 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1978/85
K: 1978/141
T: 17.04.1978
DAVA : Hilafı hakikat beyanname vermekten sanık Mustafa ve iki arkadaşının hükümlülüklerine dair (Buldan Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 25.4.1977 gün ve 9/37 sayılı hüküm C. Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 25.12.1977 gün ve 194-177 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan dosya, C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 8.3.1978 gün ve 6/1311 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Hilafı hakikat beyanname vermekten sanık Mustafa, Ali ve Süleyman'ın TCK.nun 355. maddesinde mahkumiyetine ilişkin hükmü özel daire (Sanıkların, ilmühaberi henüz boş iken imza etmelerinin görevlerini ihmal niteliğinde olup olmadığı münakaşa edilmeden yazılı madde ile ceza tayini) isabetsizliğinden bozmuş; mahkeme ise eylemin niteliği yönünden gereken tartışmanın yapılmış olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Dosya kapsamına ve kabule göre, sanık Muhtar Mustafa ile İhtiyar Kurulu Üyeleri sanık Ali ve Süleyman'ın köy halkından Halil tarafından getirilen aile nüfus durumunu gösteren muhtarlık belgesini boş olarak mühürleyip imzaladıkları anlaşılmaktadır.
Sanıklar bu oluşa göre görevlerine ilişkin bir hizmeti yapmamışlardır. Zira muhtarlık ilmühaberini boş olarak mühürleyip imzalayarak istek sahibine vermişlerdir. Görevi ihmal suçu devlet memurlarının devlet idaresi aleyhine işledikleri suçlardandır. Yasa bu suçu tanımlamamış olmasına rağmen doktirinde, ihmal ve terahi (işgal eylediği mevki itibariyle yasaca belirli bir kamu ödev veya görevini yapmaya memur olan bir kişinin, yapmağa zorunlu bulunduğu bir işi yapmaması, yahut yasa veya tüzüklerce yapılmasını öngördüğü biçimde yerine getirmemesi veya belirli ve uygun bir süre içerisinde yapılması zorunlu bulunan bir hizmet veya hareketi geciktirmesi, süresinde yapmaması) şeklinde tanımlanmıştır.
Bu duruma göre sanıkların eylemleri, görevi ihmal niteliğinde olup TCK.nun 230. maddesi yerine 355. madde ile cezalandırılmaları usul ve yasaya aykırı o yer C. Savcısının temyiz itirazları yerinde bulunduğundan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Bozma kararına katılmakla beraber sebebine katılmayan üyeler ise, belgeyi alan Halil'in eşinden boşandığına ilişkin iddianın araştırılması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının saptanması gerektiğinden noksan soruşturma yönünden direnme hükmünün bozulması yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 17.4.1978 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.