 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1979/1130
K: 1979/3402
T: 17.04.1979
DAVA : Davacı, noterlik görevine devam etmesi kaydiyle emekli olamayacağı yolundaki Kurum'un verdiği kararın iptaliyle bu göreve devam ederkende emekli olabileceğinin tesbiti ile emekli olması için müracaat ettiği 26.4.1978 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, emekli aylığı bağlanmasını istemiştir.
Mahkeme, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, HUMK'nun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Noterlik Kanunun 201. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre, (topluluk sigortasına tabi olan noterler hakkında, bu kanundaki özel hükümlere aykırı olmamak kaydıyla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 5 ocak 1961 gün ve 228 sayılı Kanun ve bu kanunların ek ve tadilleri hükümleri uygulanır.) Bu davada uyuşmazlık konusu, Noterlerin, noterlik işlerini sürdürmelerine, yasal ve teknik deyimiyle, işlerinden ayrılmamalarına rağmen, yaşlılık aylığından yararlanıp yararlanamıyacakları noktasında toplanmaktadır. Noterlik kanununda bu yönü özel olarak düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Şu duruma göre sorunun Noterlik Kanunun 201. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Son kez anılan Yasanın özellikle 60, 61 ve 63. maddelerine göre çalışılan işten ayrılmak, yaşlılık aylığından yararlanmanın bir koşuludur. Bu durumda mahkemenin Noterlik Kanunundaki sosyal sigortaya ilişkin hükümlerin bu kanunun cevaz verdiği sınırlar içinde Sosyal sigorta kanunundaki hükümlerle tamamlandığı gözönünde tutulmaksızın Noterlik Kanununda engelleyici bir hükmün bulunmaması esasından hareketle davanın kabulü isabetli sayılamaz. Avukatlar için böyle bir koşulun ön görülmemiş bulunması ise, Avukatlık kanunun 188. maddesinin doğurduğu yasal zorunluktan ileri gelmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönü amaçlayan temyiz itirazı kabul olunmalı hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA, 17.4.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.