 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1978/149
K: 1978/255
T: 19.06.1978
DAVA : Karısını kasten öldürmekten sanık Abdullah'ın TCK.nun 449/1, 91/1, 59. maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis ve fer'i cezalarla mahkumiyetine ilişkin hükmü özel daire; sair yönleri incelenmeden (Sanık duruşması yapılmakta olan bu dosyadaki adam öldürme suçundan tutuklu olup CMUK. nun 223 ve 226. maddeleri gereğince duruşmada hazır bulundurulması gerektiği halde, başka cezaevine nakledildiği gerekçesiyle istinabe suretiyle ve kendi muvafakatı ile Yargıtay bozması üzerine savunması alınarak gıyabında duruşmanın bitirilmesi) isabetsizliğinden bozmuştur.
C. Başsavcılığı 21.4.1978 gün ve 1978/39 sayılı itiraz yasasında özet olarak; CMUK.nun 223. maddesinde sanığın duruşmada hazır bulundurulması ilkesi temel ilke olarak kabul edilmiştir. Bundaki amaç gerçeğin ortaya çıkarılması, savunmanın zedelenmemesi ve cezaların kişiselleştirilmesini sağlamaktır. Buna rağmen yasa koyucu bazı gereksinmeler nedeniyle sanığın hazır bulundurulmasına gerek görmemiş ve bunu sağlamak için 1696 sayılı Yasa ile CMUK.nun 226. maddesindeki değişikliği getirmiştir. Bu maddede hakime sanığın veya vekaletnamesinde açıklık bulunması halinde müdafinin istemesi hallerinde sanığın duruşmada hazır bulunma zorunluğundan kurtarılması için yetki tanımamıştır. Diğer taraftan ağır cezalı işlerde sanığın istinabe yoluyla sorguya çekilmesi olanağı da tanınmıştır. 226. maddenin yukarıda açıklanan fıkralarından sonra gelen 4. fıkrasında ise sanığın "duruşmadan vareste tutulmasını talep etmesi bile davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusunun bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yapılabileceği" kuralı getirilmiştir. Bu maddede ilgili suçtan tutuklu olan sanıklar hakkında maddedeki ayrıcalıkların uygulanamıyacağına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Eğer sanık başka bir suçtan tutuklu veya cezası yerine getirilmekte ise muvafakatına gerek kalmadan mahkemece kendiliğinden istinabe yoluyla sorgusu yapılabilecektir. Bu son değişiklik nakillerdeki sakıncaları gidermek ve davanın bitirilmesini engelleyecek davranışları önlemek amacı ile getirilmiştir. Söz konusu olayda sanık hakkında hüküm kurulduktan sonra Yargıtay incelemesi sırasında başka bir cezaevine nakledilmiştir. Bozma üzerine bulunduğu yer cezaevine talimat yazılarak duruşmadan vareste tutulmayı istediği takdirde bozmaya karşı diyeceğinin sorulması istenmiştir. Sanık duruşmadan vareste tutulmak istediğini açıkça belirttikten sonra bozmaya karşı diyeceği sorulmuş ve sorgusu da yapılmıştır. Bu oluş içerisinde 4. fıkranın koşulları yoktur. Sanığımız başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değildir. Kaldı ki, duruşmadan vareste tutulma isteğini açıkça belirtmiştir. Bu nedenlerle özel daire kararının kaldırılmasına esasın incelenmesi için dosyanın 1. Ceza Dairesi'ne gönderilmesine karar verilmesi istenmiştir.
Dosya içeriğine göre, eşi Dilşat'ı kasten öldürmekten sanık Abdullah bu suçtan tutukludur. Hakkında mahkumiyet hükmü kurulduktan sonra ve Yargıtay incelemesi sırasında Bitlis Cezaevi'ne nakledilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi duruşma tutanaklarının bir kısmında tutanak yazıcısının imzası bulunmadığından dolayı ilk hükmü bozmuş, bu bozmaya karşı sanığın nakledildiği Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi'ne talimat yazılarak duruşmadan vareste tutulmasını istediği takdirde diyeceklerinin tesbiti istenmiş ve sanığın vareste tutulmayı istediğini bildirerek bozmaya uyulmasını talep etmesi ve talimat gereğinin bu suretle yerine getirilmesinden sonra duruşmaya devam eden Altındağ 1. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın isteğine uygun olarak duruşmadan vareste tutulmasını kararlaştırmış ve hükümlülüğüne karar vermiştir.
Hükmü temyizen inceleyen özel daire; ağır cezalı davalarda aynı suçtan tutuklu bulunan sanığın isteği olsa bile duruşmadan vareste tutulmasının mümkün olmadığı görüşü ile hükmün bozulmasına karar vermiş, C. Başsavcılığı da yukarıda özetlenen gerekçe ile bozma kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur.
CMUK.nun 1696 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce "maznunun talebi üzerine hazır bulundurulamıyacağı haller" başlığını taşıyan 226. maddesinde (ağır cezalı cürümlerin maadasında maznunun talebi üzerine mahkeme kendisini hazır bulundurmak mecburiyetinden vareste tutulabilir.
