 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1978/11154
K: 1979/2544
T: 26.03.1979
DAVA : Davacının aynı isimli ve 20.9.1946 doğumlu kardeşinin 1948 yılında
öldüğünün tesbiti ile davacı Mustafanın 20.9.1949 doğumlu olarak nüfusa kayıt
ve tescilen dair olan Ordu 1. asliye Hukuk Mahkemesinin 14.7.1978 tarih
esas, 978/294, karar 978/269 sayılı temyiz edilmeden kesinleşmiş ilamı kanuna
aykırı bulunduğundan usulün 427. maddesi gereğince kanun yararına bozulması
C. Başcavcılığının 25.12.1978 tarih Hukuk - 712 sayılı tebliğnamesiyleistenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü :
KARAR : Davacının nüfusta kayıtlı olmadığı ve aynı isimli ölen kardeşine ait nüfus cüzdanını kullandığı anlaşılmaktadır. 3.5.1977 tarih ve 15926 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Nüfus Hizmetlerin Ait Kuruluş ve çalışma yönetmeliğinin 85. maddesine göre davacı 18 yaşyını tamamlayıncaya kadar aile kütüğüne geçirmemiş olduğundan kendisi gizli nüfustan sayılır. 1587 sayılı kanunun bölüm 2 doğumlar kısmının 16 ve devamı maddeleri ve tüzüğünün 74 ve devam maddelerine göre ve özel hükümler gereğince saklı nüfustan olan bir kimsenin yeniden nüfusa kaydı idari bir işlem olduğundan mahkemece bu yolda bir karar verilemez. bir kimsenin yaşının düzeltilmesi için nüfustan kendisine ait bir kaydın bulunması gerekir. Bu itibarla kendisine ait olmayan ve kardeşine ait bir kayıt üzerinede yaşı düzeltilmiş yapılamaz. Tüzüğün 174. maddesi idair işlemin yapılmasına engel değildir. Bir isteğin idari yolla varlık kazanması mümkün ise ayrıca dava yoluna baş vurmaya lüzum ve zarurette yoktur. Yukarıda da belirtildiği üzere saklı nüfustan olan kimsenin yeniden nüfusa kaydının idareye ait olduğundan bir kuşku bulunmamaktadır.
Yukarıdan beri yapılan açıklamalara göre C. Başcavcılığının bu yöne ilişkin kanun yararını bozma isteği yerindedir.
SONUÇ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 14.7.1978 tarih 978/294-269 sayılı kararının C. Başsavcılığının tebliğnamesi vechile ve usulün 427. maddesi gerğince kanuna sonuca saklı kalmak kaydıyle yukarıda yazılı sebepten kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere dosyanın C. Başsavcılığı'na gönderilmesine 26.3.1979 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, kendisinin 20.9.1949 tarihinde doğmuş olup nüfusa kaydedilmediğini ve şimdiye kadar 20.9.1946 tarihinde doğan ve 2 sene sonra ölen kardeşi Mustafa'nın kaydını kullandığını beyanla bu doğum tarihinin düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 174. maddesi gereğince davaya bakmaya mahkemelerin yetkili olduğu belirtilerek istem gibi karar verilmiş ve hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı sözü geçen yönetmeliğin 174. maddesinin yasal
dayanağı olmadığından ve 1587 sayılı Kanunun 16 ve devam eden maddeleri ile
yönetmeliğin 74 ve devam eden maddeleri ve özellikle saklı nüfusa ilişkin 83.
maddesi gereğince talebin idari mahkemede görülmesi gerektiğinden bahisle
HUMK'nun 427. maddesi gereğince hükmün kanun yararına bozulmasını istemiştir.
1587 sayılı nüfus Kanununun 16 ve 17. maddeleri ile adı geçen yönetmeliğin 74 ve devam eden maddeleri ve özellikle 83. maddesi, kayıt dışı kalan kimselerin ne şekilde nüfusa kaydedileceğine dair hükümleri açıklıkla belirtmiştir. Yazım dışı kaldığından bahisle müracaat eden kimseler hakkında, tayin edilen idari işlemler dairesinde inceleme yapılıp nüfusa kaydedilmeleri kanun gereğidir.
