 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/9855
K: 1979/1889
T: 14.02.1979
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5000 lira'nın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı davalı (İ.) nin kızkardeşi ile oğlunun evli bulunduğunu ve fakat fiilen bir araya gelmediklerini, evlilerin fiilen bir araya gelmelerini sağlamak amacıyla davalıya 5000 TL. para verdiğini, fakat davalının amaçlanan bu fiili durumu sağlayamadığını ileri sürerek vermiş olduğu 5000 TL.nın iadesini talep etmektedir.
Davalı, davacının iddiasını inkar etmiş ve kendisine böyle bir para verilmediğini, bu nitelikteki bir hukuki işlemin tanıkla ispatlanamayacağını savunmuştur. Yerel mahkeme ceza mahkemesinde dinlenmiş tanık beyanlarına dayanarak iddiayı sabit görmüş ve bu doğrultuda ödetme kararı vermiştir.
Davacı, davalı aleyhine dolandırıcılık suçundan ötürü şikayette bulunmuştur. Açılan kamu davası sonunda, suç kasdı ile hareket etmediği gerekçesiyle davalının beraatine ve davacının aid olduğu hukuk mahkemesinde dava açmakta muhtariyetine karar verildiği ceza dosyasının incelenmesinden anlaşılmıştır. Hal böyle olunca bu davada öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin saptanması olmalıdır.
Gerçekten davacınıne oğlu ile davalının kız kardeşinin Medeni Yasanın öngördüğü şekilde evli oldukları konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Davacı yasa hükmü ile gerçekleşen bu evlenmenin fiilen de gerçekleşmesini istemektedir. Bunun için, yani evli olanları barıştırmak, aralarındaki soğukluğu ortadan kaldırmak ve evlilerin bir araya gelmesini temin etmek amacıyla davalıya 5000 TL. verdiğini ileri sürmüştür. Eğer iddia gerçekleşir ise, böyle bir hukuki işlem şarta bağlı bir elden bağış niteliğindedir ve Borçlar Kanununun 240, 19 ve 20. maddeleri hükmünce de geçerlidir. Davacı şartın tahakkuk etmediğini ileri sürdüğüne göre, evvelemirde yukarda niteliği açıklanan şarta bağlı olarak davalıya 5000 TL. verdiğini ve sonrada şartın tahakkuk etmediğini ispat etmekle yükümlüdür. Bu hususu ispat etmedikçe davalıyı bir iade yükümlülüğü altına sokmak mümkün değildir. Taraflar arasındaki ilişkinin sureti iddiaya göre şarta bağlı bir bağışlama olduğu kabul edildikçe, böyle bir para verme olgusunun ispat şekli sorunu bu davada önem kazanacaktır. Çünkü, usulün 288. maddesi hükmü, belli miktarı aşan hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilemeyeceğini benimsemiştir. Bu durumda davacı şartla bağışlama sözleşmesini ve bu sözleşmeye dayanarak davalıya 5000 TL. verdiğini tanıkla ispatlayamaz. Ancak, eğer davalı 5000 TL. aldığını ikrar etmiş olsaydı bu takdirde şartın gerçekleşmediği yönü tanıkla ispat edilirdi. Hal böyle olunca davacının ancak davalıya bir yemin teklifine hakkı vardır. Mahkemenin taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinde hataya düşerek ve tanık beyanlarına dayanmak suretiyle verdiği karar yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş, davacının davalıya bir yemin teklifine hakkı bulunduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir ve hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 14.2.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.