 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1978/313
K: 1978/411
T: 20.11.1978
DAVA : Adam öldürmekmekten sanık A.K.'nın beraetine dair Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 24.10.19777 gün ve 191-144 sayılı hüküm, müdahillerin temyizleri üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 24.5.1978 gün ve 63-69 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, C.Savcısı ve müdahil tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş ve müdahil yönünden koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildirilen 10.7.1978 gün ve 1/3049 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : S.K.'yı kasten öldürmekten sanı A.K.'nın T.C.K.nun 49/2. maddesi uyarınca beraetine ilişkin hükmü, Özel Daire; "Mahkemece de kabul edilen tanık açıklamalarına göre, sanık Ali'nin elindeki dirgeni maktul Suzi'ye vurmak için kaldırdığı sırada maktulün geri geri çekilmekle birlikte silahını çekerek Ali'ye ateş edip onu karnından vurduğu, bunun üzerine Ali'nin de silahını çekerek ateş edip maktul Suzi'yi vurup öldürdüğü analışmasına göre, sanığın vurmak üzere dirgeni kaldırdığı sırada Suzi ile aralarındaki mesafeni neden ibaret olduğunun, sanık Ali'nin bu hareketi ile maktulü yasal savunma durumuna getirip getirmediğinin, olay yerinde şahitler tabip ve bilirkişi de bulundurulmak suretiyle bu kişelere yaptırılacak açıklamalrla saptandıktan sonra oluşacak sonuca göre, sanık Ali'nin hukuki durumunun saptanması gerekirken, bu husus araştırılmadan eksik incelemeyle sanık Ali'nin yasal savunma durumunda kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır" biçimindeki gerekçesiyle bozulmuş; mahkeme ise oluşa ve toplanan delillere göre olayda yasal savunma koşullarının tamamen gerçekleşmiş bulunduğunu ve bu nedenle bozmada ileri sürülen keşfin yapılmasında bir zaruret olmadığını ileri sürerek eski hükümde direnmiştir.
Yekdiğerleri ile akraba bulunan öldürenle sanık arasında maliki bulundukları taşınmaz üzerindeki hisse sorundan dolayı çıkan tartışmada, önce öldürülenin sanığa ana-avrat hakarette bulunduğu, sanığın bu hakaret üzerine vurmak için dirgenini kaldırdığı, sanığın bu davranışına karşı maktulün tabancasını çekerek iki el ateş ettiği, atılan mermilerden birinin batna isabetle kalın ve ince bağırsakları 12 yerinden delecek şekilde ve hayati tehlikeye koyacak biçimde ve 20 gün iş ve gücünden kalacak derecede sanığı yaraladığı; bu silahlı saldırı üzerine mbu kez sanığın tabancasını çekerek ateş edip onu başından ve boynundan yaralamak suretiyle kasten öldürdüğünü, sanığa ait 19.11.1977 gün ve 6110-263 sayılı rapor, maktule ait 25.7.1076 günlü otopsi tutanağı, tanık Cafer ve Mustafa'nın bu oluşu doğrulayan ifadeleri ve incelenen tüm dosya kapsamından anlaşılmış bulunmaktadır.
Şu hale göre, kast yönünde olayın iki aşamada cereyan ettiği, ilk aşamada öldürülenin hareketine karşın sanığın dirgenle karşı koymak istediği, bu aşamada sanığın maktule karşı öldürme kastı taşımadığı, zira öldürme kastı olsaydı üzerinde daha etkili bir vasıta olan tabanca mevcut olduğuna göre bunu kullanması gerekirken tabanca kullanma yoluna gitmediği, bundan sonraki ikinci aşamada öldürülenin tabancasını çekerken yukarıda belirtildiği şekilde sanığı yaralaması üzerine yaşamı ağır şekilde tehlikeye giren ve başka bir kurtuluş olnağı bulunmayan sanığın tabancası ile onu öldürdüğü görülmektedir.
Bir öldürme olayında TCK.nhun 49. maddesine göre yasal savunma halinin varlığının kabul olunabilmesi için saldırıya uğrayan sanığın, buu saldırıyı derhal yok etme çabasına girmesi gerekmekte olup, gerçekten olayımızda yüzü kendisine dnük olan ve ateş edip kendisini yaralayan ve elinde silahı bulunan saldırgana, bu saldırı süreci içerisinde karşı koyması icap ettiği, karnından yaralanıp ince-kalın bağırsakları12 yerinden delinmiş olması nedeniyle meydana gelen iç ve dış kanama sebebiyle her an yaşama gücünü yitirmekte bulunması hesabıyla derhal karşı koyması gerekeceği, bu sürenin geçmesi halinde artık fiiilen karşı koymasına olanak kalmayacağından sanığın silahını kullanması halinin bu süreç içerisinde gerçekleştirdiği açıktır. Ohalde sanığın silahının yasal savunma koşulları içerisinde kullanmış olmasına göre, atışlar sırasında taraflar arasındaki mesafenin bir keşif ile tesbite çalışmasının şu oluşa etkili olmayacağından, C.Savcısı ve katılanın temyiz itarazlarının reddi ile direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Çoğunluk görüşüne karşı olan Üyeler; Özel Daire bozma ilamındaki görüşe katılarak direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemişlerdir.