 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/11151
K: 1979/2990
T: 07.03.1979
DAVA : Tarafların arasındaki faiz alacağı davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 6210 lira 90 kuruşun faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hüküm süresi içinde davalı şirket avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
DAVA : Davaya konu edilen tazminat faizinin, 16.3.1973 gününde meydana gelen ve davacının desteği olan küçük çocukları Tamer'in ölümü ile sonuçlanan trafik olayından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Nitekim davacı 9.5.1975 gününde araç sahibi ile şöförü aleyhine bir dava açmış ve (fazlaya ilişkin sair hakları saklı kalmak şartiyle) 20.000 lira maddi ve 20.000 lirada manevi tazminat istemiş; İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde rüyet edilen 1975/312 esas sayılı dava sonunda 22.12.1977 gününde verilen tazmin hükmü, dairemizin 27.3.1978 gün ve 2092/4012 sayılı ilamı ile onamak ve karar düzeltme yoluna gidilmemek suretiyle kesinleşmiştir.
İşte davacı, evvelce saklı tuttuğu ve önceki davada talep etmediği faiz alacağını, bu kerre 9.2.1978 gününde açtığı bu dava ile sadece araç sahibi olan kollektif şirketten istemiştir. Temyize konu edilen son davada, olay tarihi olan 16.10.1973 günü ile asıl alacak için başvurulan icra kovuşturması tarihi olan 24.1.1978 gününe kadar işlenmiş olan tazminat faizi istenmektedir.
Bilindiği gibi; haksız eylem sonunda meydana gelen zararın eksiksiz ve tam olarak ödenmiş sayılması için, tazminatın, zarar görene zararın doğduğu anda ödenmiş olması gerekir. Geciken ödeme, zararı tam karşılamış olamaz. Tazminatın, zararın meydana geldiği anda hemen ödenmesi gerekeceğine göre, tazminat faizi borcunun doğması için, tazminat faizi, gerçek tazminat ödenmediği sürece her gün doğan ve tazminat alacağının bağlı olduğu zaman zamanaşımına tabi olan ek bir zarar niteliğindedir. Diğer bir söyleyişle, bu tür faiz, ödeme gecikme ile zamanla doğan ve aslın tabi olduğu zamanaşımının geçmesiyle zamanaşımına uğrayan bir ek zarardır. O halde, bu davada üzerinde durulması gereken yön ve çözümlenerek sorun, tazminat faizinin kaynaklandığı asıl tazminat alacağının, hakkında dava açılan araç sahibi yönünden hangi zamanaşımına tabi olduğu hususudur. Çünkü, mahkemenin, faiz alacağının BK.nun 126 maddesinde öngörülen zamanaşımına tabi olduğu yolundaki görüşü tamamen yasaya aykırıdır. Zira, BK.nun 126. maddesinin I. bendinde konu olan faiz, belirli zamanlarda ödemesi gereken akdi faizi ifade eder. Gerek doktrin ve gerek uygulamada oybirliği ile kabul edilen görüş budur. Esasen mahkemenin bu yoldaki kabulü, BK.nun 131. maddesinin açık hükmüne de aykırıdır.
Davanın dayanağına tekil eden olay bir trafik kazasıdır. Son dava sadece araç sahibi aleyhine yöneltilmiştir. Kural olarak haksız eylemi meydana getiren Şoför BK.nun 41 ve aracın sahibi olan şirked de Trafik Yasasının 50. maddesi hükmünce ve ayrı ayrı hukuki nedenlerle davacıya karşı müteselsilen sorumludurlar. Ancak burada sözü edilen teselsül BK.nun 51. maddesine dayanan (eksik teselsül) dür ve araç sahibi hakkında, BK.nun 60/2. maddesinde düzenlenen ceza (uzamış) zamanaşımının uygulanmasına olanak yoktur. Bu durumda araç sahipleri aleyhine açılarak tazminat davalarında Trafik Yasasının 50. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı uygulanmak gerekir. Bu yön de gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşümlerde aynen benimsenmekte ve uygulanmaktadır.
Hal böyle olunca, araç sahibi hakkında açılan tazminat faizi alacağına ilişkin davanın da BK.nun 131. maddesindeki açıklık karşısında iki yıllık zamanaşımını kesen nedenlerden olmadığından (BK..133), her gün doğan faiz alacağı doğduğu günden başlamak üzere iki yıl sonunda zamanaşımına uğrayacaktır. O halde mahkemenin, faize ilişkin olarak 9.2.1978 gününde açılan davadan önceki iki yıllık tazminat faizine hükmetmesi gerekirken, yukarıda anılan ilkeler hilafına isteğin tümüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 7.3.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.