Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/9042
K: 1979/4935
T: 12.04.1979
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı 30.000 liranın davalılardan eşit ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalılar avukatı tarafından duruşmalı, davacı avukatınca da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1- Davacı, davalıların sahip ve yazı işleri müdürü bulundukları ........ adlı Gazete'nin 22 Ekim 1975 çarşamba günlü nüshasının üçüncü sahifesinde 4 sütun üzerinden iri puntolarla (Kayseri'li Müteahhit Hayali Bir Daireyi Üç Ayrı Kişiye Sattı) başlığı altında yaptığı gerçek dışı yayınla kendisini kamu oyunda küçük düşürdüğünü ve bu yolla kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek manevi tazminat istemiştir.
Davalılar, verilen haberin doğru olduğunu ve kamu oyunun çok hassas bulunduğu bir konuda uyarı görevini yaptıklarını, yayının davacıyı kamu oyunda küçültmek amacına yönelik olmadığını 4.4.1978 günlü dilekçelerinde savunmuşlardır.
Yerel mahkeme (davalılar tarafından yayınlanan haberin polis bülteninden alınan ve kamu oyunun hassas bulunduğu mükerrer daire satışlarına ilişkin önemli bir haber bulunduğu, ancak haberin veriliş şekli itibariyle davacının kişilik haklarını ihlal ettiği) yolundaki bilirkişi Halil'in 16.2.178 günü raporuna dayanarak davalıları 30.000 lira manevi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
Gerçekten, gerek bilirkişinin kabul ettiği ve gerekse mahkemenin de benimsediği gibi davalıların sahibi ve yazı işleri müdürü bulunduğu...... adlı Gazete'nin zabıta muhabiri, Emniyet 7. Şube Müdürlüğü'nden 21.10.1975 günü bir yazılı haber almıştır. Metni dosyada bulunan ve 20.10.1975 günü saat 08,30 ila 21.10.1975 günü saat 08,30 arasında işlenmiş olan suç ve olaylara ilişkin bu haberler aynen,
1- İsmail Oğlu 1929 Kayseri doğumlu sanık (F.Ö.), yapmış olduğu bir apartman dairesini satmak istediğinden bahisle Seyfi Ali Kızı 1933 doğumlu müşteki (F.T.)den 130.000 lira alıp, ancak daha sonra aynı daireyi bir başkasına satmak suretiyle, müştekiyi dolandırdığı anlaşıldığından, hakkında düzenlenen fezlekeli tahkikat evrakı ile birlikte adalete tevdi edilmiştir.
2- İsmail Oğlu 1929 Kayseri doğumlu müteahhitlik yapar sanık (F.Ö.), 1949 doğumlu (A.E.O.) ya yapmış olduğu bir inşaattaki daireyi satmak istediğinden bahisle 175.000 lira aldığı, ancak daha sonra aynı daireyi bir başkasına satmak suretiyle dolandırıcılık fiilini işlediği anlaşıldığından, hakkında tanzim edilen fezlekeli tahkikat evrakı ile adalete tevdi edilmiştir.
3- İsmail Oğlu 1929 Kayseri doğumlu müteahhit sanık (F.Ö.), Bekir Oğlu 1930 doğumlu (K.D.)'ye, yapmış olduğu bir daireyi satacağından bahisle 250.000 lira alıp, aynı daireyi bir başkasına satarak müştekiyi dolandırdığı anlaşıldığından, sanık hakkında hazırlanan fezlekeli tahkikat evrakı ile birlikte adli makamlara gönderilmiştir) denilmektedir. Davalı ........ Gazetesi önemli gördüğü bu zabıta haberini, ertesi günü (yani 22.10.1975 günü) "Kayseri'li Müteahhit Hayali bir Daireyi Üç Ayrı Kişiye Sattı" başlığı altında aynen:
(F.Ö.) adlı Kayseri'li bir müteahhit hayali bir daireyi üç ayrı şahsa satarak 505.000 liralarını dolandırdığı iddiasıyle polis tarafından yakalanarak gözaltına alınmıştır. Emniyet müdürlüğü yetkililerinden öğrenildiğine göre, müteahhit (F.Ö.); (F.T.); (A.E.O.) ve (K.D.) adlı şahıslarla "satılık bir dairesi olduğunu söyliyerek pazarlık" etmiştir. önce (F.T.) ile pazarlık eden müteahhit hayali daireyi 130.000 liraya satmıştır. (F.Ö.) daha sonra aynı daireyi (A.E.O.)'ya 175.000 liraya ve (K.D.)'ye 250.000 liraya satmıştır. Paraları peşin alan müteahhit müşterilerinin durumu anlamaları ve polise başvurmaları üzerine yakalanarak adalete verilmiştir.)
