Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/728
K: 1978/4760
T: 10.04.1978
  • KAMULAŞTIRMA PARASINA İSTİHKAK DAVASI
  • KAMULAŞTIRILAN YERLERİN ZİLYEDLİKLE KAZANILAMAYACAĞI SAVI
  • BU TÜR DAVALARIN NİTELİĞİ VE İNCELENMESİ YÖNTEMİ
ÖZET: Bir kamu kurumunca kamulaştırılan tapusuz taşınmazların (6830 sayılı Yasanın 19. maddesine dayanılarak) saptanan zilyedlerine ödenen bedelinin, bu yerlerin nitelikçe olağan üstü zamanaşımı ile kazanılmaya elverişli yerlerden olmadığı sayı [iddiası] ile geri iddiası konusunda hazine tarafından açılan dava, yürürlükteki tüm yasalar gözönünde bulundurularak, zilyedliğe dayanan bir tescil davasının bağlı bulunduğu inceleme ve araştırma yöntemine başvurulmak suretiyle çözümlenmelidir.
(6830 s. İstimlak K m. 19)
(743 s. MK m. 639)
(766 s. Tapulama K m. 21, 22, 32, 33, 37, 42, 43, 44, 97, geçit 3, ek m.)
(1617 s. TTRef. Önted. K m. 20, 22)
(1757 s. TTRef. K m. 19/c, 24, 235/e)
(6831 s. OK m. 2)
Taraflar arasındaki kamulaştırma parasına istihkak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün davacı Hazine avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği konuşuldu
1- Davacı Hazine; D. S. İ. Genel Müdürlüğü tarafından baraj inşaatı için kamulaştırılan taşınmazın, MK.nun 641. maddesi hükmünce "Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden" olduğunu, bu itibarla bu nitelikteki yerlerin esasen MK.nun 639. maddesine dayanılarak (olağan üstü zamanaşımı) ile kazanılamıyacağını; oysa, yerel mahkemenin 6830 sayılı Kanunun 19. maddesi hükmünce yaptığı tespit sonunda, kamulaştırma karşılığının zilyed olduğu tespit edilen davacıya verilmesine karar verdiğini ileri sürerek, gerçek hak sahibinin hazine olduğunun tespiti ile kamulaştırma bedelinin hazineye ödenmesini istemiştir.
Davalı ise; kamulaştırılan yerlerin niteliği itibariyle zamanaşımı ile kazamaya elverişli yerlerden olduğunu, MK.nun 639. maddesindeki koşulların tamamının gerçekleştiğini, iddianın yersiz bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiş, yerel mahkeme de savunma doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir.
6830 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi, tapusu bulunmayan zilyedin haklarının nasıl korunacağını ve böyle bir yerin idare adına ne şekilde tescil edilebileceğini açıklamaktadır. Madde hükmüne göre; idare, ya hakkın varlığını kendisi saptamakta ve ancak tescil olunması için mahkemeye başvurmakta veya hak sahibinin hakkını tespit ettirmesi için kendisine olanak sağlanmaktadır.
Davaya konu edilen taşınmazın tapuda kayıtlı bulunmadığı, D. S. 1. idaresince kamulaştırıldığı ve idarece yapılan tahkikat sonunda gerçek zilyedin davacı olduğunun anlaşılması üzerine de mahkemenin kamulaştırma karşılığının davacı zilyede ödenmesine karar verdiği, davacı tarafından açılmış bir dava bulunmadığı hususlarına uyuşmazlık yoktur.
Davacı. Hazine, 6830 sayılı Kanunun 19. maddesinin 6 ve 7. fıkraları hükmünden kaynaklanan bu davası ile kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini istemektedir.
Tapusuz taşınmazların kamulaştırılması halinde yapılacak işlemlerden sözeden 6830 sayılı Kanunun 19. maddesi hükmüne göre; kamulaştırma parasının taşınmazın zilyedine ödenebilmesi için, kamulaştırma gününde Medeni Kanunun 639. maddesinde öngörülen koşulların zilyed lehine gerçekleşmiş bulunması şarttır. 0 halde, bu tür davalarda uygulanacak yöntem, (pek az istisnalar dışında) aynen MK.nun 639. maddesine dayanılarak açılan tescil davalarında uygulanan yöntem olmalıdır. Hal böyle olunca, bugün yürürlükte bulunan yasalar da göz önünde tutularak konuya kısaca değinilmesinde yarar görülmüştür. Çünkü, bu gün artık bu tür davaların sadece MK.nun 639. maddesi hükmü ile çözümlenmesine olanak yoktur. 766 sayılı Tapulama Kanununun 32, 33, 37, 42, 43 ve 44. maddeleriyle de kazandırıcı zamanaşımı konusunda yeni bazı hükümlerin sevkedilmiş olması ve özellikle anılan yasanın 97. maddesine göre "ispat külfetine" ilişkin hükümlerin MK.nun 639. maddesi için de geçerli bulunması; giderek 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu öntedbirler Kanununun 20. maddesi hükmü ile 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. ve ayrıca 21. madde ile geçici 3. maddesinin değiştirilip madde 22 ile de ek madde eklenmiş olması; üstelik Toprak ve Tarım Reformu Kanunu, 19/c ve 24. maddeleri ile yeni hükümler getirmesi ve özellikle kazandırıcı zamanaşımına dayanılarak ayrı? hak kazanma ve yasağının kabul edilmesi, Çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuş ve böylece konunun taşıdığı önem bir kat daha artmıştır. Özellikle zilyedlikle iktisap edilecek taşınmazların bir sınırında orman bulunması halinde sorun 1744 sayılı Kanun yönünden de ayrı bir özellik taşıyacaktır.
Gerek doktrin ve gerekse uygulamada oy birliği ile kabul edilen görüşe göre, MK.nun 639. maddesi hükmünce olağanüstü zamanaşımı ile bir taşınmaz mülkiyetinin kazanılabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu koşullar; A) Taşınmaza ve zilyedliğe ilişkin koşullar, B) Tescilin usulüne ilişkin koşullardır.
Olayımızla ilgili olması bakımından burada sadece A bendinde öngörülen koşullar üzerinde durulacaktır.
Bilindiği gibi, MK.nun 639. maddesinde öngörülen "olağanüstü zaman. aşımı ile kazanılmaya elverişli taşınmazlar" kural olarak özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazlardır. Bu bakımdan gerek Medeni Kanunun 641. ve gerekse Tapulama Kanununun 2. maddelerinde belirtildiği gibi, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile, yasalar gereğince devlete kalan taşınmazlar, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilemez. Nitekim taşınmaz malların zilyedlikle iktisap koşullarını saptayan 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmü, sonradan yürürlüğe giren 1617 sayılı Kanunun 20. maddesi ile değiştirilmiş ve 33. maddeye eklenen son fıkra hükmü ile aynı esas kabul edilmiştir. Anılan yasalarda öngörülen bu kural, 766 sayılı Tapulama Kanununun 97. maddesindeki açık hüküm uyarınca, tapulama bölgeleri dışında açılan tescil davaları ile zilyed aleyhine açılan davalarda da uygulanacaktır. Böylece 97. madde hükmü, aynı Kanunun 33 ve 42. madde hükümlerine "genel hüküm" niteliğini kazandırmış bulunmaktadır. Başka bir ifade ile denilebilir ki, Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmü, MK.nun 639. maddesi hükmü yerine geçmiştir. Bu hükümlerin ise, mahkemelerce resen gözetileceği ihtilafsızdır. 0 halde, Tapulama Kanununun 37. maddesinin son fıkrasının 1617 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılması sonucu; hazinenin hüküm ve tasarrufu altında bulunan (ve fakat ancak Tapulama Kanununun 37. maddesinde söz konusu olan ihya işlemiyle kültür arazisi haline getirilen) yerlerin dahi, kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilemeyeceği kesinlikle anlaşılmaktadır. Bu yön doktrin ve uygulamada da aynen benimsenmiştir (Nusret Ozanalp - Tapulama Kanunu Şerhi - Ankara 1976 - Sayfa 375 ve orada anılan kararlar).
Davaya konu edilen taşınmazların genellikle bir sınırında (Yeşil ırmak Nehri'nin) ve bir kısım sınırlarda da (fundalık) bulunduğu görülmektedir. Bundan gayri ayrıca ve özellikle sınır komşusu olarak gösterilen diğer parsellerde de yine (nehir ve fundalık) bulunduğu müşahade edilmiştir. Kural olarak. bir nehir veya ırmağın suyu kendiliğinden çekilmiş ve yatak değiştirmiş ise, eski yatağı taşlık ve çakıllık iken para ve emek harcamak yoluyle temizlenmiş ve topraklandırılmış ve böylece kültür arazisi haline getirilmiş ise, o yerin kazandırıcı zamanaşımına konu olması mümkün değildir. Aynı kural, fundalık iken para ve emek sarfıyla kültür arazisi haline getirilen yerlerinde geçerlidir. Yerel mahkeme bu konuda hiç bir inceleme yapmadığı gibi, taşınmazların sınırlarında bulunan ve genişletilmeye elverişli olması bakımından sabit sınır sayılmayan yerlerden de bir genişleme olup olmadığı kesinlikle saptanmamıştır. Bu konudaki bilirkişi beyanları gayet mücerrettir. Kaldı ki her taşınmazın mikyaslı bir krokisi de yapılmadığı gibi. her sınırda kime ait taşınmaz bulunduğunu kesin olarak saptamak dahi olanaksızdır ve bu bakımdan bilirkişi beyanları ve hüküm Yargıtay'ca kontrole elverişli değildir.
2- Yukarıda 1. paragrafta da kısaca değinildiği veçhile; Tapulama Kanununun 33. maddesi, aynı kanunun 97. maddesi hükmü gereğince, bir genel hüküm niteliğini kazanmıştır. Anılan hüküm bu niteliği ile Tapulama Kanununun uygulanması dışında tüm olaylarda uygulanmalıdır. Yasa koyucu, 1757 sayılı kanunun 235/e maddesi ile sadece Tapulama Kanunu yönünden bir yürürlük tarihi getirmiş, ancak tapulama dışındaki olaylar bakımından bir yürürlük tarihi öngörmemiştir. Bu bakımdan, temyize konu davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tapulama Kanununun 1617 sayılı Kanunla değişik 33. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanması gerekecektir.
1617 sayılı Öntedbirler Kanununun 20. maddesi ile, 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesinin 4. fıkrası yeniden düzenlenmiş ve MK.nun 639. maddesinde ön görülen 100 dönüm yerine 20 dönüm esası getirilmiştir. Değişik bu yasa hükmüne göre; beher parçanın yüzölçümü 20 dönüme kadar (20 dönüm dahil) olan bağımsız bir taşınmaz mala, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatiyle zilyed bulunduğu belgelerle ya da bilirkişi veya tanık sözleriyle desteklenen kişi adına o taşınmaz kaydedilir. Aynı kişinin yekdiğerine bitişik olup da yüzölçümü miktarı 20 dönümden fazla bulunan bağımsız parçalar üzerindeki zilyedliği ayrı ayrı nedenlere dayanması durumunda, parçalardan herbirinin yüzölçümü 20 dönümü geçmemek ve zilyedlikle iktisabın diğer unsurları gerçekleşmiş bulunmak şartiyle, bu parçalar da zilyed adına kaydedilir.
Yüzölçümü 20 dönümü geçen bağımsız bir parçanın ya da aynı kişinin aynı nedene dayanarak zilyed bulunduğu yekdiğerine bitişik birden çok taşınmazlarının 20 dönümden fazla olması halinde, 20 dönümden fazla olan kısmının zilyed adına tescil edilebilmesi için, zilyedliğin Tapulama Kanununun 33. maddesinin son fıkrası gereğince belirtilen belgelerle ispatlanması şarttır. Bu ispatlanmadıkça 20 dönümü aşan kısım hakkındaki istek reddedilir. Bundan başka yine 33. maddenin 4. fıkrası ile bir hüküm daha getirilmiş ve belediye sınırları içinde olup olmadığına bakılmaksızın, davacının dava konusu taşınmaz malların bulunduğu ilçe sınırları içinde zilyetlik iktisap edecekleri taşınmazların miktarının 50 dönümü geçemiyeceği öngörülmüştür. Bu hüküm de mahkemece resen üzerinde durulup, inceleme yapılması gereken bir hükümdür. 0 halde, o ilçe bölgesi içinde davalının zilyedlikle iktisap ettiği başka taşımazları bulunup bulunmadığı araştırılıp soruşturulmalı ve davacıdan bu konuda varsa delilleri istenmeli, kendisinden bilgi alınmalıdır Özellikle; incelenen dosyalardan, aynı kişilerin ya da aynı soyadını taşıyan şahısların sınır komşusu olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu konuda da gerekli inceleme yapılmalı ve böyle bir durum varsa, bu taşınmazlar,n önce. sinin bir bütün teşkil edip etmediği, sonradan bölüştürülüp bölüştürülemediği sonradan taksim edilmişse taksim tarihi ve yüzölçümleri tutarı araştırılıp yukarıda anılan kurallar uyarınca belge istenip, gerekli işlem yapılmalıdır.
3- Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde orman sınırlaması yapıldığı taşınmazların sınırlarında da (fundalık) bulunduğu duruşma ve keşif tutanaklarındaki sözlerden anlaşılmaktadır. Bil irkişiler, mücerret olarak orman tehdit haritasını mahalline uyguladıklarını ve taşınmazların tahdit dışında kaldığını bildirmişlerdir. Bu beyan tamamen dayanaktan yoksundur. Zira, dosyada orman tahdit haritası bulunmadığı gibi, bu haritaya nazaran taşınmazların bulunduğu yer bir kroki ile de belirtilmemiştir. Bu itibarla, bilirkişi beyanlarının doğruluk derecesinin saptanması olanağı elde edilememiştir. Keza, dava konusu taşınmazların ötedenberi orman sınırı dışında mı olduğu, yoksa 6831 sayılı Yasanın 2. maddesini değiştiren 1744 sayılı Yasa uyarınca mı orman sınırı dışına çıkarıldığı yönü de açıklığa kavuşturulmamıştır. Hal böyle olunca da zilyedliğin hangi tarihten başlayacağı hususu saptanamamaktadır.
Davanın reddine ilişkin mahkeme kararı tamamen eksik incelemeye dayanmaktadır. 0 halde, yukarıda anılan doğrultuda esaslı bir inceleme ve araştırma yapılmadan verilen karar, yazılı nedenlerle bozulmalıdır.
4- 27.6. 1956 gün ve 2/14 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı hükmünce; bir davanın birden çok davalılar için müşterek sebepten dolayı reddi halinde ayrı ayrı değil, dava edilenin kıymet veya miktarı üzerinden bir tek vekalet ücreti takdir ve tayini gerekir. Mahkemenin buna rağmen vekilleri ayrı bulunan davalılar yararına ayrı ayrı avukatlık parasına hükmetmiş olması usule aykırıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) bozma nedenlerine göre davacı Hazinenin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davacı Hazinenin yararına takdir edilen 1400 lira duruşma avukatlık parasının davacılara yükletilmesine ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 10.4. 1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini