 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1978/189
K: 1978/245
T: 19.06.1978
DAVA : Teşekkül halinde ateşli silah ve mermi nakletmekten sanık D.Mantikas ve altı arkadaşının beraatlerine dair (İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 10.1.1978 gün ve 625/1 sayılı) hüküm C. Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince incelenerek 31.3.1978 gün ve 1577/3137 sayılı ilamda ile onanmasına karar verilmiştir.
C.Başsavcılığının, CMUK.'nun 322. maddesi uyarınca özel dairenin onama kararına itiraz etmesi ve onama kararının kaldırılmasını hükmün bozulmasını isteyen 25.4.1978 gün ve 41 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. başkanlığa gönderilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Teşekkül halinde ateşli silah ve mermi nakletmek suçundan sanıklar D. Mantikas L. Kumucelis, N. Neofito, A. Hristoforo, D. Drulias, i. Drulias ve K. Laviti'nin eylemlerinde suç unsuru görülmediğinden beraetlerine, Vasoula Gemisi ile yükü harp silahlarının Türk Suları'ndan çıkıp gitmek üzere serbest bırakılmasına ilişkin hükmün; Özel Dairece: (Muhbir A. Akçan'ın soyut ihbarı ile soruşturma aşamalarında kesinlik taşımayan ve kuşkudan öteye geçmeyen ifadeleri dışında silahlarında kesinlik taşımayan ve kuşkudan öteye geçmeyen ifadeleri dışında silahların Türkiye'de boşaltılacağı konusunda başka bir kanıt ileri sürülmemiş bulunmasına göre...) gerekçesiyle onanmasına karar verilmiştir. C. Başsavcılığı itirazında; özetle;
Kıbrıs Bandralı Vasoula isimli geminin Türkiye'ye daha önce de olduğu gibi kaçak silah boşaltacağı ihbar edilmesi üzerine, görevlilerce olaya el konularak soruşturmaya başlanılmış, gemide konşimento ve manifestoda gösterilen ve gemi kaptanınca soru kağıdında bildirilen yükün dışında ve gizlenmiş bir şekilde silah, cephane ve bunlarla ilgili bazı malzeme ve bir
miktar da gaz bombası ele geçirilmiştir. Yük ve boşaltma limanı ile ilgili belgeler birbiriyle çelişkili olduğu gibi, bir kısmı da gizli olup ele geçirilmiştir. Geminin daha önceki seferleri ile ilgili belgeler yok edilmiştir. Sanık kaptan açıkça yükünü radyo aracılığı ile alacağı talimata göre boşaltacağını söylemiştir. Suçu ortaya çıkınca da görevlilere 80.000 dolar tutarında rüşvet önermiş olup, bu suçu hakkında da ayrıca soruşturma yapıldığı anlaşılmaktadır. Geminin normal ticaretle uğraşan bir gemi olmayıp, yasa dışı işlerle uğraşan kaçakçı gemisi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, olaydan bir buçuk ay önce yine Burgaz'a gitmiş ise de dönüşünü kaçak olarak yapmıştır. Acentasına haber vermediği gibi sağlık konrolünü de yaptırmamıştır. Kaptan ve gemi personelinin kaçakçılık maksadiyle anlaşarak teşekkkül vücuda getirip bu
işlerle devamlı uğraştıkları görülmektedir. D. Mantikas'ın kaptan olmadığı, ikinci kaptanla gemiye Burgaz'dan bindikleri, yükleyici şirketin de kaçakçılıkla uğraştığı anlaşılmaktadır.
Kaldı ki Devletler arasında silah alışverişi yapılması olağan ve yasal ticari işlemlerdendir. Bu nedenle bunların nakli de olağan ve yasaldır, gizlenmelerine gerek yoktur. Bu sebeple Etyopya Hükümeti'nin Bulgaristan'dan silahları yukarda açıklandığı şekilde naklini isteyeceği ve bu yola başvuracağı bir çok sakıncaları olması nedeniyle, düşünülememektedir.
1308 sayılı Yasa ile değişik 6136 sayılı Yasanın 12. maddesinin uygulandığı hallerde, 1918 sayılı Kaçakçılık Yasası ve bunun dayanağı bulunan Gümrük Yönetmeliğinin uygulanamayacağı kabul edilmiştir. Kaldı ki, Gümrük Yönetmeliğinin 502. maddesi transit serbestliğini kısıtlayıcı hükümler getirmiştir.
Montreux Antlaşması'nın 2. maddesi, ticaret gemilerinden söz etmektedir. Suç işleyen gemiler hakkında işlem yapılamayacağı hakkında söz konusu anlaşmada herhangi bir hüküm de yoktur.
Bu nedenle de, Türkiye'ye silah ve mermi çıkaracağı ihbar edilen ve transit geçmekte olan bir geminin durdurulamayacağı hakkında herhangi bir işlem yapılamayacağı düşünülemez.
Türk Karasuları'nda transit de olsa geçen bir gemide suç işlendiği ihbar edildiğinde, TCK.'nun 3. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmekte olup, bu husus Türkiye'nin hükümranlık haklarına dayanmaktadır.
Sanıkların kaçakçılık yapmak üzere anlaşarak bir araya geldikleri ve bu işle uğraşmayı meslek haline getirdikleri ve bu arada Türkiye'ye çıkartmak üzere yükledikleri silah ve mermilerle Türk Karasuları'na girdikleri anda suçun oluştuğu sonucuna varılmıştır. Muhbir şahit A. Akçan'ın ifadesinin kuşkudan öteye geçmediği ve kesinlik kazanmadığı görüşüne katılma olanağı olmadığı gibi, silahların Türkiye'ye boşaltılacağı konusunda başka bir kanıt da ileri sürülmediği kabul etmek olanağı da yoktur. Bu durumda, suçun oluştuğunu gösterir yeterli ve inandırıcı kanıtlar bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle özel daire kararı kaldırılarak, tebliğname uyarınca yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Dosyaya, oluşa ve toplanan delillere göre: Kıbrıs bandıralı Vasoula isimli gemi kaptanı Giorgious idaresinde 30.5.1977 günü Yunanistan'ın Pire Limanı'ndan Bulgaristan'ın Burgaz Limanı'na
doğru haraketle Türk Karasuları ve Boğazlar'dan transit olarak geçtiği sırada İstanbul-Büyükdere'de normal transit sağlık kontrolü için gemiye bir gümrük muhafaza ekibi geldiği; adı geçen gemi mürettebatından A. Akçan, muhafaza memuru K. Yöntemin'in "Hoş geldiniz" diye elini sıkarken avcunun içinde bulunan (...Bulgaristan'a silah almak üzere gidiyoruz. Bundan bir buçuk ay evvel yine çok miktarda silah götürmüşler, bir kısmını Marmara'da çıkardıkları personel arasında söylenmektedir. Bizi iki gün sonra takip edin...) vesaire yazılı bir kağıdı verdiği; bu şekilde geçen geminin 31.5.1977 günü Burgaz'a varıp açıkta demirlediği, kaptan Giorgious saat 18'de Yunanistan'dan karayolu ile Burgaz'a gelen M.Mantikas ile temas etmek üzere karaya çıktığı; ertesi gece saat 24'de Giorgious'un gemiyi rıhtıma yanaştırdığı; mürettebata ambar kapaklarını açtırdıktan ve vinçleri hazırlattırdıktan sonra onları içeriye uyumaya veya dışarıya eğlenmeye göndermek suretiyle oradan uzaklaştırdığı; bu arada gemiye gelen Bulgar personelin askeri eşyanın ambalajında kullanılan renkteki sandıkları ambara yükledikleri; yükleme sırasında veya yüklemeden sonra yükten şüphelenip ne
olduğunu soran gemi mürettebatına yükün makina yedek parçaları olduğunu söylediği ve ambarın kapaklarını kapattırığı; yüklemeden sonra Mantikas'ın bazı kişilerle gelip gemide bir süre kaldığı, daha sonra Giorgious'un gemiyi rıhtımdan çözüp açığa çekerek orada demirlediği; 2.6.1977 günü saat 14 sıralarında daha önce Burgaz'da buluşan Mantikas ve Lukas'ın gemiye geldikleri, geminin tekrettiği soran mürettebatından bir kısmına gemi sahibi
