Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/2736
K: 1979/68
T: 09.01.1979
  • ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME
  • ÜÇÜNCÜ KİŞİ KAVRAMI
  • TEMSİL
  • ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA YAPILAN VEKALET VE ÜCRET SÖZLEŞMESİ (TARAFLARIN ÖDEVLERİ)
ÖZET: 1- 3. kişi yararına sözleşme; sözleşmenin ancak taraflar arasında hüküm ve sonuçlar doğurabileceği şeklinde tanımlanan sözleşme ilkesine getirilmiş bir ayrıcalıktır.
2- 3. kişi kavramı; bir hukuki işlemin kurulması söz konusu olan durumlarda, bu işleme katılmayan kişileri ifade eder.
3- Temsilde, üçüncü kişi, sözleşmenin tarafı olarak; üçüncü kişi yararına sözleşmede ise, o sözleşmenin bir dış etkisi (yabancıya etkisi) olarak talep hakkı mevcuttur.
4- Bir kimse, kendisine ait olmayan bir işin kovuşturulmasını, ücretini kendisi ödemek koşulu ile bir avukata gördürebilir.
5- Bu durumda avukat iş parasını yalnız sözleşeninden [akidinden]; buna karşı hem sözleşme yapan ve hemde üçüncü kişi, işin özenle yürütülmesini avukattan isteyebilir.
(818 s. BK m. 111, 112, 96, 98/2, 389 vd.)
(1136 s. Av. K m. 163 vd.)
Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 40701 lira 60 kuruşun faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu
Davacı, davalıların kardeş olduklarını, bir trafik kazası geçirmiş olan davalı Hasan'ın açacağı ceza ve tazminat dava(arını kovuşturması için davalı Akif'in kendisine başvurduğunu ve kendisiyle bu davaları takip etmek üzere anlaştıklarını ve tarihsiz bir ücret sözleşmesi yaptıklarını, bunun davalı Hasan tarafından verilen vekaletnameye istinaden bu davaları kovuşturmaya başladığını, iki yıl kadar önce hastalığı bahane edilerek davalı Hasan tarafından azledildiğini, azim hiçbir haklı ve yasal nedene dayanmadığını ileri sürer neticeten sözleşmede yazılı olan ücretiyle, icra vekalet ücreti, mahkeme icra gideri ve zaruri ikamet ve seyahat giderleri toplamı 32.701,60 liranın iki davalıdan tahsilini istemiş;
Davalı Akif, ücret sözleşmesindeki imzanın kendisine alt olmadığını ve davacıya bir borcu bulunmadığını savunmuş, diğer davalı ise duruşmaya gelmemek suretiyle davayı inkar etmiş;
Yerel mahkeme, bilirkişi raporuna dayanarak ve ödenen kısmı da indirerek 40.701,60 liranın her iki davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Dosyaya mübrez tarihsiz yazılı ücret sözleşmesi incelendikte; görülmektedir ki, bu sözleşmenin tarafları davacı avukat ile davalı Akif'tir Sözleşme altındaki (iş sahibi) sıfatiyle atılmış olan imzanın da davalı Akif'e aidiyeti bilirkişi raporu ile gerçekleşmiştir. Davacı avukat ile davalı Akif arasında yapılmış olan bu sözleşme ile davacı, davalı Akif'in kardeşi davalı Hasan'ın (Kalecik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan 150.000 liralık) bir davasını takip etmeyi, davalı Akif'de 30.000 liradan ibaret olan vekalet ücreti ile (sözleşmenin 2,4 ve 6. maddelerinde öngörülen) sair gider ve ücretleri davacı avukata ödemeyi şahsen taahhüt etmiştir. Bu sözleşmenin hiçbir yerinde ne açıkça ve ne de zımnen davalı Akif'in davalı iş sahibi Hasan'ın temsilcisi sıfatiyle hareket ettiğini kabule olanak sağlıyan bir söze rastlanmamaktadır. O halde, bu ücret sözleşmesinin temsilci sıfatıyla yapıldığını kabul mümkün değildir. Böyle olunca da davalılardan Hasan'ın ödemekle yükümlü olduğu bir ücretten söz edilemez. Davacı avukatın, davalılardan Hasan'ın bir davasını takip etmiş olması ve bu davayı takip için davalı Hasan'ın kendisine vekaletname vermiş bulunması duruma ve sonuca etkili değildir. Çünkü, yapılan bir vekalet ve ücret sözleşmesi ile vekile verilen işin, muhakkak surette sözleşmeyi yapan kişinin işi olması gerektiğine ilişkin bir hukuk kuralı yasalarımızda mevcut değildir. Diğer bir söyleyiş ile bir kimse kendisine ait olmayan bir işin takibini ücretini kendisi ödemek koşulu ile bir avukata gördürebilir; bunu önleyen bir yasa hükmü yoktur. Diğer yönden başkasına ait bir davanın görülebilmesini sağlamak amacıyla o üçüncü kişi tarafından avukata bir vekaletname verilmiş olması durumu, görülecek işin ücretinin de vekaletname veren tarafından ödeneceği taahhüdü altına girildiği anlamına gelmez. Çünkü davacı avukatla davalı Akif arasındaki sözleşmenin yerine getirilebilmesi ancak davalı Hasan'ın vekaletname vermesine bağlıdır.
Hal böyle olunca, davacı ile davalılardan Akif arasındaki sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi zorunludur. Hiç kuşku yoktur ki, taraflar arasındaki bu sözleşme BK.nun 111 ve 112. maddelerinde düzenlenmiş olan "3. şahıs yararına bir sözleşme"dir. Bilindiği gibi üçüncü şahıs kavramı, bir hukuki işlemin kurulması söz konusu olan durumlarda, bir hukuki işlemin meydana gelmesine katılamayan şahısları ifade eder. işlemi kuranlar "taraf" işlemin imasına katılmayanlar ise "üçüncü şahıs"tır. Bu tür bir sözleşme ile kura avukat üçüncü şahıs durumundaki Hasana edim yapılmasını, yani onun davın takip edilmesini taahhüt etmekte, davalı Akif'de Hasana yapılacak edimin karşılığını davacıya ödemeyi borçlanmaktadır. Şu halde davacı avukat,takibini deruhte ettiği işi özenle yürütmek yönünden hem akidi Akif'e karşı hemde bu sözleşme ile davanın takibi konusunda alacaklı durumda bulunan iş sahibi Hasana karşı sorumludur. Diğer bir söyleyişle hukuki yardımın özenle yürütmesini her iki davalı davacı avukattan talep edebilecek; ancak davacı, hukuki yardım karşılığını sözleşme uyarınca sadece davalı Akif'ten talep edebilecektir. Bu niteliği itibariyledir ki "tam üçüncü şahıs yararına sözleşme" temsilden ayrılmaktadır. Temsille üçüncü şahıs yararına sözleşme arasındaki benzerlik, sözleşmenin kuruluşuna katılmayan bir şahsın doğrudan hak sahibi olmasıdır. Bu ortak noktaya rağmen her iki müessese birbirinden farklıdır. 3. şahıs yararına kurulan sözleşme "doğrudan temsil " yetkisine dayanan bir işlem olamaz. Çünkü alacaklının vaad ettiren sıfat ile üçüncü şahıs adına bir hukuki işlem kurması (temsil) söz konusu değildir. (Çünkü, temsilde üçüncü şahıs sözleşmenin "tarafı" dır; sözleşme temsilci ile borçlu arasında değil, temsil olunan ile borçlu arasında kurulmuştur. Temsille kurulan hukuki işlemin bütün sonuçları temsil olunanın hukuk çevresinde doğar (BK. 32/1); ortak taraf, her iki durumda yukarıda da kısaca değinildiği gibi, üçüncü şahsın (olayda davalı Hasan'ın) davacıdan işin özenle yürütülmesi konusunda doğrudan bir talep hakkı elde etmesidir. Fakat bu iki talebin her iki halde kaynağı farklıdır. Temsilde sözleşmenin tarafı olarak, üçüncü şahıs yararına sözleşmede ise, o sözleşmenin bir dış etkisi, yabancıya etkisi (Fremdvirkung) olarak talep hakkına sahiptir (Şener Akyol - Tam üçüncü Şahıs Yararına sözleşme - İstanbul 1976 - Sayfa 61 vd.)
Bütün bu açıklanan nedenlerle, her iki davalının sözleşilen ticaretle sorumlu tutulması söz konusu olamaz. Çünkü, yukarıda da belirtildiği veçhile, ücret sözleşmesi eğer davalı Akif tarafından temsilci sıfatıyla diğer davalı Hasan adına yapılmış, ise BK.nun 32/1 hükmünce davacı, esasen temsilci durumundaki davalı Akif'ten ücret isteyemeyecek ve ücreti davalı Hasan'dan talep edebilecektir. Eğer davacı, ile davalı Akif arasındaki sözleşme temsilci sıfatiyle değilde üçüncü şahıs durumundaki Hasan yararına bir sözleşme ise, bu takdirde de davacı ücretini üçüncü kişi durumundaki Hasan'dan değil, sözleşmenin tarafı olan davalı Akif'ten isteyebilecektir. Bu bakımdan her iki davacının ücretle sorumlu tutulması mümkün değildir.