şeklinde yayınlamıştır.
Davalı gazetenin aldığı zabıta haberi ile yayınladığı yayın böylece belirtildikten sonra, basın özgürlüğü ile kişilik haklarının niteliği ve sınırları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Bilindiği gibi basının baylıca görevlerinden birisi ve en önemlisi, zamanında, gereken ayrıntıları ile ve doğru olarak ulaştırılmasında kamu yararı bulunan haberleri toplıyarak halka, topluma ulaştırmak, böylece toplumun düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamu oyunun serbetçe oluşumunu sağlamak (Anayasa m. 26), kamu gücünü elinde tutanlar üzerinde toplumun denetimine aracı olmaktır.
Basın yoluyla düşünce açıklama hakkının Anayasal bir değer taşıdığı, haber vermekve kamuyu oluşturmak fonksiyonunun demokratik sistem içinde vazgeçilmez bir önemi bulunduğu, bu açıdan da basın fonksiyonlarının yerine getirilmesinin bir hak ve hukuka uygunluk sebebi oluşturduğu özel hukuk alanında kabul edilmektedir, (H.Tandoğan -Türk Mesuliyet Hukuku -Ankara 1961 -sayfa 31,32) (Nisim İ.Franko-Şeref ve Haysiyete Tecavüzden Doğan Manevi Zararın Tazmini -Ankara 1973),(M.R. Karahasan -Tazminat Davaları - İstanbul 1976 - 1976 - sayfa 798), (Çetin Özek - Türk Basın Hukuku -İstanbul 1978 - Sayfa 235). Özek'in de açıkça belirttiği gibi, bu açıdan kişilik hakkının karşısında ikinci dereceye düşeceği ve haber vermek hakkının üstün tutulması mecburiyetinde kalınacağı kuşkusuzdur. (Özek - age - 235). Nitekim dairemizin 29.4.1975 gün ve 3526/5591 sayılı kararında da aynı ilke dile getirilmiştir. Şu halde, basının haber vermek hakkı, bu hakkın sınırları içinde kalındığı sürece hukuka uygun sayılacak; kamu yararı bulunan bir haberin verilmesinden kişi olumsuz yönde etkilense dahi bu haber hukuka aykırı sayılamıyacaktır.
O halde, yeri gelmişken yine kısaca, verilen bir haberin hangi hallerde hukuka uygun sayılacağı konusu üzerinde de durulmasında yarar vardır. Çünki, bu sorunun yanıtı, aynı zamanda kişilik haklarının sınırlarının ne olduğunun da yanıtını teşkil edecektir.
Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada benimsenen baskın görüşe göre, haber verme hakkı; gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlıdır. Eğer bir haber ve temel kurallardan birisine ters düşerse, bu takdirde hakkın, hukuka uygunluğundan söz edilmesi olanağı kalmıyacaktır.
Şu kısa açıklamadan sonra, davacı ile ilgili olarak verilen haberin hukuka aykırı olmadığı kendiliğinden anlaşılacaktır.
Şöyleki :
A) Yayınlanan haber gerçeği uygundur.
Zira, kararın baş tarafında da belirttiği şekilde, bu haberin zabıta bülteninden alındığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi, gerek bilirkişi ve gerekse yerel mahkeme bu olguyu aynen benimsemiş bulunmaktadır. Bilindiği gibi gerçeklik, somut gerçeğe değil, olayın, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmak gerekir. Zabıta bülteninde, "davacının aynı daireyi üç ayrı kişiye değişik fiyatlarla sattığı ve 505.000 lira almak suretiyle isimleri de zikredirerek üç kişiyi dolandırdığı hakkında düzenlenen evrakla birlikte adliyeye sevk edildiği" açıkca yazılıdır. Nitekim davalı gazetede yayınlanan haber, bu zabıta bülteninin kısa bir tekrarından ibarettir. Temelde doğru olan haberin verilişinde de gerçeklere aykırı eklemeler yoktur; haber asla abartılmamıştır. Hernekadar, zabıta bülteninde (Hayali bir dairenin üç kişiye satıldığı) yolunda bir deyim yoksa da (aynı dairenin üç kişiye satıldığı) yazılıdır. Aynı dairenin üç kişiye satılması, hiç değilse iki satışın hayali bir satış olarak nitelendirilmesine olanak sağlamaktadır. Bu bakımdan yayınlanan haberde hayali daireden söz edilmesi haberin abartıldığı şeklinde yorumlanamaz. Kaldı ki, davacının daire satışı yüzünden ihtilafa düştüğü kişiler, sadece haberde adları anılan kişiler de değildir. Celbedilen Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1976/173 ve Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1972/272 esas sayılı dava dosyalarından, davacının, yayından önceki tarihlerde yine aynı konuda (H.Ö.) ve (T.T.) adlı kişilerle de aynı ilişkiler içinde bulunduğu anlaşılmıştır.
B) Haberin yayınlanmasında kamu yararının bulunduğu kuşkusuzdur.
Çünkü, haber nitelikçe, toplumsal ilgiyi çekecek önem ve ağırlıktadır. Nitekim haberin bu niteliği ihtiva ettiği, bilirkişi raporunun ikinci sahifesinde bulunan (gazetede yayınlanan haber, bir ölçüde kamu oyunun hassas bulunduğu, toplumda örnekleri görülen "konutların mükerrer satışlarına" ilişkin olduğu için, haber değeri fazla kabul edilebilir. Gazetenin bu konuda kamu oyunu uyararak vatandaşların dikkatli davranmaları için dikkatlerini çekmesinde kuşkusuz büyük yarar vardır) şeklindeki sözlerle de benimsenmiştir ki,esasen bu konuda bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermemek gerekir.
C) Verilen haber tam anlamıyla günceldir.
Gerçekten, haber 21.10.1975 günü alınmış ve o gece baskıya verilmiş ve 22.10.1975 günü yayınlanmıştır.
D) Yayının konusu ile yayının ifadesi arasında düşünsel bir bağlılık mevcuttur.
Çünkü yayın, tamamiyle zabıtadan alınan bültene uygun bir şekilde verilmiştir. Yayında hayali daireden söz edilmesi, yayınla ilgisiz, gereksiz ve yarasız bir beyan olarak nitelenemez ve özellikle davacıyı küçük düşürücü bir söz olarak benimsenemez.
O halde, tamamen basın özgürlüğünün sınırları içinde yapılmış olan dava konusu yayın yüzünden davalıların sorumlu tutulmalarına olanak yoktur. Kaldıki, az yukarıda değinildiği gibi davalılar 21.10.1975 günü aldıkları bu polis bülteni üzerine ayrıca haberin doğruluğu konusunda bir araştırma yapmakla da yükümlü tutulamazlar. Bu bakımdan davalı gazetenin ertesi günü çıkacak nüshasına bu haberi yetiştirmek üzere aynı gün yayına verdiği de düşünülürse, gazetenin yayınladığı 22.10.1975 günü savcılıkça davacı hakkında "eylemin akte aykırılığı nedeniyle" verilen takipsizlik kararından davalıların haberdar olması da düşünülemez.
Bütün bu yazılı nedenlerle, davalılar hakkında açılan manevi tazminat davasnın reddine karar verilmek gerekirken, yargı hakkına ilişkin bulunan bir konuda gereksiz yere bilirkişi mütalaasına başvurulmak ve özellikle bilirkişinin olaya uygun düşmeyen ve bu itibarla da hükme dayanak tutulması mümkün olmayan rapora ve rapordaki dayanaksız ve mücerret mütalaasına dayanılarak davalıların manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulmaları yasaya aykırıdır ve hüküm bozulmalıdır.
2-Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentte gösterilen nedenlerle temyiz eden davalılar yararına (BOZULMASINA) ve bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının ikinci bentte gösterilen nedenle reddine ve davalılar yararı'na takdir edilen 1.400 lira duruşma avukatlık parasının temyiz eden davacıya yükletilmesine ve peşin harçların istek halinde geri verilmesine 12.4.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini