 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1978/10565
K: 1979/2340
T: 22.02.1979
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğan maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Davalının ihtiyati haciz yolu ile davacı aleyhine yaptığı takibin haklı bir nedene dayanmadığı İstanbul İcra Tetkik Merciinin 29.4.1976 gün ve 976/126-291 sayılı kararı ile gerçekleşmiştir.
İİK.nun 257. maddesi ile, alacaklının hangi durumlarda ihtiyati haciz isteyebileceği düzenlenmiştir. Anılan Yasanın 259/1. maddesi uyarınca (ihtiyati haciz isteyen alacaklı haksız çıktığı takdirde, borçlunun ve 3. şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan) sorumludur. Haksız olarak ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının sorululuğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği vardır. Bu itibarla ihtiyati hacizde haksız çıkmış olan kişinin sorumlu tutulabilmesi için, kötü inançlı olmasına ve kusurlu bulunmasına gerek yoktur. Olayımızda, davalı velev ciro yolu ile hamil durumuna girmiş olsa dahi, bu belgeye dayanarak başvurduğu ihtiyati haciz işleminde haksız çıktığına göre, yukarıda anılan ilkeler uyarınca davacının uğradığı zararları ödemekle yükümlüdür. Dosya münderecatına nazaran ihtiyati haciz nedeni ile ticari işte kullanılan kamyonetin 8.1.1976 günü hacz edilip yediemine tevdi edildiği ve iade edilinceye kadar çalışamadığı anlaşıldığına göre, bu günler için gerçekleşecek kar yoksunluğuna hükmedilmek gerekirken, iddianın niteliğinde hataya düşülerek davalının kötü niyetli olmadığından bahisle maddi tazminata ait isteğin reddedilmiş olması yasaya aykırıdır.
2 - Davacının manevi tazminat isteğine gelince; kural olarak bir belgenin sahte olduğunu, ya da belge altındaki imzanın borçluya ait olmadığını bile bile borçlu aleyhine icra koğuşturmasına yada ihtiyati haciz yoluna tevessül eden kişi, (aynı zamanda BK.nun 49. maddesindeki koşullar gerçekleştiği takdirde) manevi tazminatla da sorumlu tutulmak gerekir. Bu itibarla BK.nun 49. maddesinden kaynaklanan sorumluluk, kusura dayanan sorumluluktur. Hal böyle olunca, takibe tevessül eden kişinin kötü inançlı ve kusurlu olduğu gerçekleşmedikçe ve ağır bir zarar da doğmadıkça manevi zararla sorumlu tutulacağı düşünülemez. Davalı ciro yolu ile belgeyi elde ettiğine göre, belge altındaki imzaların borçluya ait olup olmadığını bilmesine imkan yoktur. Esasen bu davada davacı, belgedeki imzaların kendisine ait olmadığını davalının bildiğini yada bilmesi lazım geldiğini isbat etmiş de değildir. O halde mahkemenin manevi tazminat isteğinin reddine ilişkin kararı doğrudur ve davacınının bu yönü amaç tutan temyiz itirazları yersizdir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentte gösterilen nedenle sadece maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının ise ikinci bentte gösterilen nedenlerle REDDİNE ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine 22.2.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.