Ancak yukarıda etraflıca izah olunduğu veçhile, sözleşme davacı ile davalı Akif arasında yapılmış olmasına ve davalı Akif'in davalı Hasan'ın temsilcisi sıfatıyla hareket etmeyip, şahsen borç altına girmiş bulunmasına ve bu sözleşmenin üçüncü kişi Hasan yararına yapılmış olduğu sonucuna varılmasına göre, dava edilen ücretin davalı Akif'ten tahsiline karar verilmesi doğrudur ve davalı Akif'in temyiz itirazları reddedilip hakkındaki hüküm onanmalıdır. azledildiğini, azim hiçbir haklı ve yasal nedene dayanmadığını ileri sürer neticeten sözleşmede yazılı olan ücretiyle, icra vekalet ücreti, mahkeme ve icra gideri ve zaruri ikamet ve seyahat giderleri toplamı 32.701,60 liranın her iki davalıdan tahsilini istemiş;
Davalı Akif, ücret sözleşmesindeki imzanın kendisine alt olmadığını ve davacıya bir borcu bulunmadığını savunmuş, diğer davalı ise duruşmaya gelmemek suretiyle davayı inkar etmiş;
Yerel mahkeme, bilirkişi raporuna dayanarak ve ödenen kısmı da indirerek 40.701,60 liranın her iki davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Dosyaya mübrez tarihsiz yazılı ücret sözleşmesi incelendikte; görülmektedir ki, bu sözleşmenin tarafları davacı avukat ile davalı Akif'tir Sözleşme altındaki (iş sahibi) sıfatiyle atılmış olan imzanın da davalı Akif'e aidiyeti bilirkişi raporu ile gerçekleşmiştir. Davacı avukat ile davalı Akif arasında yapılmış olan bu sözleşme ile davacı, davalı Akif'in kardeşi davalı Hasan'ın (Kalecik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan 150.000 liralık) bir davasını takip etmeyi, davalı Akif'de 30.000 liradan ibaret olan vekalet ücreti ile (sözleşmenin 2,4 ve 6. maddelerinde öngörülen) sair gider ve ücretleri davacı avukata ödemeyi şahsen taahhüt etmiştir. Bu sözleşmenin hiçbir yerinde ne açıkça ve ne de zımnen davalı Akif'in davalı iş sahibi Hasan'ın temsilcisi sıfatiyle hareket ettiğini kabule olanak sağlıyan bir söze rastlanmamaktadır. O halde, bu ücret sözleşmesinin temsilci sıfatıyla yapıldığını kabul mümkün değildir. Böyle olunca da davalılardan Hasan'ın ödemekle yükümlü olduğu bir ücretten söz edilemez. Davacı avukatın, davalılardan Hasan'ın bir davasını takip etmiş olması ve bu davayı takip için davalı Hasan'ın kendisine vekaletname vermiş bulunması duruma ve sonuca etkili değildir. Çünkü, yapılan bir vekalet ve ücret sözleşmesi ile vekile verilen işin, muhakkak surette sözleşmeyi yapan kişinin işi olması gerektiğine ilişkin bir hukuk kuralı yasalarımızda mevcut değildir. Diğer bir söyleyiş ile bir kimse kendisine ait olmayan bir işin takibini ücretini kendisi ödemek koşulu ile bir avukata gördürebilir; bunu önleyen bir yasa hükmü yoktur. Diğer yönden başkasına ait bir davanın görülebilmesini sağlamak amacıyla o üçüncü kişi tarafından avukata bir vekaletname verilmiş olması durumu, görülecek işin ücretinin de vekaletname veren tarafından ödeneceği taahhüdü altına girildiği anlamına gelmez. Çünkü davacı avukatla davalı Akif arasındaki sözleşmenin yerine getirilebilmesi ancak davalı Hasan'ın vekaletname vermesine bağlıdır.