Keza aynı Kanunun 33 ve 35. maddeleri ile yönetmeliğin 158 ve devam eden
maddeleri de ölüm kaydının nasıl düşüleceğini açıklamıştır. öyleki yönetmelik
normal ölümlerde bu kaydın nasıl düşüleceğini belirttikten sonra, 163. maddede sağlık kurumlarında, cezaevi ve tevkifevlerinde, fabrika ve benzeri diğer kuruluşlarda, 164. madde de genel taşıt araçlarında 165 ve 166. maddede
asker kişilerin barış, savaş ve ayaklanmalarda, 167. maddede doğal afetlerde
169. maddede yurt dışında olan ölümlerde ölüm kaydının nasıl düşüleceğini
göstermiştir. Bu yolda bir ölüm kaydının düşürülmesini isteyen kimsenin talebinin idari yolla yapılması da tabiidir.
Ancak, yönetmeliğin 174. maddesi bunlardan ayrı bir hüküm getirmiş ve "bir çocuğun doğumdan nüfusa kayıt edilmediği ve kendisinden önce doğup ölen
kardeşine ait nüfus kaydını kullandığı yolunda bir iddia yapıldığı takdirde bu iddia ve bildirimlerin nüfus idaresince dinlenemeyeceği ve ölüm tutanaklarının işleme konulamayacağı ve bu tür işlemler dolaylı yoldan yaş düzeltilmesini sağlayacağından ve bu da mahkeme kararı ile yapılabileceğinden ilgilisinden yaş düzeltme kararı getirmeleri isteneceği açıklanmıştır. Belirtildiği gibi idareden yazım dışı kaldığından bahisle nüfusa tescili istenmesi veya ölen kimsenin ölüm kaydının dürülmesi tek tek istendiği takdirde yazılı hükümler uygulanacaktır. Ancak ölen kimsenin nüfus kaydının kullanıldığı ileri sürülerek ölenin kaydının silinmesi ve kendisinin nüfusatescili istendiği takdirde bu talepte bulunandan mahkemece ilamıistenecektir.
Yönetmeliğin bu hükmü, kanuna aykırı değildir. Kanunda belirtilen nüfusa
kayıt ve ölüm kaydının düşülmesi hakkında konulmuş kanun hükümlerinin
uygulanmasında en çok karşılanılan bu halde tatbikatın nasıl yapılacağını
saptamaktan ibarettir. Kanunda mevcut hükümlerin uygulanmasını göstermektedir. Ayrıca aile kütüklerinin tanzimi hakkındaki 41 ve devamı maddeleri ile kayıtların düzeltilmesine ait 46 ve devam eden maddelerinin
uygulanması bakımından da kanun hükümlerine uygun bulunmaktadır.
Davacı, dava tarihine kadar ölen kardeşinin nüfus kaydını kullanmış ve o
kayıtla okula devam etmiş o kayıtla askerliğini yapmış ve o kayıtla bütün sosyal ve ticari muamelesini yürütmüştür. Bunların düzeltilmesini temin için belirtilen talepte bulunmakta hukuki yararı vardır. tek tek ölüm kaydının düzeltilmesini ve kendinin nüfusa kaydını istemesi bu hukuki yararın elde edilmesini bağlamaz. Zira yapılacak yeniden tescil davasının evvelce yaptığı hukuki muameleleri de esas alınamaz. Kaldı ki davacıya dava ile elde edeceği bir sonuçtan idari yola gitmeye zorlamakta yerinde değildir. Gerek dairemizin ve gerekse genel kurulun idari yolla yapılacak bir işlemin mahkemeden istenmesinde, taraflar için hukuki teminat olduğuna dair müteaddit içtihatları vardır.
Danıştay 12. Dairesi'nin 30.4.1968 tarihi 2674-1008 sayılı ilamı eski kanun zamanında dahi bu şekildeki iddiaların idari yolla hal edilemeyeceğine dair kararı mevcuttur. İçişleri Bakanlığı Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'nün 9.1.1970 tarih 2.12.112/10030 sayılı yazısı da bunu teyit etmektedir.
Belirtilen bu nedenlerle davacının iddiasının idari kazada değil, yönetmeliğin 174. maddesinde de yazıldığı şekilde adli mahkemelerde halli gerekir. Mahkemenin bunu kabulle toplanan delillere göre yazılı şekilde karar vermesinde kanuna aykırı bir cihet yoktur. Bu sebeple ekseriyetin bozma şeklinde tecelli eden görüşüne karşı, olup, kanuna aykırılık olmaması sebebiyle C. Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma talebinin reddi gerekeceği
oyundayım.