 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1978/238
K: 1979/402
T: 25.04.1979
DAVA: Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 9.12.1975 gün ve 12-6452 sayılı kararın incelenmesi, davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 24.6.1976 gün ve 9869-5097 sayılı ilamı:
(506 sayılı Yasa'nın 61. maddesi hükmü gereğince, yaşlılık aylığının hesaplanmasında, işten ayrıldığı tarihten önceki primin ödenmiş son beş takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarları toplamı en yüksek olan üç takvim yılına göre bulunacak ortalama yıllık kazancın esas alınacağı düşünülmeden, 1973 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarının da hesaba katılması, usul ve yasaya aykırıdır) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 61/1. maddesi hükmünce "60. maddenin (A) fıkrasında yazılı şartları yerine getirerek yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıyla, işten ayrıldığı tarihten önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş son beş takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarları toplamı en yüksek olan üç takvim yılına göre bulunacak ortalama yıllık kazancının %70'i oranında yıllık yaşlılık geliri bağlanır". Özel Daire ile mahalli mahkeme arasında görüş ayrılığı, az önce metni aynen alınan hükümden, beş takvim yılı dikkate alınırken, işten ayrılma gününden geriye doğru 365 gün esası ile beş yılı mı, Yoksa 1 Ocak - 31 Aralık itibariyle, gene işten ayrılma gününden geriye doğru beş takvim yılı mı esas tutulacağı sorununun çözümüne ilişkin bulunmaktadır.
Mahalli mahkeme, bunlardan birinci görüşe itibar ile işten ayrılma gününden önceki 1973 Ocak, Şubat, Mart aylarını hesaba katmış, Özel Daire ise ikinci görüşü benimseyerek, Ocak, Şubat, Mart aylarının dikkate alınmayacağı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Yasanın birçok hükümlerinde, özelikle 48, 54, 55, 60, 61, 67. maddelerinde "yıl" ve "takvim yılı" sözcükleri, bazen de aynı madde içerisinde her ikisi birlikte kullanılmıştır. Bu biçimdeki düzenlemenin, hakların doğumunda bir anlamı vardır. Şöyle ki: Yasa koyucu, az önce değinilen maddelerde belirlendiği üzere, Sosyal Sigortalarla ilgili hakların doğumunda gün, yıl ve takvim yılını ayrı ayrı ölçü olarak almak suratiyle değerlendirmede bulunmuştur. O halde, yıl ve takvim yılı sözcüklerinin eşanlamda kullanıldığından söz edilemez. Bunun sonucu olarak, takvim yılının metne de uygun olarak 1 Ocak - 31 Aralık günleri arasında süreyi hedef tuttuğunu kabulü icab eder.
Bu nedenlerle, mahkemece Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ise, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, birinci görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
KARAR: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 61/1. maddesi hükmünce "60 ncı maddenin (A) fıkrasında yazılı şartları yerine getirerek yaşlılık aylığı bağlanmasını hak kazanan sigortalıyla, işten ayrıldğı tarihten önce malullük, yaşlılık ve ölüm igortaları primi ödenmiş son beş takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarları toplamı en yüksek olan üç takvim yılına göre bulunacak ortalama yıllık kazanın % 70'i oranında yıllık yaşlılık geliri bağlanır." Özel Daire ile mahalli mahkeme arasında görüş ayrılığı, az önc metni aynen alınan hükümden, beş takvim yılı dikkate alınırken, işten ayrılma gününden geriye doğru 365 gün esası ile beş yılı mı? Yoksa 1 Ocak -31 Aralık itibariyle, gene işten ayrılma gününden geriye doğru beş takvim yılı mı esas tutulacağı sorununun çözümüne ilişkin bulunmaktadır.
Mahalli mahkeme, bunlardan birinci görüşe itibar ile işten ayılam gününden önceki 1973 Ocak, Şubat, Mart aylarını hesaba katmış, Özel Daire ise ikinci görüşü benimseyerek, Ocak, Şubat, Mart aylarının dikkat alınmayacağı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü, sorunun, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun getirdiği sistemden hareket edilerek inceleme yapılmasını zorunlu kılar.
Yasanın birçok hükümlerinde, özellikle 48, 54, 55, 60, 61, 67'nci maddelerinde "yıl" ve "takvim yılı" sözcükleri, bazen de aynı madde içerisinde her ikisi birlikte kullanılmıştır. Bu biçimdeki düzenlemenin, hakların doğumunda bir anlamı vardır. Şöyle ki: Yasa koyucu, az önce değinilen maddelerde belirlendiği üzere, Sosyal Sigotalar'la ilgili hakların doğumunda gün, yıl ve takrvim yılını ayrı ayrı ölçü olarak almak suretiyle değerlendirmede bulunmuştur O halde, yıl ve takvim yılı sözcüklerinin eşanlamda kullanıldığından söz edilemez. Bunun sonucu olarak takvim yılının metne de uygun olarak 1 Ocak - 31 Aralık günleri arasında süreyi hedef tuttuğunu kabulü icab eder. Bu nedenlerle, mahkemece Hukuk Genel Kurulu'nca, da benimsenen ÖZel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, öncek ikararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının kabulü ise, direnme karrının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, birinci görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından ikinci görüşmede 25.4.1979 gününde salt çoğunlukla karar verildi.