ile gemiyi buraya kadar getirmek üzere anlaştığını, bir kısmını da karısının hamile olup doğum yapacağını o nedenle ayrılmak zorunda olduğunu söylediği; Yorgi ayrılır ayrılmaz geminin Lukas idaresinde hareket ettiği; 3.6.1977 günü sabahı İstanbul Boğazı'na geldiği; geminin birbuçuk ay evvel boğazlardan habersiz geçtiği, Türk Karasuları'nda silah boşalttığı, bu sefer de yine Türkiye'ye kaçak silah getireceği ihbarını değerlendiren yetkililerin geminin sağlık Patentasının kaldırılması üzerine kontrol amacı ile gemiyi durdukları; geminin kaptanı olduğunu beyan eden Mantikas'tan yükün ne olduğu sorulduğunda Etyopya'nın Massava Limanı'na götürmek üzere gemide 1788 parçada 67.535 kilo karışık makina aksamı bulunduğunu, manifesto ve beyanı dışı yük ve keza Türk Limanları'na çıkarılacak kaçak silah, mermi, sigara vs. bulunmadığını beyan ederek 3.6.1977 tarihli soru kağıdını imzaladığı; manifesto ve konşimento incelendiğinde de yükün aynı şekilde makina yedek parçası olduğunun yazılı bulunduğunun anlaşıldığı; bundan sonra ambara girilip yük incelendiğinden yükün makina yedek parçası olmayıp askeri silah ve cephanesi olduğunun görüldüğü; bu arada telaşa kapılan Mantikas'ın görevlilere kendilerini serbest bırakmaları için bir kaç saat içinde yunanistan'dan teleksle getirteceğini beyan ederek 80.000 dolar rüşvet teklif ettiği ve kamarasında bulunan 605 doları hemen verdiği; bu suçu hakkında ayrıca soruşturma yapıldığı; yetkililerce yapılan tesbite göre gemi yükünün 55 sandık içinde 495 adet roket atar, 21 sandık 755 adet roket atar nişan aleti, 55 sandık içinde 900 adet roket atar cephane heybesi, 1667 sandık içinde 10.000 adet roket mermisi ve 5 sandık içinde 60 adet gaz bombası olduğunun saptandığı; adı geçen geminin daha önce de 10.3.1977 tarihinde Korent - odessa seferi için Boğazlar'dan geçtiği ancak kontrolden kaçmak suretiyle dönüşünü gizli olarak yaptığı; 13.6.1977 tarihinde görülen lüzum üzerine gemide yeniden yapılan aramada makina dairesinde işe yaramaz parçalar arasına karıştırılmış su geçmez bir elektirik feneri içerisinde gizlenmiş şekilde bir kroki, bir çarter sözleşmesi, 26.5.1977 tarihli çerter partiye ek gizli bir sözleşme, 28.5.1977 tarihli seyir talimatı ele geçirildiği, geminin seyir defterinin önceki seferlere ait yapraklarının yok edildiği, yükleyici Kintex firmasının kaçakçılık işleriyle uğraşan bir firma olduğu;
İsim belirtilmeden gemi sahipleriyle gemi kiracıları arasında imzalanan ve gemide saklandığı yerde ele geçirilen 26.5.1977 günlü gizli sözleşmenin; 17. maddesinde: tarafların bu anlaşmayı mahrem tutacakları, 18. maddesinde: süvarinin Haifa yerine varış mahalli olarak Massava'yı gösteren konşimentolar düzenleyeceği, 19. maddesinde: geminin hergangi bir ara limanına uğramadan yüklemeden sonra doğrudan doğruya boşaltma limanına hareket edeceği, 25. maddesinde: Süvarinin hangi kişilerle temas edeceğinin belirlendiği; yine
saklandığı yerde ele geçirilen ve Pire'de Arcom Shipping tarafından imzalanan 28.5.1977 günlü seyir talimatında: Geminin Massavaya müteveccihen Burgaz'da hamule yüklemek üzere kiralandığı, yüklemenin gece yapılacağı, varış yerine kadar herhangi bir limanda ikmal yapma ihtiyacığı hissettirmeyecek şekilde geminin yakıt ve kumanya ikmalinin yapılacağı, Burgaz'dan ayrılış saatinin ve her gün öğle üzeri bulunan nokta ve mevkiin telsizle Pire'de Dimarzak'a
7.6.1977 günlü savunmasında ise, (ben her gün saat 13'de gemideki radyomu açacaktım. Bana Yunanistan'dan, Almanya'dan, Fransa'dan veya başka bir ülkeden talimat vereceklerdi. Gideceğim ve demir atacağım yönü onlar tayin edeceklerdi...) şeklinde beyanda bulunduğu;
