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı davasını TTK.nun 1067. maddesinde belli edilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davada TTK.nun 1067. maddesinin niteliği ve bu maddede gösterilen süre içinde davanın açılmış sayılıp sayılmayacağı davanın bu safhasında uyuşmazlık konusudur.
Mahkemece, TTK.nun 1067. maddesinin bir (hak düşürücü süre) getirdiği, bu süre içinde dava açılması gerektiği, icra yoluna başvurmanın bu sürenin geçmesini engellemeyeceği görüşüyle ve bir yıllık süre de geçtiği cihetle davayı reddetmiştir.
Yargıtay HGK.nun 10.10.1962 gün ve 64/34 sayılı kararında (Bak. Praf. Sami Okay, Deniz Ticareti Hukukuna ilişkin Yargıtay Kararları, 1963, sh. 492 İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3. cilt, 1979, sh. 368, dipnot. 452) konuyu uzun uzun tartışmış ve TTK.nun 1067. maddedeki süreyi bir hak düşürücü süre olarak kabul etmiştir. Yargıtay'ın bundan böyle yerleşmiş içtihatları da aynı doğrultudadır. (Bak. İ. Doğanay, sh. 368 dipnot 453 ve sh. 369 dip not 453/a,b,c'deki kararlar) Mahkemede, esasen yasanın anılan maddesindeki sürenin bir hak düşürücü süre olduğunu benimsemiş, ancak bu süre içinde dava açılmasının şart olduğunu kabul etmiştir. Mahkemeye göre bu süre içinde icraya müracaat edilmesinin etkisi olmayacaktır.
Uyuşmazlığın bu bölümünün çözümlenebilmesi için mezkur maddeyi dikkatli okumak gerekir. Gerçekten maddede aynen "...bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde.." ifadesi kullanılmış olup, (mahkemede dava açılması), deyimine yer verilmemiştir. Oysa, mahkemede dava açmanın anlamı başka, mahkemeye müracaat deyiminin ifade ettiği şey daha başkadır (İ. Doğanay, age, sh. 368 dip not 453). Mahkemeye müracaat deyiminin anlamı çok daha geniştir. Örneğin sadece tesbit veya eda davası değil bir delil tesbiti için dahi mahkemeye başvurmanın anılan deyimin içine giren bir durum olarak kabulü savunulabilir. Nitekim, yukarıda zikredilen YHGK. nun 10.10.1962 gün ve 64/34 sayılı kararında yabancı ve mehaz kanun, doktrin ve uygulamadan da yararlanılarak alacaklının icraya başvurması taşıyanın iflas masasına alacağını yazdırma isteğinde bulunması ile de TTK.nun 1067. maddesinde yazılı süreye riayet edilmiş olacağı açık bir şekilde ve dayanakları gösterilerek belirtilmiş ve kabul edilmiştir. (Aynı görüşte, Haydar Arseven, Deniz Ticaret Hukuku Dersleri 1961).
Olayda en erken teslim tarihi mahkemece 21.12.1979 ve icraya başvurma tarihi de 17.10.1977 ve 10.11.1977 olarak kabul edilmiş olduğuna ve tarihler arasında TTK.nun 1067. maddesinin öngördüğü bir yıllık süre de geçmemiş olduğuna, binnetice davacının tazminat isteme hakkı düşmemiş bulunduğuna göre işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmek gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın süreden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Ancak, mahkemenin esas hakkında karar verirken alacağın (likid) bir alacak olup olmadığı ve binnetice inkar tazminatına hükmetmek gerekip gerekmediği hususu üzerinde, Yargıtay HKG.nun 13.12.1967 gün ve 66/1344 esas ve 67/615 karar sayılı kararındaki açıklamaların ışığı altında (Yargıtay Yüzüncü Yıl Dönümü Armağanı, 1908, sh. 740 bent II. No. 2), durarak sonuca gitmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 23.11.1979 tarihinde oybirliği ile karar verildi.