Hal böyle olunca, davacı ile davalılardan Akif arasındaki sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi zorunludur. Hiç kuşku yoktur ki, taraflar arasındaki bu sözleşme BK.nun 111 ve 112. maddelerinde düzenlenmiş olan "3. şahıs yararına bir sözleşme"dir. Bilindiği gibi üçüncü şahıs kavramı, bir hukuki işlemin kurulması söz konusu olan durumlarda, bir hukuki işlemin meydana gelmesine katılamayan şahısları ifade eder. işlemi kuranlar "taraf" işlemin kurulmasına katılmayanlar ise "üçüncü şahıs"tır. Bu tür bir sözleşme ile kurul avukat üçüncü şahıs durumundaki Hasana edim yapılmasını, yani onun davamın takip edilmesini taahhüt etmekte, davalı Akif'de Hasana yapılacak davanın karşılığını davacıya ödemeyi borçlanmaktadır. Şu halde davacı avukat, kabi deruhte ettiği işi özenle yürütmek yönünden hem akidi Akif'e karşı hemde bu sözleşme ile davanın takibi konusunda alacaklı durumda bulunan sahibi Hasana karşı sorumludur. Diğer bir söyleyişle hukuki yardımın özenle yürütmesini her iki davalı davacı avukattan talep edebilecek; ancak davacı, hukuki yardım karşılığını sözleşme uyarınca sadece davalı Akif'ten talep edebilecektir. Bu niteliği itibariyledir ki "tam üçüncü şahıs yararına sözleşme" temsilden ayrılmaktadır. Temsille üçüncü şahıs yararına sözleşme arasındaki benzerlik, sözleşmenin kuruluşuna katılmayan bir şahsın doğrudan hak sahibi olmasıdır. Bu ortak noktaya rağmen her iki müessese birbirinden farklıdır. 3. şahıs yararına kurulan sözleşme "doğrudan temsil " yetkisine dayanan bir işlem olamaz. Çünkü alacaklının vaat ettiren sıfatı ile üçüncü şahıs adına bir hukuki işlem kurması (temsil) söz konusu değildir. (Çünkü, temsilde üçüncü şahıs sözleşmenin "tarafı" dır; sözleşme temsilci ile borçlu arasında değil, temsil olunan ile borçlu arasında kurulmuştur. Temsille kurulan hukuki işlemin bütün sonuçları temsil olunanın hukuk çevresinde doğar (BK. 32/1); ortak taraf, her iki durumda yukarıda da kısaca değinildiği gibi, üçüncü şahsın (olayda davalı Hasan'ın) davacıdan işin özenle yürütülmesi konusunda doğrudan bir talep hakkı elde etmesidir. Fakat bu iki talebin her iki halde kaynağı farklıdır. Temsilde sözleşmenin tarafı olarak, üçüncü şahıs yararına sözleşmede ise, o sözleşmenin bir dış etkisi, yabancıya etkisi (Fremdvirkung) olarak talep hakkına sahiptir (Şener Akyol - Tam üçüncü Şahıs Yararına sözleşme - İstanbul 1976 - Sayfa 61 vd.)
Bütün bu açıklanan nedenlerle, her iki davalının sözleşilen ücretle sorumlu tutulması söz konusu olamaz. Çünkü, yukarıda da belirtildiği veçhile, ücret sözleşmesi eğer davalı Akif tarafından temsilci sıfatıyla diğer davalı Hasan adına yapılmış, ise BK.nun 32/1 hükmünce davacı, esasen temsilci durumundaki davalı Akif'ten ücret isteyemeyecek ve ücreti davalı Hasan'dan talep edebilecektir. Eğer davacı ile davalı Akif arasındaki sözleşme temsilci sıfatiyle değilde üçüncü şahıs durumundaki Hasan yararına bir sözleşme ise, bu takdirde de davacı ücretini üçüncü kişi durumundaki Hasan'dan değil, sözleşmenin tarafı olan davalı Akif'ten isteyebilecektir. Bu bakımdan her iki davalının ücretle sorumlu tutulması mümkün değildir.
Ancak yukarıda etraflıca izah olunduğu veçhile, sözleşme davacı ile davalı Akif arasında yapılmış olmasına ve davalı Akif'in davalı Hasan'ın temsilcisi sıfatıyla hareket etmeyip, şahsen borç altına girmiş bulunmasına ve bu sözleşmenin üçüncü kişi Hasan yararına yapılmış olduğu sonucuna varılmasına göre, dava edilen ücretin davalı Akif'ten tahsiline karar verilmesi doğrudur ve dayalı Akif'in temyiz itirazları reddedilip hakkındaki hüküm onanmalıdır.
Fakat, davalılardan Hasan'ın sözleşmede öngörülen ücretle sorumlu tutulması düşünülemiyeceğinden davalı Hasan hakkındaki dava reddedilmek üzere bozulmalıdır.
Sonuç: davalı Akif'in bütün temyiz itirazlarının reddiyle temyiz oluna kararın davalı Akif'e ilişkin bölümünün (ONANMASINA) ve davalı Hasan'ı temyiz itirazlarının kabulüyle yukarıda gösterilen nedenlerle hakkındaki hükmün (BOZULMASINA) ve onama harcının davalılardan Akif'e yükletilmesine 9. 1. 1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini