 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1978/358
K: 1978/405
T: 06.11.1978
DAVA : Dosyaya, oluşa ve delillere göre: Sanığın arkadaşları ile birlikte mağdur müdahil Mehmet'in parasını almayı kararlaştırdıkları, olay gecesi bu kararlarını uygulayarak sanık İsmail ve arkadaşı Sedat'ın kahveden çıkan müdahili izledikleri, müdahil bahçe kapısından içeri girip evine yaklaştığı sırada Sedat'ın gözcülük yaptığı ve sanık İsmail'in de içeri girerek müdahilin arkasından elindeki sopa ile kafasına ve vücudunun muhtelif yerlerene vurup onu beş ay iş ve gücünden kalacak derecede yaralayıp yere düşürdüğü ve böylece ceplerinde bulunan 3.600 lira parasını gasp ederek kaçtıkları anlaşılmaktadır.
Manevi tazminat esas itibarıyla özel hukuka ilişkin bir konudur. Nitekim BK.nun 41. maddesinde: (Gerek kasten, gerek ihmal ve teseyyüp ve tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer bir kimseye zarar veren veyahutta ahlaka mugayir bir fiil ile ahar kisenin zarara uğramasına sebebiyet şahsın o zararları tazmine mecbur olacağı), 47. maddesinde; (Hakim hususi haleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseyi veyahut ölüm halinde ölünün ailesine manevi zarar namıyla tazminat verilmesine karar verileceği) genel kural olarak kabul edilmiştir. Ceza Kanunumuzda ise; manevi tazminata hükmedilebilecek haller sayılı ve sınırlı olarak 38, 424, 467, 486/3. maddelerde yer almıştır. Kanun bu hallerden her biri için ayrı kıstaslar kabul etmiştir. Örneğin 38. madde gereğince manevi tazminata hükmedilebilmesi için kıstas (kişinin şeref ve hapsiyetinin ihlal edilmesi), 467. madde gereğince manevi tazminata hükmedebilmesi için (fertlerin bedeni bütünlüğüne cismani zarara verebilecek nitelikte saldırı fiilerinin işlenmiş olması) gereklidir. Böylece manevi tazminat konusunda Borçlar Kanununun şümulü kaideleriyle Ceza Kanunu arasında adil ve makul ahenk sağlanmıştır.
Olayın yukarıda açıklanan oluş biçimine göre, sanık, soppa ile mağdurun başına ve vücudunun muhtelif yerlerine vurarak onu beş ay gibi uzun bir süre iş ve gücünden kalacak derecede yaralayarak parasını gaspetmiştir. Şu halde, mağdurun bedeni bütünlüğüne, cismani zarar verebilecek nitelikte bir fiil işlendiği açık-seçik surette belirtilmektedir. Beş ay işinden kalacak şekilde cismani zarar düçar olan ve parası gasbedilen kişinin şeref ve haysiyetinin ihal edilmediğinden ve bu olayın mağdurda manevi bir ızdırap yaratmayacağından söz edilemez.
Her ne kadar maruz kalınan ağır müessir fiilden ayrıca dava açılmadığından fiil gasp suçunun bir unsuru olarak kabul edilmişse de hem cismani zarar uğrayan, hem de şeref ve haysiyeti haleldar olan mağdurun ruhi teessür ve ızdırabının tahfifine imkan verilmesi, hukukun esas perensiplerine, adalet ve hakkaniyete uygun bulunmaktadır.