 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1978/11-320
K: 1979/1265
T: 26.9.1979
- TAZMİNAT DAVASI ( Aktif Husumet Ehliyetine Sahip Olanlar )
- HAZİNENİN AKTİF HUSUMET EHLİYETİNE SAHİP OLMASI ( Sigorta Edilen Taşınmazın Maliki Sıfatıyla )
- GENEL MÜDÜRLÜKLERİN AKTİF HUSUMET EHLİYETİNE SAHİP OLMASI ( Sigorta Eden Akdin Tarafı Olması Hasebiyle )
- SİGORTA SÖZLEŞMESİ ( Şekle Bağlı Olmaması )
- KUVERTÜR POLİÇESİ ( Sigorta Ettirene Geçici Himaye Sağlaması )
- SİGORTA HİMAYESİNİN BAŞLAMASI ( Primin İlk Taksidi Ödenmeden )
- SİGORTA PRİMİNİN İLK TAKSİDİNİN ÖDENMEMESİ (Sigorta Himayesinin Başlayacağının Kararlaştırılabileceği)
6762/m.1266,1269,1270,1275
1086/m.49,53
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( İstanbul Asliye 4. Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 25.6.1975 gün ve 544-238 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 19.4.1976 gün ve 5397-2151 sayılı ilamiyle, ( 1-Yanan İstanbul Kültür Sarayı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'ne tahsis edildiği için binayı ellerinde bulunduran bu kuruluşlar TTK.nun 1269,1270,1271 ve 1275 maddeleri gereğince bina ve müştemilatını yangına karşı sigorta ettirebilirler. Riziko gerçekleştiğinde sigorta bedelinin mal sahibi Hazineye ait olacağı, Hazinenin sigorta bedelinin tahsili hakkında dava açabileceği ve objektif husumet ehliyeti bulunacağı kanun icabıdır. Sigorta bedelinin tahsiline karar verildiği takdirde TTK.nun 1275. maddesine göre sigorta tazminatının asıl mal sahibi olan Hazineye aidiyeti şeklinde hüküm tesisi icabeder. Bu nedenle hazinenin dava hakkı olmadığından bahisle açmış olduğu davasının reddine karar verilmesi isabetsizdir.
2 - Sigorta anlaşması, sigortalının icabının sigorta şirketi tarafından kabul edilmesiyle doğar. Bu anlaşma hiç bir şekle tabi değildir. Sigorta poliçesi tamamlanmış olan sigorta anlaşmasını tevsik eden bir belgedir.
Olayda, 13 Kasım 1970 tarih ve 110222 numaralı sigorta poliçesi, TTK.nun 1266. maddesinde öngörülen şekilde hazırlanmış ve sigorta şirketinin temsilcisi tarafından imzalanmıştır. Poliçedeki açık ifade ve beyana göre poliçenin tanziminden önce davalı sigorta şirketinin irat ettiği sorulara verilen cevaplar değerlendirilip teklif kabul edilerek bu poliçe düzenlenmiştir.
Poliçenin, davalının savunduğu gibi bir icap olarak kabulüne poliçenin hukuki mahiyeti ile poliçede yazılı olan davalı şirketin beyanı karşısında imkan yoktur.
Bu itibarla taraflar arasında sigorta akti doğmuştur. Aksi görüşü benimseyen mahkeme kararı bozulmalıdır.
3 - Poliçenin 5 numaralı maddesinde primin ödenmesi ticaret Bakanlığı Yangın Tarife Komitesi'nin sigorta fiyatının tesbitine ertelenmiş olması itibariyle primin ödenmediğinden bahisle, TTK.nun 1295. maddesine dayanılarak yapılacak savunmada yerinde olmadığı gibi Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürünün yangıdan sonra kendisinde bulunan sigorta poliçesini ifade etmesinin ve binanın sigortalı olmadığı şeklindeki beyanatının herhangi bir etkisi düşünülemez ) gerekçesiyle bozulmuş; davalı tarafın karar düzeltme istemi de aynı dairenin 31.12.1976 gün ve 4261- 5785 sayılı kararı ile ( taşınmazın korunmasına ait menfaatin sigorta ettirilmesi aslında mal sahibi olan Hazinenin menfaatinin korunması yani bunun muhafazasındaki sorumluluğun karşılanması amacını güder. Genel müdürlüklere yapılan tahsisin devamlı olması, malikin bu mal üzerindeki menfaatini elbetteki bertaraf edemez. Çünkü malın kısmen yada tamamen yok olması halinde, malikin memalikinde behemehal bir eksilme olacaktır. Bu itibarla taşınmaz başkalarına tahsis edilmiş olsa bile bununla malik arasında iktisaden himayeye layık daimi bir irtibatının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hazinenin bu menfaat ilişkisi nedeniyle sigorta aktini yapan genel müdürlüklerin açacakları davaya HUMK.nun 53. ve müteakip maddeleri uyarınca müdahale etmeye ve böylece ait olan genel müdürlükler arasında yer almaya hakkı olduğu gibi, aksine, Hazinenin açacağı bir davada Usulün 49. maddesine göre yapılacak bir ihbarla genel müdürlüklerin Hazineye iltihakını sağlamak olanağıda vardır. Bununla beraber, Hazine sigorta edilen taşınmazın maliki ve bu taşınmaza ait sigorta aktindeki menfaatin sahibi sıfatiyle, genel müdürlükler ise bu menfaati sigorta eden aktin tarafı olarak davada aktif husumet ehliyetini haizdirler.
Uygulamada genellikle sigorta ettiren teklifname doldurup vermek suretiyle icapta bulunur ise de, tatbikatın böyle olması hiç şüphesiz sigortacının icapta bulunmasını engelleyemez. Bu nedenle sigortacı dahi icapta bulunabilir. Acnak, olayımızda davalı sigortacının sigorta yapma teklifinde bulunduğu kabul edilemez. Çünkü, dava konusu poliçeler birer sigorta teklifi olmayıp birer kuvertür poliçesidir. Poliçelerin münderecatına göre de sigortacının sorumluluğunun başlaması gerekmektedir ) diye reddedilmiş, mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararı davacı vekilleri tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
KARAR : İstanbul Kültür Sarayı'nın 27/28 Kasım 1970 günü geçirmiş olduğu yangın nedeniyle Maliye Hazinesi ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü saray ve müfredatının davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. tarafından yangın vs. muhataralara karşı 13.11.1970 günlü poliçedeki koşullara göre sigorta edildiğini ileri sürerek yangın sonuçu meydana gelen zararın davalı sigorta şirketine ödetilmesini istemişlerdir.
Davalı vekilleri ise, davaya dayanak yapılan poliçenin müvekkilleri şirket tarafından yapılan bir teklif olduğu, bu icabın karşı tarafça kabulü yolunda herhangi bir karar ya da irade beyanı bulunmaması nedeniyle aktin bağıtlanmadığı, nitekim yangından sonra teklifin kabul edilmediği açıklanmak suretiyle poliçenin bazı müshalarının iade olunduğu ve bazı yetkililerin sigorta yapılmadan yangının vukubulduğuna dair demeçlerinin de bu savunmayı doğruladığı diğer yönden aktin ve sigortacının sorumluluğunun esaslı bir unsuru olan prim hususunda taraflar arasında anlaşma olmadığı, aktin tamamlandığı kabul edilse bile rizikonun gerçekleştiğinin akti ve yasal süre içinde bildirilmediği, poliçede taraf olmaması bakımından Hazinenin dava hakkı olmadığı yolunda savunmalarda bulunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
İddia ve savunmadan da anlaşıldığı üzere taraflar arasında uyuşmazlık sigorta aktinin tamamlanıp tamamlanmadığı ve bunun sonucu olarak sigortacının sorumluluğunun doğup doğmadığı ve Hazinenin dava hakkı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Sigorta anlaşmasının tamamlanıp tamamlanmadığına ilişkin uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle davaya dayanak yapılan sigorta poliçesinin kapsam ve niteliğinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Söz konusu poliçe TTK.nun 1266. maddesinde öngörülen şekilde hazırlanmış mukavele ve sıra numarası da verilmek suretiyle sigorta şirketinin poliçe kayıt defterine işlenmiş ve usulen imzalandıktan sonra karşı tarafa aluştırılmıştır.
Sigorta sözleşmeleri şekle tabi sözleşmelerden değildir. Tarafların yekdiğerine uygun irade beyanlarının birleşmesi ile sözleşme doğmuş olur. Taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda poliçe esaslı bir isbat belgesidir.
Olayımızda 13 Kasım 1970 günlü poliçedeki "Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi iradettiği suallere karşı sigortalının verdiği cevaplar ile aşağıda yazılı hususi şartlar dairesinde mal sahibi sıfatiyle hareket eden akit Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü İstanbul Kültür Sarayı namına 1970 senesi Kasım ayının 13. günü öğle vaktinden 1980 Kasım 13. öğle vaktine kadar aşağıda sayılmış olan envali azami 79.035.465 TL. na temin eder" sözleri uyuşmazlığa özüm getirecek nitelikte bir kanıt değeri taşımaktadır. Bu ifade ve beyandan, poliçenin düzenlenmesinden önce sigortacının irat ettiği sorulara verilen cevapların değerlendirilerek teklifin kabul edildiği ve tarafların uygun irade beyanlarının birleşmesi sonucunda poliçenin düzenlendiği açıkça anlaşılmaktadır.
Diğer yönden söz konusu poliçenin bir kuvertür poliçesi olduğu açıktır. Nitekim davalı sigorta şirketinin 9 Mart 1970 günlü poliçe için İstanbul Kültür Sarayı İrade Komitesine gönderdiği ve davaya konu olan 13 Kasım 1970 günlü poliçe için de geçerli olduğu kabul edilen 25.5.1970 günlü takdim yazısında "Ticaret Bakanlığı Yangın Tarife Komitesi'nce sigorta fiyatının tesbitine kadar bütün kıymetlerin sigortasız kalmaması için bir kuvertür poliçesi takdim edilmiştir" denilmektedir.
Öğretide, kuvertür poliçesinin, sigortacı tarafından rizikonun henüz tamamen incelenmemiş veya sigortacı nezdinde gerekli idari işlemlerin tamamlanmamış olması sebebiyle sigorta mukavelesinin bütün koşulları ile düzenlenmesinin mümkün olmadığı hallerde veya poliçe düzenleninceye kadar yine tarafların rızasiyle sigorta ettirene muvakkat bir himaye sağlıyacağı bununla sigorta ettirenin hemen sigorta himayesine nail olacağı kabul edilmektedir. ( Prof. Dr. Rayegen Kender Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku 1979 2. baskı, sayfa 120 ).
TTK.nun 1295. maddesine göre sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten başlar. Ancak, aksi kararlaştırılabilir. Nitekim poliçenin hususi 5. maddesindeki, "Ticaret Bakanlığı Yangın Tarife Komitesince sigorta fiyatının saptanmasından sonra prim tahakkukunun, mukavelenin mehdeinden başlamak üzere ayrı bir zeyilname ile yapılacağı" koşulu benimsenmiştir.
Bu bakımdan prim ödenmedikçe sorumluluklarının söz konusu olamayacağına yönelik davalı savunmasına değer verilemeyeceği gibi, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü'nün yangından sonra kendisinde bulunan sigorta poliçesini iade etmesi ve binanın sigortalı olmadığı şeklindeki sözlerinin de herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.
Hazinenin dava hakkı olup olmadığı sorununa gelince: Hazine, sigorta ettirilen Kültür Sarayı'nın malikidir. Faydalanma hakkı ise, davacı iki genel müdürlüğe verilmiştir. TTK.nun 1269. maddesine göre taşınmazdan yararlanan ve dolayısiyle malın muhafazasında menfaati olan davacı genel müdürlükler bu menfaatlerini sigorta ettirebildikleri gibi aynı Yasanın 1275. maddesi karşısında, yapılan sigortanın Hazine lehine sağlıyacağı da açıktır. Çünkü, taşınmazın korunmasına ait menfaatin sigorta ettirilmesi, aslında mal sahibi olan Hazinenin menfaatinin korunması, yani bunun muhafazasındaki sorumluluğun karşılanması amacını güder. Genel müdürlüklere yapılan tahsisin devamlı olması malikin bu mal üzerindeki menfaatini bertaraf etmez. Esasen rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta bedelinin mal sahibi hazineye ait olacağı açıktır. Bu nedenlerle ve özel daire kararlarında belirtilen gerekçelere göre Hazinenin dava hakkı olduğu kuşkusuzdur.
O halde Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken bazı nedenlerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacılar lehine takdir olunan 1400 lira avukatlık parasının davalı şirketten alınarak duruşmada hazır bulunan davacılara verilmesine 26.9.1979 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.