Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/7457
K: 1978/3808
T: 22.03.1979
DAVA : Taraflar arasındaki muarazanın men'i ve sulh akdinin hükümsüzlüğü davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı sulh akdinin feshine ve muraazanın men'ine ilişkin hükmün davalılardan M. Sabit ve Abbas avukatı tarafından duruşmalı, davacı avukatı tarafından da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı ile davalılar, Çarşamba'nın Beyyenice Köyü'nde bulunan tapu sicilinin 26.3.1969 gün 15 ve 19 parsel sayılı taşınmazın paydaşıdırlar, Davacı, her iki taşınmazın şuyunun giderilmesi için Çarşamba Sulh Hukuk Hakimliği'ne dava açmıştır. Birleştirilerek rüyet edilen davaların keşfi sırasında taraflar, 8.12.1975 gününde sulh olmuşlardır. Nitekim mahkeme de 22.12.1975 günlü kararı ile (ve sulh sözleşmesi şartlarını aynen hükme aktarmak suretiyle davacı ile M. Sabit sulhu tescil etmiştir. Davacı bu kerre açtığı son davasında, davalılardan M. Sabit'in sulh sözleşmesine aykırı davrandığını bu sözleşmenin kendisine tahmil ettiği yükümlülüğü yerine getirmediğini ileri sürerek sulh sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tesbiti ile vaki muarazasının men'ini ve 15-19 sayılı taşınmaz üzerine konulan tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı M. Sabit ise, sulh sözleşmesinin geçerli olduğunu, her iki tarafa karşılıklı yükümlülükler tahmil ettiğini ve yükümlülüklere (özellikle kendisi tarafından) aykırı hareket halinde başvurulacak yasa yolunun açıkca belirlendiğini, bu bakımdan ortada sözleşmenin hükümsüzlüğünü gerektirecek bir durum bulunmadığını ve bu nedenlerle de davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Bilindiği gibi, HUMK.nunda sulh müessesesi düzenlenmiş değildir. Ancak, sulh konusunda muhtelif yasalarda bazı hükümler mevcuttur. Gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde ittifakla kabul edilen görüşe göre; sulh bir sözleşmedir. Sulh sözleşmesi, o sözleşme ile ilgili bulunan tarafların arasında meydana gelmiş uyuşmazlığın taraflardan her birinin bazı haklarından fedakarlarının birleşmesidir. Bu itibarla mahkeme huzurunda yapılan sulh sözleşmesi konusunun taşınır ve taşınmaz mal olması arasında herhangi bir fark gözetilmemiştir. Bu itibarla mahkeme önünde yapılan sulh sözleşmesi tapulu taşınmaz mallara ilişkin olsa dahi şekil bakımından geçerlidir. (HGM. 18.11.1964 gün, 5/565 E.-647 K.).
Şuyuun izalesine ilişkin dosyalar incelendikte; taraflar arasındaki bu sulhun keşif sırasında yapıldığı, keşif tutanağına geçirildiği ve okunarak imza ettirildiği (HUMK. 151/5( ve ayrıca duruşma sırasında 6. oturumda ikinci kez imzaları tahtında taraflarca teyit edildiği anlaşılmaktadır. Uygulamada, keşif sırasında yapılan sulhun, mahkeme huzurunda yapılan sulh niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Şu halde, taraflar arasındaki sulhun her yönü ile geçerli olduğunda kuşku yoktur. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki bu sulhun İİK.nun 38. maddesi hükmünce ilam niteliğinde bir belge olduğu kuşkusuzdur. Ancak her sözleşmede olduğu gibi sulh sözleşmesinin de iradeyi bozan sebeblere dayanılarak iptali istenilebilir. Fakat davacı bu davada sözleşmenin iradelere dayanılarak iptali istenilebilir. Fakat davacı bu davada sözleşmenin iradesini bozana sebeblerle yapıldığı iddiasını ileri sürmemiştir. Davacı, davalı M. Sabit'in sözleşme koşullarına aykırı davrandığını ve sulh sözleşmesinde ödeyeceğini kabul ettiği borçlarını vadesinde ödemediğini ileri sürerek sözleşmenin bozulmasını istemiş olduğuna göre, konuya bu iddia çerçevesinde yaklaşılması ve konuya bu açıdan bakılması zorunludur.
Gerçekten, taraflar arasındaki sulh sözleşmesinin BK.nun 81 ve 82. maddelerinde öngörülen (karşılıklı yükümlülükleri) ihtiva eden bir sözleşme niteliğinde olduğu görülmektedir. Örneğin davalı M. Sabit belli vadelerle belli paralar ödemeyi; davacı da ödemeler sonunda taşınmazdaki payını davalı M. Sabit'e temlik etmeyi yükümlenmiştir. Ancak, davalı M. Sabit'in parayı vadesinde ödememesi halinde bu paranın icra koğuşturması yolu ile tahsil edileceği ayrıca şarta bağlanmıştır. Nitekim davacı davalı M. Sabit'in 100.000 liralık borcunu vadesinde ödememesi üzerine Çarşamba İcra memurluğu'nun 1976/794 esas sayılı dosyası ile takibe girişmiş ve davalı bu yüzbin liranın tamamını muhtelif tarihlerde ödemiştir. Bu takip davacı vekilinin talebi ile açılmış, hatta 10.2.1977 gününde mahcuz taşınmazların satışı dahi talep edilmiştir. Bu paralar icra veznesine yatırıldıktan ve bir kısmı davacı tarafından tahsil edildikten sonra davalı vekili 4.1.1978 günlü beyanında ademi tediye nedeni ile sözleşmeyi bozduklarını ileri sürmüştür. Oysa sulh sözleşmesinde, ademi tediyenin bir fesih sebebi olmıyacağı ve vadesi gelen alacağın ödenmemesi halinde icra takibi yolu ile paranın tahsil edileceği öngörülmüştür. Bu şart yasaya da aykırı olmadığına göre, ademi tediyenin mahkemece benimsendiği gibi bir fesih sebebi olarak kabulüne imkan yoktur. Davanın bu nedenlerle karar verilmek gerekirken sulh sözleşmesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi bozmayı gerektirir.
2 - Tarafların birinci bentte gösterilen nedenlerle sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 1. bentte gösterilen nedenle temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, davacı ile davalıların harç ve mahkeme masraflarına ilişkin temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılar yararına takdir edilen 1.400 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve peşin harçların istek halinde geri verilmesine, 22.3.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini