 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/8671
K: 1979/1924
T: 15.02.1979
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 6000 lira'nın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, polis memuru olarak görev yaptığı esnada davalının kendisini hırsızlık suçu ile şikayet ettiğini ve hakkında açılan ceza davasının beraatle sonuçlandığını ileri sürerek, davalının şikayet hakkını kötüye kullanması sonunda halele uğrayan kişilik hakları nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının polislik mesleğini kötüye kullanarak şahitler üzerinde baskı yaptığını ve gerçeğin tezahürünü önlediğini, bu nedenlerle beraat ettiğini, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkeme, davalı tarafından, davacının haksız yere ihbar edilmesi sonucu büyük bir üzüntüye kapıldığını kabul ile davalıya 1000 TL. maddi 5000 TL. manevi olmak üzere cem'an 6000 TL. tazminata mahkum etmiştir.
Davacı, davalının haksız fiili sonucu şahsi haklarının halele uğratıldığından dolayı maddi ve manevi tazminat istemektedir.
Şu duruma göre iş bu davada öncelikle tesbit edilmesi gereken yön, davacının, davalı tarafından kötü niyetle ve davacıyı zararlandırmak amacıyla şikayet edilip edilmediğinin ve dolayısıyla davalının Anayasanın 31. maddesi ile teminat altına alınmış olan hak arama Hürriyetinin diğer bir ifade ile ihbar ve şikayet hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığının tesbiti olmalıdır. Gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde oybirliğiyle kabul edilen fikre göre, bir şahsın ihbar ve şikayet hakkını kötüye kullandığından söz edilebilmesi için, şikayette bulunan davalının bile bile ve davacıyı zararlandırma amacı ile kin ve garezle hareket ettiğinin gerçekleşmesi veya ihbar ve şikayetin temelindeki olayların yeterince ciddi ve inandırıcı kanıtlarla desteklenmemesine rağmen bu şikayet hakkının kullanıldığının sabit olması gerekir. Olayımızda davalının davacıyı, suçsuz olduğunu bildiği halde onu zararlandırma amacı ile hareket ettiği isbat edilmemiştir. Buna karşın ağır sonuçları olduğu kuşkusuz olan şikayetin, yapılmasından önce kesin olmamakla beraber ciddi ve inandırıcı bazı kanıtlarla desteklendiği de tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. O halde davalının hafiflikle, acele ile ve uzak ihtimallerle hareket ettiğinden ve hiçbir kanıt bulunmadan şikayet hakkını kullandığından da bu davada söz edilemez. Hal böyle olunca haksız eylemin unsurlarından olan kusur yani (kast yada ağır ihmal) bu olayda gerçekleşmemiştir. Bu durumda davalının yasal bir hakkını kullandığının kabulü gerekir. Aksi görüşün benimsenmesi yani B.K. nun 49. maddesindeki koşullar aranmadan ceza davasında delil yetersizliğinden beraat eden herkişinin manevi tazminat isteyebileceğinin kabulü, Anayasanın teminat altına almış olduğu hak arama hürriyetini kısıtlama sonucunu doğururki böyle bir görüşe yer vermek yasal yönden mümkün değildir. O halde yazılı nedenlerle manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmelidir.
Yukarda belirtilen bozma nedenine göre davacının ücreti vekalete dayanan maddi tazminat talebi de yasal dayanaktan yoksun olmakla maddi tazminata müteallik kararda bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 15.2.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.