 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1978/1237
K: 1980/2153
T: 24.09.1980
DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Kızılcahamam Asliye Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen 23.2.1977 gün ve 327-88 sayılı kararın incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 22.12.1977 gün ve 6286 - 6397 sayılı ilamı: (.. Taşınmazlara ait tahdit işleminin kesinleşmesinden sonra açılan davaya, harcı alınarak genel hükümler çevresinde Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatiyle bakılması gerekirken kadastro sıfatiyle hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro Mahkemeleri 5572 sayılı Kanunla kaldırıldığından kadastro tespitlerinden doğan itiraz davalarına da Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılması gerekir. Varlığı olmayan bir mahkemenin isim ve sıfatından söz edilmesi olanaksız bulunduğuna göre, kadastro tespitlerine itiraz davalarını gören Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya kadastro mahkemesi sıfatiyle bakıldığına dair bir belirtme yapması gereksiz olduğu kadar yasal bir nitelikte taşımaz. Böyle bir durumda Asliye Mahkemesince yapılacak iş, uyuşmazlığı 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun öngördüğü usul ve yönteme göre anılan yasa hükümleri çerçevesinde çözümleyip sonuçlandırmaktan ibarettir.
Hal böyle olunca, Asliye Hukuk Mahkemeleri ile mevcut olmayan Kadastro Mahkemeleri arasında bir görev ayırımından da söz edilemez.
Olayda, kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra tespite konu olan taşınmaz mala ait tapu kaydının iptali ile tashihen tescili istenmektedir. Dava dilekçesinin Kadastro sıfatiyle Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazılmış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği gibi harcı alınarak davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatiyle bakılması zorunlu iken davaya kadastro sıfatiyle bakılması mümkün olmadığından görev yönünden reddine, talep halinde dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine tevdine şeklinde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Direnmeye yöneltilen temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, üçte ikiye geçen çoğunlukla 24.9.1980 gününde karar verildi.