Bu takdirde maznun ilk tahkikat sırasında sorguya çekilmemiş ise davaya esas olan vakıalar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir kuralını kabul etmişken 3.3.1973 tarih ve 1696 sayılı Kanunla madde başlığı "sanığın duruşmadan vareste tutulması" şeklinde ve esas madde metnini de,
(Sanık veya vekaletnamesinde sarahat bulunması halinde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulundurma mecburiyetinden vareste tutulabilir.
Ağır cezalı suçların maadasında sanık daha önce sulh veya sorgu hakimi tarafından sorguya çekilmemiş ise, davaya esas olan olaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir.
Ağır cezalı suçlarda sanık daha önce sulh veya sorgu hakimi tarafından sorguya çekilmiş olsa bile, davaya esas olan olaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir.
Duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese bile, davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırılabilir) biçiminde değiştirilmiştir.
Maddenin tadil gerekçesinde, "duruşmadan vareste tutulan sanığın hazır bulunmasına mahkeme her zaman karar verebilir. " Bu itibarla, ağır cezalı işlerde de maznunun duruşmada hazır bulunmak mecburiyetinden vareste tutulması faydalı olacaktır. Tatbikatta ağır cezalı işlerde sanık gelmese de duruşmaya devam olunmakta ve çok defa müdafii de kabul olunmaktadır. Görülüyor ki duruşmadan vareste tutma bakımından bütün suçlar bir tutulmuştur Ağır cezalı işlerdeki ayrıcalık sanık daha önce sulhu veya sorgu hakimi tarafından sorguya çekilmiş olsa bile, davaya esas olan olaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilmesi lüzümundan ibarettir.
Ayrıca, maddede vekaletnamesinde sarahat olan hallerde, müdafinin istemesiyle de bu maddenin uygulamasını sağlayacak şekilde bir değişiklik yapılmıştır. Böylece duruşmada vareste tutulma ile ilgili ilkeler açıklanmıştır. Yasa koyucu genel ilke olarak sanığın duruşmada hazır tutulmasını kendi iradesini bırakmak suretiyle onun savunma hakkını, korumuş, diğer taraftan Hakime bu hususta tam bir yetki tanıyarak savunmanın zedelenmemesi ve cezaların kişiselleştirilmesini sağlamıştır. Olayımızdaki ağır cezalı suçtan tutuklu sanığın duruşmadan vareste tutulma isteğini mahkeme olumlu olarak değerlendirip, gereğini usul ve yasasına uygun biçimde yerine getirmiştir.
Her ne kadar sanık tutuklu ise de., tutuklu bulunan bir sanığın CMUK.nun 226. maddesinde yararlanamayacağı, duruşmadan vareste tutulmasını istemeyeceği ve mahkemenin tutuklu bulunan sanığı duruşmada her zaman hazır bulunma zorunluğunda olduğu hususunda usul yasasında bir hüküm mevcut değildir. Esasen sanığın tutuklanması bir tedbirdir. Tutuklu veya tutuksuz olan sanık hakkında usul yönünden bir ayrıcalık tanınmamıştır.
Bu itibarla itirazın kabulüne anılan 226. maddenin gerek metnine ve gerekse tadil gerekçesine ve değiştirilme amacına aykırı düşen özel daire bozma kararının kaldırılmasına, esasın incelenmesi için dosyanın 1. Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler ise; soruşturmanın konusu olan eylemden ötürü tutuklanmış bulunan sanığın duruşmaya getirilmesinin zorunlu olduğu sanığın duruşmadan vareste tutulmasına ilişkin isteğinin duruşmanın (vicahilik) sözlülük ilkesini değiştiremeyeceğini, duruşmada hazır bulunmanın kendisinin hem hakkı, hem de ödevi olduğunu, Ceza Usulü Kanununun aslı olan Alman Kanununun 226. maddeye tekabül eden 233. maddesi hakkında (Löwe) tarafından yapılmış bulunan açıklamada; 226. maddenin duruşması yapılacak olan suçtan dolayı tutuklu bulunan kimse hakkında uygulamayacağının belirtildiği, 226. maddenin son değişiklikten önceki hükmüne göre istinabenin ağır cezalı suçlar dışındaki suçlar için kabul edilmiş bulunduğunu böyle bir suçtan tutuklu bulunan sanığın daha duruşmaya getirilmesi zorunluluğunun doktrince kabul edildiğini açıklamak suretiyle itirazın reddi yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazının kabulüne, 1. Ceza Dairesi'nin 30.3.1978 gün ve 1215 sayılı bozma kararının kaldırılmasına esasen incelenmesi için dosyanın 1. Ceza Dairesi'ne gönderilmek üzere, C. Başsavcılığı'na tevdiine 5.6.1978 birinci ve 12.6.1978 günlü ikinci incelemede yasal çoğunluk sağlanamadığından 19.6.1978 günlü üçüncü incelemede salt çoğunlukla karar verildi.