 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1978/7-1229
K: 1980/2349
T: 12.11.1980
ÖZET: Kural olarak, iki iskan tapusunun karşılaşması halinde önceki tahsis ve temlike da yanan tapu üstün tutulmalıdır. Bu durumda, 3667 sayılı Yasada yer alan bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulama olanağı yoktur.
(2510 s. İskan K m. 23 3667 s. K. la Dğş.)
Taraflar arasındaki tapulama tesbitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Eyüp Tapulama Mahkemesi)nce verilen 21/6/1977 gün ve 508-29 sayılı kararın incelenmesi Ethem mirasçıları ve Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 30/3/1978 gün ve 11080-42888 sayılı ilamiyle; "1 - Uyuşmazlık iskanen oluşturulan tapu kayıtlarından hangisine değer verileceği yönünde toplanmaktadır. Mahkemece Mustafa'ya ait 8/6/1942 günlü kaydın daha önceki günlü olması tercih nedeni olarak 'kabul edilmiş ise de 2510 sayılı iskan Kanununun 3667 sayılı Yasa ile değişik 23. maddesi hükmü gereğince kişiler adına tapuda kayıtlı 'taşınmazların iskan yoluyla bir başkasına temlik ve tahsis edilmiş olması halinde bu taşınmaz mal için sahipleri tarafından ancak Hazine aleyhine el koyma gününde rayiç üzerinden bedel davası açılabileceği öngörülmüştür. Hükmü temyiz eden Ethem mirasçılarının dayandığı tapu kaydı da Hazine'nin temlikinden ve 2510 sayılı Kararına göre oluşturulduğuna ve kanunda öngörülen bir yıllık sürede geçtiğine nazaran ilk iskan hakkı sahibi olan davalı Mustafa mirasçılarının hakkı bedele dönüşür. Hal böyle olunca olayın özelliği göz-önünde tutularak, 882 parsel yönünden iskanen sonradan oluşturulan Ethem mirasçılarına ait tapu kaydına değer verilmek gerekirken aksine verilmiş olması isabetsizdir.
2- Hazine'nin temyizine gelince; Hazine'nin dayandığı ve Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait 25/1/1974 günlü, 1972/212 sayılı ilam yerinde uygulanmasına rağmen taraflar yönünden kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı karar yerinde tartışılmamıştır. Davalılar ile nizalı parsel malikleri arasında mirasçılık ilişkisi ya da davalı yönünden taraf birliği bulunması halinde ilam bu kişileri bağlar. 0 halde taraflar arasında konusu ve taraf birliği bakımından kesin hüküm var olup olmadığı araştırılmalı, varlığı halinde kesin hükme göre karar oluşturulmalıdır" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden 1 - Hazine vekili. 2 - Ethem mirasçıları vekili.
Hukuk Genel Kurulun'ca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü
1- Dava konusu parsellere uygulanan ve taraflardan Mustafa mirasçılarının dayandığı 8/6/1942 tarih 10 numaralı tapu kaydının, - keşif krokisinde belirtilen bir kısım yer ayrık olmak üzere - 881 ve 882 numaralı parsellere, Ethem mirasçılarının dayanağı olan 14 Ekim 1941 tarih 90 numaralı kaydın ise 882 numaralı parsele uyduğu ve her iki kaydın da iskanen tahsis ve temlik nedeniyle 2510 sayılı İskan Kanununa göre oluşturulduğu yönünde uyuşmazlık bulunmadığı 'gibi, 8/6/1942 tarih 10 numaralı kaydın dayanağı olan temlikin öncelik taşıdığı da ihtilafsızdır. Bu duruma göre 882 parsele ilişkin olmak üzere iki iskan tapusu karşılaşmış bulunmaktadır.
Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık -olayda olduğu gibi- iki iskan kaydının karşılaşması, bir başka anlatımla aynı taşınmazın ayrı ayrı zamanlarda ayrı kişilere tahsis ve temlik edilmesi halinde 2510 sayılı Kanunun 23. maddesine 3667 sayılı Yasa ile eklenen 3. fıkranın öngördüğü bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Yerel mahkeme, sözkonusu sürenin böyle bir durumda uygulanamayacağı görüşünü, özel daire ise aksi görüşü benimsemişlerdir.
Gerçekten de, yasa hükmü bu konuda ayrıntılı ve kesin bir açıklık taşımamaktadır. Öyle ise sorunun, yasanın amacına uygun düşecek şekilde çözümlenmesi gerekmektedir. Böylebir hal tarzına ulaşabilmek için 2510 sayılı Kanunun tüm hükümlerinin gözönünde tutulması zorunludur. M eseleye bu açıdan bakıldığında, anılan Yasanın yararlandırdığı kişi ve aileleri koruyucu ve özellikle onların yerleşim ve toprak sahibi olmalarını sağlayıcı hükümler taşıdığı görülmektedir. Bu düzenleyici hükümlerin bir ereğinin de yerleşimde istikrar ve devlet güvenini temine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bunun içindir ki Devlet, bu yasadan yararlanan kişiye tahsis ve temlik ettiği taşınmazın onun elinden çıkmasını önleyici yönde uzun ve kısa vadeli hükümlere yer vermiştir (Örneğin, 2510 sayılı Yasanın 22, 29 ve 30. maddeleri). İşte, 23. maddeye 3667 sayılı Yasa ile konulan bir yıllık hak düşürücü sürenin amacını da 2510 sayılı Kanunun az önce değinilen genel espirisi doğrultusunda değerlendirmek amaçsal yorum kurallarına uygun düşecektir.
Burada şu hususun da önem le vurgulanması gerekir ki; ilk tahsis sahibi hem sonraki tahsislere ve hem de belirli bir sürenin geçmesinden sonra taşınmazın tahsisten önceki ayni hak sahiplerine karşı korunmuştur. Sonraki tahsislere karşı himaye, usulüne uygun yapılmış olan ilk tahsise değer verme ve yasanın diğer koşullarının da elverdiği durumlarda bu değer vermenin zaman kaydı dışında tutulması ile mümkün olacaktır. Nitekim, 23/11/1960 gün ve 5/13-16 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da "aynı taşınmazın bir şahsa imkan yolu ile tahsisinden sonra diğer bir şahsa da tahsis edilmiş olması halinde, tescil tarihine bakılmaksızın ve ikinci tahsisin iptaline lüzum olmaksızın önceki tahsis kararının muteber sayılması gereğine işaret olunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenler karşısında, kural olarak, iki iskan tapusunun karşılaşması halinde önceki tahsis ve temlike dayanan tapunun üstün tutulması ve bu ahvalde anılan Yasa hükümde yer alan bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulama olanağı bulunmadığının kabulü zorunludur.
Olayda, yerel mahkeme de bu ilkeden hareketle sonraki iskan tahsisine dayanılarak oluşturulan tapu kaydına değer vermemek suretiyle Ethem mirasçılarının itirazını reddettiğine göre direnme kararının bu kısmı onanmalıdır.
2- Hazine vekilinin temyiz itirazlarına gelince; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kağıtlara ve bozma ilamının ikinci bendinde gösterilen gerektirici nedenlere göre özel dairenin bu yöndeki bozma sebepleri Hukuk Genel Kurulunca da benimsendiğinden direnme kararı Hazine lehine bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Yukarıda bir numaralı bentte yazılı nedenlerle Ethem mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının Ethem mirasçıları yönünden (ONANMASINA) oy çokluğu ile,
2- Hazine avukatlarının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma ilamının iki numaralı bendinde gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince Hazine yararına (BOZULMASINA) 12/11/1980 gününde oybirliği ile karar verildi.