Gemi yakalandıktan sonra İstanbul'daki acentası "(A) Acentası" ile Atina arasında 13.6.1977 ve 14.6.1977 günleri yapılan teleks muhaberatında: Etiyopyalı'ların diplomatik yollarla müdahale ederek satınalmada bulunduklarına dair konşimentoyu ibraz etmeleri gerektiği, bu konuda Etiyopya Hükümeti nezdinde diplomatik baskı yapılması, dört husus hakkında hazırlıklı
bulunmaları icap ettiği, bunların da: (1- Bir düşünceye göre Vasoula Gemisi'yle "Reneto Traningon" gemisinin aynı gemiler olduğu, 2- Bazı iddilalara nazaran Vasoula Gemisi'nin evvelce Güney Türkiye'deki Kürt Gerillaları'na mühimmat taşıdığı, varılan neticeye göre, bağımsız bir devletolan Kıbrıs tarafından mübayaa edilmiş olsa dahi Türkiye'nin satın alınan bir cephane konusunda kanunen müdahale etmeye yetkili olmadığından böyle bir iddianın lüzumuna inanmak gerektiği; 3- Geminin Burgaz Limanı'ndan ayrılmasından bir saat önce Yorgi (Giorgious) adındaki esrarengiz bir kaptanın gemiyi terkettiği; 4- Bu hususun D. Mantikas'ın bir kaptan sıfatını haiz olmayarak sadece bu sefer için gemiye özel olarak bindirilmiş bir kişi
olduğuna dair iddia ile bağlantılı olduğu); diplomatik yönetiminin tesrii ile adli takibatın yavaşlaştırılmasının önemli olduğu; 14.6.1977 günlü teleks muhaberatında da: Dinar isimli şahsın elinde Etiyopya Savunma Bakanlığından sadır çok Etiyopyalı'larla temasa geçerek gemi ve mürettebat konularında avukatlarla teşriki mesai etmesi konusunda Etiyopyalı'ların kendisine talimat vermelerinin sağlanması, vesairenin yer aldığı;
Bundan sonra Etiyopya Hükümeti Savunma Bakanlığı Kifle Worku imzalı ve 25.7.1977 tarihli birer yazı ile ilişiği 27.12.1976 tarihli belgeyi Adis Ababa'daki Türkiye Büyük Elçiliği'ne ve İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine göndererek; silahların kendilerine ait olduğu, aktarma suretiyle teslim edileceğini, sevk belgelerine silah yerine teknik malzeme yazılması sebebinin yükün niteliğinin açıkça yazılması yerine böyle bir terimin kullanılmasının adet olduğu, vesairenin bildirdiği; sözü edilen 27.12.1976 günlü belgede yazılı silahların ise; 500 RPG 7, 10.000 PG, 7,250 optik nişangah olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Olayın ayrıntılı bir şekilde anlatılan bu oluş biçimine göre; Vasoula Gemisi'nin normal deniz ticareti ile uğraşan bir ticaret gemisi olmayıp yasa dışı işlerle uğraşan kaçakçı gemisi olduğu anlaşılmaktadır.
Deniz ticareti ve ticaret gemileri ile ilgili ilişkiler gerek milli ve gerekse milletlerarası mevzuat ile kabul edilen kurallarla düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu konuda faaliyet gösterenlerin bu kurallara uyma zorunluğu vardır. Ancak bu takdirde meşru yasal bir ticari ilişkiden veya faaliyetten söz edilebilir. Aksi halde meşruiyetten bahsedilemez. Hiçbir ülkemin milli
mevzuatı veya uluslararası metinlerde yasa dışı, gayrimeşru faaliyetlere cevaz vezen, onaları güvence altına alan bir hükme rastlamak olanağı yoktur. Güvence altına alınan , serbestçe yapılması kabul edilen faaliyetler, insanlığın yararına olan, kurallara uygun, meşru ve yasal faaliyetlerdir. Uyuşturucu maddeler, silah kaçakçılığı, tedhiş ve terör olayları gibi faaliyetler; bir bölümü aleyhine işlenmiş olsa, tüm insanlığa acı, ızdırap veren olaylardır. Bunun içindir ki tüm ülkeler ve uluslararası örgütler bu gibi faaliyetleri nefretle karşılaşmışlar, ortadan kaldırılması için gerekli önlemleri tek başlarına veya birlikte almışlar veya almaktadırlar.
Bu kısa ve genel açıklamadan sonra tekrar olayımıza dönülecek olursa; Vasoula Gemisi'nin başka adlar altında yasal olmayan faaliyetlerde kullanılan karanlık, esrarengiz bir gemi olduğu görülmektedir. Bu geminin olaydan bir buçuk ay kadar evvel Türkiye'ye kaçak silah çıkardığı ihbar edilmiş, gerçekten bu gemi 10.3.1977 tarihinde boğalardan karadeniz'e açılmıştır. Fakat dönüşünü gizlice esrarengiz bir biçimde yapması, Türk yetkililerinin Milli ve Uluslararası mevzuata göre yapması gereken kontrolünden kaçması, İstanbul'daki acentasını bile eçisinden haberdar etmemesi bu istihbaratın doğruluğunu kanıtlayan hususlardır. Nitekim tanık A. Akçan'da bu hususu geminin o seferine katılan mürettebatının konuşmalarından duymuş ve ifade etmiştir. Adı geçen geminin bu seferinde de aynı şekilde Burgaz'dan kaçak silah getirip Türkiye ve Kıbrıs'a gizlice çıkarılacağı istihbar edilmiş, geminin dönüşünde olay günü transit sağlık kontrolü için İstanbul Boğazı'nda, Türk Karasuları'nda gemiye gelen görevliler gizmenmiş vaziyette yukarıda sözü edilen silahları bulmuşlar, böylece istihbaratın doğruluğu, gizli faaliyetlerde bulunan bir kaçakçılık örgütü Türkiye'ye soktukları suç delilleriyle birlikte ve suç üstü ele geçirilmiş, meydana çıkarılmıştır. Gerçekten; Giorgious isimli esrarengiz bir kaptanın idaresinde Burgaz'a giden gemi açıkta demirlemiş, ertesi gece yarısı rıhtıma yanaştırılmış, gemi mürettebatı uzaklaştırıldıktan sonra kaçakçılık işleri ile uğraştığı bildirilen Kintex Firması ve bu Firmanın temin ettiği kişilerce silah sandıkları gizlice gemiye yüklenmiş bilahare gemi rıhtımdan terar açığa çekilmiş, Giorgios gemiye terkederek bu sefer ve bu iş için görevlendirilen kaptanlık mesleği ile ilgili olmayan Mantikas ve ikinci kaptan Lukas gemiyi teslim alarak Türkiye'ye müteveccihen hareket etmişler, Konşimento ve manifesto gemideki gerçek yükü temsil etmeleri kural gereği olduğu halde, belgelerde, gerçek yükü gizleyecek, kamufle edecek şekilde, yükün Etyopya'nın Massava Limanı'na götürülecek makina yedek parçası olduğu yazılmış, geminin süvarisi olduğunu bildiren gizli belgelerde ise: Yükün silah olduğu ve boşaltma limanının Haifa bulunduğu belirlenmiş, Mantikas ise savunmasında
radyo ile alacağı mesaja göre gideceği yönü ve demir atacağı yeri tayin edeceğini beyan etmiş, geminin seyir defterinin önceki seferlere ait yaprakları koparılmış ve yakalanan silahların 6136 sayılı Yasanın kapsımına giren ateşli silahlardan bulunması gibi hususlar bu kabulün zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Nitekim, sanık ikinci kaptan Lukas, savunmasında,
samimiyetle, bu tür herhangi bir limanda boşaltmalarına olanak bulunmadığını, yükün belirsiz bir yerde boşaltılacağını beyan etmiştir. Burada diğer konularda açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Şöyleki: Olayın meydana çıkarılması üzerine telaşa kapılan örgütün perde
arkasındaki elebaşıları diplomatik yollarla herekete geçerek Etyopya Hükümetinin bu silahlara sahip çıkmasını sağlamışlar, kendi düşüncelerine göre, çok değerli bir belgi olarak niteledikleri 27.12.1976 günlü bir belgeyi sözü edilen ülke yetkililerine ibraz ettirmeyi başarmışlardır. Kuşkusuz, bir ülke kendi savunması için ihtiyaç duyduğu silahları bir başarmışlardır. Kuşkusuz, bir ülke kendi savunması için ihtiyaç duyduğu silahları bir diğer ülkeden satın alabilir veya yardım, bağış gibi yollarla sağlayabilir. Başka deyişle Devletler arasında silah alışverişi yapılması olağan ve yasal işlemlerdendir. Bu nedenle bunların nakli de olağan ve yasaldır. Bunun için ve özellikle nakiliçin önemli olan husus, bu silahların olduğu gibi ve açıkça, uluslararası kurallara ve temaüle uygun şekilde konşimento, manifesto, vs. gibi belgelere yazılması lazım gelir. Bir çok sakıncaları olması itibariyle gizlenmesinde ve nakledilmesi için hileli yollara tevessül edilmesine gerek yoktur. Gemideki yükü temsil eden belgelerden Etyopya Hükümeti'nin adı yazılı değildir. Yükleyici Kintex Firması, alıcı ise Etyopya'da Asmara'da bir ticaret firmasıdır. Yük ise, makina yedek parçasıdır. Adı geçen Hükümetçe söz konusu silahlarla ilgili bir satış sözleşmesi veya anlaşma da ibraz edilmiş değildir. Delil olarak ibraz edilen 27.12.1976 tarihli belgede yazılı silahlar ise ne miktar ne de cins olarak gemide ele geçirilen silahlara uygun değildir. Bir Hükümetin satın aldığı veya bir gemi ile naklettirdiği silahların cinsinin ve miktarının ne olduğunu bilmemesi düşünelemez. O halde, müdahil Hükemetin silahları kendisine ait olduğu iddiası dayanaksız kalmaktadır. Bu nedenlerle de kabulüne imkan yoktur. Kaldı ki, ele geçirelen gizli sözleşmede boşaltma limanı olarak Haifa
gösterilmiş, Mantikas ise radyo ile alacağı talimata göre hareket edeceğini beyan etmiştir. Görülüyor ki, bu gemi hiçbir suretle Massava'ya gitmeyecektir.
Montreux Sözleşmesi'nin ikinci maddesine göre; sulh zamanında ticaret gemileri bayrak ve yükü ne olursa olsun gündüz ve gece 3. madde hükümleri saklı kalmak üzere... Boğazlar'dan serbestçe geçebilirler. 3. maddede ise, Türk nizamları ile konulmuş sağlık kontrolüne tabi olacakları hüküm altına alınmıştır. Burada altı çizilerek belirtilmek gerekir ki, geçiş
serbestisinden yararlanacak olan gemiler normal ticaret gemileridir. Yoksa sadece Türkiye'nin değil bütün ülkelerin yasalarına ve Uluslararası anlaşmalara göre yasa dışı ve gayri meşruluğu kabul edilmiş kaçakçı gemileri değildir. Normal bir ticaret gemisi sayılamayacak olan ve yasa dışı faaliyetlerde kullanılan böyle bir gemi, göz boyayıcı uydurma belgeler düzenlense bile, sözleşmenin bu güvencesinden faydalanamaz. Hele bu gemi, Türk Devleti'nin ve Milleti'nin varlığına kasdedenlerle işbirliği yaparak faaliyetlerde bulunan güçlere gizlice silah ve cephane getirmiş ve bu son seferinde de getirmekte iken suç üstü ele geçirilmiş ise bu gemiyi masum bir ticaret gemisi olarak nitelemek olanaksızdır. Normal durumlarda ve eşit koşullar içinde hiçbir Devlet, kendi hayat hakkını ve varlığını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlere göz yummasına, izin vermesine müncer olacak bir sözleşmeye imza koymaz. İmza koyması da beklenemez. Nitekim, sözü edilen sözleşmenin dibacesinde, Boğazlar'dan geçişi, Türkiye'nin emniyeti çerçevesi dahilinde koruyacak tarzda düzenleme arzusu belirtilmiştir. Konferensın
13.7.1936 günlü oturumda söz alan Türkiye Dışişleri Bakanı T.Rüştü Aras'ın (... Türkiye, 200 yıldır savaş ve savaşın sonuçları açısından bakılan bu geçidi, bir dirlik düzenlik odağı ve uygar Uluslararasındaa bir birleştirme çizgisi duruman girebilecek bir düzenlemenin kuralmasını yürekten istemektedir. Boğazlar için sonsuzluğa uzanan bir rejim düşünülemeyeceği gibi, bayrak ayrımı gözetilmeksizin bütün gemilere uygulanabilecek uluslararası bir düzenlemenin hükümlerini saptamak için, şu yada bu konferansda toplanmış Devletlerin salt çıkarlarına dayanan bir rejim de kurulamaz... Türkiye, egemenliğinden doğan haklarını saklı tutmağa özen
gösterecektir....) şeklindeki beyanı üzerine oturumu yöneten Başkan M. Bruce: (Bütün temsilci heyetlerinin, Bay Aras'a Türkiye'nin durumunu açıkça belirleyen bu konuşması için görül borcu duyduklarından kuşkum yoktur. Hiç değilse şu anda, hiçbir temsilci heyetinin bu konuda tartışma açmak isteyeceğini sanmadığını..." belirtmiştir. (Montreux Boğazlar Konferensı,
Tutanaklar, Belgeler, çevirenler: Seha L. Meray, Osman Olcay Ankara: 1976, sh. 184-185).
Öte yandan: Gümrük Yönetmeliği'nin 502. maddesi Türkiye'nin katıldığı milletlerarası anlaşmalar gereğince Türkiye'nin transitini yasaklamakla mükellef olduğu eşya...dan söz etmiş; 4922 sayılı Kanunun 26. maddesi, bu kanunun bazı maddeleri hükümlerinin Türk Karasuları'nda yolculuk eden yabancı gemilere de uygulanacağını belirtmiş; 1948 yılında Londra'da akdolunan denizde can emniyeti uluslararası kanferansında kabul edilen nihai kararda, akit devletlerin, gemide muteber bir belge olup olmadığını... kontrol edebileceği ve gerekirse geminin hareketine izin verilmeyeceği hükmü yeralmıştır. Birçokları arasında rasgele söz edilen milli ve milletlerarası bu metinlerde transit serbestliğinin mutlak olmadığı, gerektiğinde kısıtlamalar yapılabieceğini göstermesi bakımdan ilgi çekicidir.
Konumuzla yakın ilgisi bakımından Montreux Sözleşmesi'nin 5. maddesi üzerinde önemle durulmak gereklidir. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi 16.3.1964 gün, 96 sayılı;
17.11.1967 gün, 148 sayılı; 20.7.1974 gün ve 303 sayılı kararlarıyla yürürlükteki Uluslararası Antlaşmalara istinaden Kıbrıs'a Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gönderilmesi için Hükümete yetki vermiş; bu yetkiye dayanılarak Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Cumhuruyeti'nin tehlikeye düşmüş
olan bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak, Anayasa'nın temel maddelerinde öngörülmüş olan düzeni kurmak için Türkiye'nin garanti antlaşmasından doğan vecibelerini yerine getirmek üzere 20.7.1974 günü Barış Harekatı'na girişmiş; Kıbrıs Rum Silahlı Kuvvetleri'nin karşı koyması üzerine çarpışmalar başlamış; Birleşmiş Milletler örgütünün de çabalarıyla ateşkes sağlanıp fiili çatışma sona erdirilmişse de henuz kesin bir antlaşma
yapılamadığından hukuken savaş hali bugüne dek süregelmiştir. O halde Montreux Sözleşmesi'nin 5.maddesinin de uygulanması söz konusudur. Gerçekten anılan sözleşmenin 5. maddesinde aynen "Harp zamanında, Türkiye Muharip olduğu takdirde, Türkiye ile harp eden bir memlekete mensup olmayan ticaret gemileri, düşmana hiç bir suretle müzaheret etmemek şartıyla, boğazlarda geçiş ve seyri sefer serbestisinden müstefit olacaklardır. Bu gemiler boğazlara gündüz girecekler ve geçiş her defasında Türk makamları tarafından gösterilecek yoldan vaki olacaktır" hükmü yer almış bulunmaktadır. Bu hüküm uyarınca, Türkiye ile savaş halinde olan ülke veya ülkelerinin ticaret gemilerinin boğazlardan serbestçe geçiş olanağı yoktur. Çoğunluk kararına katılmayan diğer üyeler ise; Dosyada bulunan her iki ekspertiz raporuna göre, düzenli bir orduda zırhlı araç ve koruganlara karşı kullanılabilecek nitelikte oldukları belirtilen, yüksek tahrip güçlü roket ve bombalar, bu nitelikleri ile 6136 sayılı Yasa kapsamına giren ateşli silahlardan sayılmaktadır.
Kaldı ki, bu silahların Türkiye'ye sokulmak üzere getirildiği ve Türkiye'ye yönelik bir silah kaçakçılığı yapıldığı yolunda, muhbir A.Akçan'ın, aşamalardaki çelişik, kesinlik taşımayan, varsayım ve kuşkuya dayanan ve doğrulanmayan anlatımlar dışında hiçbir kanıt ve hatta karine bile yoktur.
Sosyalist Etyopya Geçici Askeri Hükümeti Milli Savunma Bakanlığı Daimi Sekreteri (K. Worku) imzasını ve bu Bakanlığın resmi mühürünü taşıyan, 27.12.1976 tarihli ve suç tarihinden 6 ay kadar önce düzenlenmiş olan belgede, satın aldıkları bu silahların, kuveetleri tarafından kullanılacağı tahhüdünde bulunulmaktadır.
3056 sayılı Yasa ile onanan Montreux Antlaşması'nın 7. maddesine göre, bu anlaşmanın ikinci bölümünde sayılan savaş gemileri dışındaki bütün gemiler (Ticaret Gemisi) sayılmaktadır. Bu durumda, bir geminin taşıdığı yükün türü ile bayrağı, geminin (Ticeret Gemisi olma niteliğini değiştirmez) kaldı ki, geminin bağlama limanı sicilindeki kayıtları da dosyada bulunmaktadır.
Ticaret gemilerinin Boğazlardan ve Türk Karasuları'ndan (Transit geçişleri, Montreux Antlaşması, Gümrük Yasası, Gümrük Yönetmeliği, Uluslararası Berselona Mukavele ve Nizamnamesi ve Gatt Anlaşmaları) ile düzenlenmiştir.
Gümrük Yönetmeliği'nin 500. maddesinde tanımlanan transit rejiminde, Gümrük yönetmeliği'nin 502. maddesinin 2. fıkrasına göre, gemilerin uyrukluğu, sancağı ve eşyanın menşei açısından memleketler arasında farklı işlemler yapılamaz. T.C. Anayasası'nın tanımı çerçevesinde bir savaş durumu olmadığına ve Yönetmeliğin 503. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunun bir yasaklama ve kısıtlama kararı da bulunmadığına göre (Vasoula) Gemisi'nin Gatt
anlaşmasına üye olan Kıbrıs bayrağını taşıması sonucu etkilemez. Ancak yönetmeliğin 502. maddesinin 1 numaralı bendi açısından (Vasoula) Gemisi'nin yükü transiti yasak eşyadandır. 24 Nisan 1975 tarihli ve 152217 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Gümrük Yönetmeliğine ek listelere (Harp Silahları) bu yasağın içine alınmıştır. Transit rejimin kurallarına aykırılık eylemi, 1615 sayılı Gümrük Yasası'nın 90. ve 156. maddeleriyle yönetmeliğin 481, 502, 503 ve 504.
maddelerindeki hükümlere göre gümrük idaresince değerlendirilebilir. Bu nedenlerle yerel mahkeme hükmünün onanmasına ilişkin özel daire kararı yerinde olup C. Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1- Sanıklar N. Neofito, A. Hristofora, D. Drulias ve K. Laviti yönünden C. Başsavcılığı itirazının reddine,
2- Sanıklar D. Mantikas ve L. Kumucelis yönünden, C. Başsavcılığı itirazının kabülüne, özel dairenin 31.3.1978 gün, 1577/3137 sayılı onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin (Sanıkların beraatine, Vasoula Gemisi ile yükü harp silahlarının Türk Suları'ndan çıkıp gitmek üzere serbest bırakılmasına) dair olan hükmünün (BOZULMASINA), 19.6.1978 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.