Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1978/187
K: 1980/2107
T: 02.07.1980
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verline 07.06.1974 gün ve 516-278 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 08.01.1976 gün ve 855-154 sayılı ilamıyla, "Davacının kaymakamlık yaptığı yerde bulunan okulda meydana gelen olay nedeni ile öğretmenlerin vekalet emrine alındığı anlaşılmaktadır. Bu işlemi yasaların verdiği yetkiye göre kaymakam yapamaz. Şayet kendisi tarafından düzenlettirilmiş bir belge yoksa düşüncesini üst makama Vali'ye veya Milli Eğitim Bakanlığı'na duyurur. Vali veya Bakanlık gerek görürse tedbir alır, işlem yapar. Yapılacak bir işlemde kaymakamın çocuğunun bütünlemeye bırakılması nedeninin etkili olduğu anlaşılmış değildir. Buna rağmen isnat ağırdır. Yazının tecavüze ilişkin olan kelimeleri bir yayın ölçüsüne girmeyecek seviyededir. Böyle bir tevavüzün değerlendirilmesi için hakimin hukuki bilgisi yeterli olup ortada mutlaka bir bilikişi incelemesini gerektirir yön bulunmamaktadır. Raporda açıklanan düşünce olayın özelliklerini kapsamaktadır. O hlade uygun bir tazminata hükmedilmemiş olması yasaya aykırıdır" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı vekili,
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, olay tarihinde Bafra Kaymakamı olan davacının aynı yer lise müdürü ve kimya öğretmeni ile üç ilkokul öğretmenini işten el çektirmesi nedeniyle, davalının basın yoluyla harekette bulunduğu iddiasına dayalı 50.000 lira manevi tazminat istemini içermektedir.
Mahkeme, bilirkişi raporuna dayanarak davanın reddi cihetine gitmiş, özel daire ise yukarıda ayrıntıları belirtilen gerekçelerle ve uygun bir tazminat hükmedilmesi lüzumuna işaret ederek kararı bozmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle işten el çektirme oluyının nedenleri ile bu olayı konu alan, gazetenin ilksayfasında baş yazı olarak yayınlanan yazının içeriğinin gözönünde tutulması gerekmektedir.
Dosyadaki belgelere göre, Bafra Merkez Okulu öğretmenlerinden birisinin, lise kimya öğretmeni hakkında il makamına vermiş olduğu 23.09.1970 günlü dilekçesinde yazılı hususların tahkiki için sözkonusu dilekçenin kaymakamlığa havalesi üzerine, davacı kaymakam 06.101.970 günlü yazısıyla işin emniyet amirliğince soruşturulmasını istemiş, emniyet amirliğinin 07.08.1970 günlü yazısında kimya öğretmeni ile birlikte diğer öğretmenlerin davranış ve eylemlerinin suç niteliğinde olduğundan bahisle Memurin Muhakematı hakkındaki Kanun'a göre tahkikat yapılması lüzumuna işaret edildiğinden ve tayin olunan tahkik memuru da memuriyeti köyütey kullanmak, halkı hükümet ve rejim aleyhine teşvik ve tahrik etmekten dolayı öğretmenler hakkında yapılan tahkikatın seyir ve selameti bakımından soruşturmanın sonuna kadar Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun'un 12. ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu4nun 31/D maddesine göre işten el çektirmelerine zaruret gördüğünden, kaymakamın İl İdaresi Kanunu'nun 31. maddesi gereğince Lise Müdürü ve kimya öğretmeni ile üç ilokul öğretmenine işten el çektirdiği anlaşılmaktadır.
Davalının gazetede yayınladığı yazıda "Allah Öğretmenlere Acısın" başlığı altında "Öğretmenlere isnat olunan suçlamaların aslı ve esasının olmadığı, uydurma, iftira ve tertiplerden ibaret bulunduğu, öğretmenlerin açığa alınmalarının tek nedeninin kaymakamın çocuğunun tek ders imtihanında başarısız olması, kaymakamın kimya dersinden kalan çocuğunu numara verilmemesini hazmedemeyerek çocuğunun başarısızlığına rağmen sınıf geçerilmemesini makamına hakaret ve tecavüz olarak yorumladığı, kaymakamın öğretmenleri açığa almakla suç işlediği bundan sonra öğretmenleri rejim, nizam ve Hükümet aleyhine suç işlemekten korumak için imtihan yönetmeliğine (Bafra Kaymakamı'nın çocukları sınıfta bırakılamaz) şeklinde bir madde eklenmesi gerektiği, aksi halde Bafra Kaymakamı'nın çocukları okul dışına çıkana kadar öğretmenlerin suç işlemiş olacakları ve açığa alınacakları" ifade olunmalıdır.
Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık az önce metni açıklanan neşriyattın dolayı davalının manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerek Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun'un 12. ve gerekse İl İdaresi Kanunu'nun 31/D maddesi karşısında kaymakam yukarıda görevleri belirlenen öğretmenleri işten elçektirmeye yetkilidir.
Sorumluluk açısından haberin doğruluk derecesi ile kamuya duyuruluş biçimi ve tenkidin objektif sınırlar içerisinde yapılıp yapılmadığı hususlarının tartışılması zorunludur.
Kamu oyunu oluşturan ve ifade eden basının temel görevi, düşünce özgürlüğünün tam olarak benimsendiği düzenlerde önem kazanır.
Ancak bu hakkın başkalarının şöhret veya haklarının korunması amacı ile sınırlandırılabileceği (İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme m. 10. 6366 sayılı Kanun) gibi hiç kimse özel hayatı, ailesi meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere marus kalamaz (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12 - Resmi Gazete 27 Mayıs 1949).
Demokratik nizamın gerektiği şekilde kuvvetlenmesini ve gelişmesini sağlayacak vasıtalardan sayılan basın ve yayın aynı zamanda halk efkarının temsilcisidir.
Ancak, Anayası diğer hürriyetlerde olduğu gibi, basın ve yayın hürriyetlerinin de sınırlarını çizmek lüzumunu duymuştur.
Bu hürriyetin kötüye kullanılması halinde basından beklenen fayda derhal zail olarak Devletin yüksek menfaatlerine dokunulmuş vatandaş şeref haysiyeti kırılmış ve dolayısıyla toplumdaki asli düzen ve güven kökündensarsılmış olur (5680 sayılı Kanunun gerekçesinden).
T.C. Anayasası, 22. maddesinde kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzün önleneceğini de vurgulamıştır.
Basın, yine Anayasa'ca öngörülen yasal sınırlamalar çerçevesi içinde hürdür. Kişilerin haysiyet şeref ve kişilik haklarına tecavüz olunamayacağı da bu sınırlamalar arasındadır. O halde basın görevini yaparken anayasal güvence altında bulunan kişilik haklarını gözönünde tutmak zorundadır. Bu ilke gerçeğie uygun habrlerin kamuya basın aracılığıyla duyurulmasında dahi vazgeçilmesi mamkan olmayan temel bir kural niteliğindedir. Haberin verilişi objektif ölçülerin dışına çıkmamalıdır. Bir haber ne derece gerçeğe uygun olursa olsun, verilişinin gerektirmediği tahkir edici bir dilin kullanılması durumunda hukuka uygunluktan söz edilemez. Kullanılan ifadenin ahbere konu olan olay ile düşüncesi bir bağlantısının, bir ilgisinin bulunması zorunludur. Bu zorunluluğu aşan ve kişiyi objektif yönden tahkir edici ifadelerin kullanılması durumunda hakkın sınırı aşılmış, hukuka uygunluk sebebi ortadan kalkmış olur.
Davalı tarafından kaleme alınan yazıda, davacı kaymakam iftira ve terkipçilikle vasıflandırılmış ve daha da ileri gidilerek suç işlediği ileri sürülmüştür. Yazının genel havası ve uslubu, objektiflikten uzak ve bir saldırı niteliği taşımaktadır.
Kaldı ki davalı taraf savunmalarında, genel ifadelerle tenkit hakkından söz etmiş haberin doğruluğunu kanıtlayıcı delillerini ortaya koymamıştır.
Bir an için kaymakamın çocuğunun öğretmenler tarafından sınıfta bırakıldığı farzolunsa bile, işten el çektirme olayının objektif kanıtları ortada iken iddia olunan olay ile işten el çektirme işlemi arasında bir nedensellik bağının kurulması da mümkün görülmemiştir. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'ndaki müzakereler sırasında bazı üyelerin bu önden re'sen de araştırma yapılması gereğini savunan görüşlerine kurulun çoğunluğu katılmamıştır.
Şu duruma göre, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan ilkeler, olayın gelişimi ve oluşumu gözönünde tutulmadan yetersiz ve gerekçesiz bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine dair ve kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince sebebinde oyçokluğu, bozmada oybirliğiyle (BOZULMASINA), 02.07.1980 gününde ikinci müzakerede karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı kaymakamın manevi tazminat davasına dayanak yaptığı davalı tarafından yayınlanan, Bafra'da münteşir (... Gazetesi)'nin, "Allah Öğretmenlere Acısın" başlıklı başmakalesinde aynen:
(... Öğretmenlere isnat edilen suçların aslı esası yoktur. Uydurmadır,iftiradır, tertiptir... Öğretmenlerin açığa alınmalarının tek sebebi, kaymakamın çocuğunun tek ters imtihanından başarı göstermemiş olmasıdır. Kaymakam, kimya derisinden kalan çocuğuna beleşten numara verilmemesini hazmedememiş, çocuğunun başarısızlığına rağmen sınıf geçirilmemesini kendi makamına hakaret ve tecavüz olarak yorumlamıştır. Böylece, kaymakamın çocuğunun beleşten sınıf geçerilmemesi rejim, nizam ve hükümet düşmünlığına kalbolmuş ve lise müdürü ile kimya öğretmenini açığa almış hissi ve şahsi olan bu tutumunu maskelemek için de diğer dört öğretmeni kullanmıştır) demiştir. Metni yukarıda aktarılan yazının heyet-i umumiyesinden de kolaylıkla anlaşılacağı veçhil, davacı kaymakamın davaya dayanak yapılan başmakalede söz konusu edilen öğretmenleri sırf kendi çocuğuna (yeterli bilgiye sahip olmasına rağmen) sınıfı geçerek nisbette not vermemeleri nedeniyle ve öğretmenlerin bu şekilde ısrarla davranışlarından duyduğu husumet ve düşmanlıkla kaymakamlık sıfat ve selahiyetini suistimal ederek kanunsuz olarak açığa aldığı, iddia edilmektedir.
Davalının bu yazıyı, Anayasa'nın 20. maddesinin kendisine tanıdığı basın yoluyla düşünce açıklama hürriyeti hakkını kullanarak kaleme aldığı açıktır. Gerek mahkeme içtihatlarına ve gerekse ilmi içtihatlara gre, basın yoluyla düşünce açıklama hürriyetinin, yazı sahibini sorumluluktan kurtarabilmesi için, dört temel kurala uygun bulunması icap eder.
1- haberin gerçeği uygun bulunması, 2- Kamu yararına olması, 3- Güncel bulunması, 4- Yazasının konusu ile ifade şekli arasında firki bir bağlantının mevcut olması gerekir (Prof. Dr. Çetin Özek, Türk Basın Hukuku, İstanbul-1978, sh. 238-248).
Tazminatı davasına dayanak yapılan ve dava dışı öğretmenlerin işten elçektirilmeleri sebebinin gerçeğe uygunluk derecesinin subutu halinde, böyle bir haberden dolayı davalıyı tazminatla sorumlu tutmaya hukuken imkan yoktur. Şayet davalı bu haberi sırf davacı kaymakamı tahkir ve tezyif etmek için "aslı esası olmadan " kendiliğinden uydurmuş ise, elbette gerçek dışı bir haberi vesile sayarak hiç kimseye basın yoluyla hakaret edemez, aksi halde hem anayasa'nın düşünce hürriyetini ihlal etmiş olur ve hem de hususi hukuk hükümlerine göre tazminatla sorumlu tutulur. Kaldı ki, "gerçeğe aykırılık" ile "hukuka aykırılık" aynı anlamda değildir. Çühnkü gerçeğe aykırılık mutlaka hukuka aykırılık anlamına gelmez (Yg. 4. HD., 21.04.1972 gün ve 2733/3665). En sert eleştirilerin yapıldığı hallerde dahi, bu eleştiriye temel teşkil eden olayın gerçeğe uygunluk derecesinin aranması zorunludur. Yg. 4. HD. 14.04.1972 gün ve E. 2540, K. 3402).
Dava konusu olayda mahkeme, davalının yazısında söz konusu ettiği davacı kaymakamın oğlunun gerçekten ve kasten dava dışı öğretmenler tarafından üst üste tek dersten bırakıldığı yönünü yani haberin gerçeğe uygun olup olmadığını araştırmamaşı bulunmaktadır.
Dava dosyası içerisinde bulunan ve Bafra Emniyet Amirliği başlığını taşıyan 08.10.1970 tarihli olup, (Kaymakamlık Makamına) başlığını taşıyan yazıda dava dışı kimya öğretmeninin, davacı kaymakamın verdiği meir üzerine hakkında yapılan tahkikat sonunda adı geçenin (Ceza Kanunu'na göre, suç teşkil edecek) bir tarzda rejim aleyhtarı davranışlarda bulunduğunun tesbit edildiği ve keyfiyetin Kaymakamlık Makamınca tayin edilece bir muhakkik tarafından tahkikinin isabetli olacağı bildirilmiş bulunmaktadır. Emniyet Amiri (H.A.) imzalı bu yazı üzerine davacı kaymakamın, Bafra Mal Müdürünü Memurin Muhakemat Kanunu'na göre tahkikata vazifelendirdiği ve onun düzenlediği tahkikat evrakını da dayanak yaparak öğretmenleri açığa aldığı hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere tazminat davalarında hakim, maddi ve manevi tazminatın hudut ve şümulünü re'sen tahkik etmek zorundadır. Dava konusu olayda Bafra Emniyet Amirliği'nin 08.10.1970 tarihli yatısında bildirildiği veçhile davasının oğlunu üst üste tek dersten sınıfta bırakan kimya öğretmeninin gerçekten Ceza Kanunu'na göre suç teşkil eden fiilleri mevcut ve bu fiillerde adli kaza mercilerinin kararları ile subuta ermiş ve açığa alınma keyfiyeti de Ceza Kanunu'na aykırı rejim aleyhtarı hareketten doğmuş ise o zaman davalının tazminata konu olan makaledeki hamerinin gerçeğe aykırılğı ortaya çıkacağı için, davacının bu yönden dolayı tazminat istemekte haklılığının kabulü gerekir. Şayet, dava dışı kimya öğretmeninin Ceza Kanunu'na göre suç teşkil eden bir hareketi mevcut olmadığı halde davacı kaymakamın sırf kendi oğlunun üst üste sınıfta bırakılması nedeniyle şahsi kin ve garezle işten el çektirilmesi yoluna gittiği sabit olursa bu takdirde olayda davalı gazeteci lehine BK.'nun 43 ve 44. maddelerinin uygulanma olanağı ortaya çıkacağı için yukarıda söz konusu edilen hususların araştırılması icap eder. Ayrıca dava dosyası içerisinde mevcut, davacı kaykamamın eşi (L.Ü.) tarafından 14.12.1970 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı'na gönderildiği anlaşılan şikayet dilekçesinin de akibetinin keza araştırılması gerekir.
Esasen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de 08.01.1976 gün ve 855/154 numaralı bozma kararında bu yöne değinmiş ve fakat (İşten el çektirilmesi işleminde kaymakamın çocuğunun bütünlemeye bırakılması nedeninin etkili olduğu anlaşılmış değildir) demekle yetinmiştir. Yukarıda da işaret edildiği veçhile tazminatın ve gerçek zararın tesbit ve tayini ile ilgili bu hususun davalı tarafından bir talep vaki olmasa dahi re'sen araştırılması gerekir. Aksi takdirde davalı gazetenin anayasa'nın kendisine tanıdığı basın hürriyetini kullanmasına imkan kalmaz. Her yazdığı yazıdan dolayı (gerçeğe uygunluk derecesi araştırılmadığı için) mahkum olması sonucu doğar.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahalli mahkeme kararının eksik inceleme sebebiyle bozulması oyunda olduğundan özel daire bozma gerekçcesini benimseyen Genel Kurul Kararı'na gerekçe bakımından muhalifin, Hükmün davalı gazeteci lehine tahkikata sevd edici mahiyette değişik gerekçe ile bozulması oyundayım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini