Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1978/776
K: 1978/1833
T: 23.02.1978
  • HİLE
  • MUVAZAA
  • AŞIRI YARARLANMA [GABİN]
  • KESİN DELİL-KESİN HÜKÜM
ÖZET: 1 - Miras hakkından feragatı öngören belgenin
a) Satış vaadi sözleşmesi ile vekaletnameyi kapsayan dört sayfalık bir belge içinde "mirastan feragat" bölümünün dört satırla belirtilmesi,
b) Miras hakkından feragat eden üvey ananın, miras bırakan ve davalılarla olan ilişkilerinin niteliği,
c) Davacının cahil, kimsesiz, güçsüz ve muhtaç durumunda bulunması,
d) Feragatın konusu olan mal ve taşınmazların neler olduğunun açık-seçik belirtilmeden genel ve soyut anlamlı sözcüklerin dikkat ve özen gösterilerek kullanılması,
e) Milyonluk miras hakkında 40 bin lira gibi dizi bir para karşılığında vazgeçilmiş olması nedenleri - gözönüne alınarak belgenin geçerli olup olmadığı, hilenin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
2 - Başka bir mahkemece dava konusu belgenin geçerliliği hakkında bir karar verilmiş ise, bu yön araştırılarak kesinleşen kararın "kesin delil" olup olmayacağı değerlendirilmelidir.
(818 s. BK m. 18, 21, 28)
(1086 s. HUMK m. 287, 295)
Taraflar arasındaki davada
Davacı, davalıların üvey annesi olduğunu muris kocasının sağlığında 11 parça taşınmazını düşük bir fiyatla davalı çocuklarına satış göstererek gerçek niyetinin kendisinden mal kaçırmak için hibe olduğunu bu nedenle bu taşınmazlara ait tapuların iptali ile terekeye dahil edilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının murisin yaptığı işlemleri bildiğini, başka bir iş için noterde düzenlenen satış vaadi senedinde bu işlemler için hiç bir itirazının bulunmadığını ikrar ettiğini, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Yargılama sonucunda mahkemece, toplanan delillere göre senede karşı tanık dinlenmiyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
Bu karar süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenip gereği düşünüldü
Davacı, ortak miras bırakana ait bulunan dava konusu taşınmazların (4) milyon liraya yakın değeri olduğu halde sırf kendisini miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, gerçekde bağışlanmasına rağmen tapu sicilinde (131) bin lira bedel karşılığında müteveffanın çocukları olan davalılara satılmış gibi işlem yapılmak suretiyle temlik edildiğini ileri sürerek "muvazaa" nedeniyle temlikin iptalini istemiştir.
Davalı taraf cevap layıhasında, noterde düzenlenen 29/4/1976 günlü belge ile davacının davaya konu yaptığı taşınmazlar üzerindeki hakkından "feragat" ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme savunmanın dayandığı bu belgeyi "geçerli" saymış ve başka bir inceleme yapmak gereğini duymadan "feragat" nedeniyle davayı reddetmiştir.
29/4/1976 gününde, noterde resen düzenlenen belge ile davacı ortak miras bırakandan kendisine kalan bir kısım taşınmazlardaki miras payını davalılara satmayı vaad etmiş ve ferağ için bir şahsı vekil tayin etmiştir.
(4) sahifeden oluşan bu belgenin dava ile ilgili olan bölümü (4) satırdan ibarettir. Bu satırlarda "murisim Ömer Nazmi'nin evvelce tapuca evlatları ve Halide adına yapmış olduğu gayrimenkul muamelelerini bildiğini yapılan bu işlemlere hiç bir surette itiraz etmiyeceğimi ve bir hak ve bir talepte bulunmıyacağımı beyan ve ikrar ederim" sözcükleri yer almıştır.
Davacı vekili bu savunmaya karşı verdiği 25/4/1977 günlü cevaba cevap dilekçesinde; satış vaadi sözleşmesi içinde yer alan bu sözlerin mantıksız ve mesnetsiz olduğunu, kendilerine karşı bu konuda bir dava açılacağını bilen davalıların "bile bile" böyle bir iş yaptıklarını, belgede murisin yaptığı işlerin mahiyet ve muhtevası ve hangi taşınmazlarla ilgili olduğu hakkında "açıklık" bulunmadığını, davalıların müvekkilesini kandırıp böyle bir beyan almayı sağladıklarını açıklamış ve aynı vekil 3/10/1977 günlü oturumda ise "karşı tarafın ibraz ettiği noter senetindeki müvekkillerinin feragat beyanının kandırılarak alındığını iddia ediyoruz. Ancak bu senede karşı olan hile iddiasının bu davada ileri sürülemiyeceğini ve senedin iptali için açılacak ayrı bir davada iddia ve isbat edilmesine inandığımız için bu davada feragat senedinin hileye dayandığını iddia etmedik" demiştir.
İddia ve savunmayı özetleyen yukarıdaki açıklamalara göre;davacı ortak miras bırakanın davalılara yaptığı satışın kendi miras hakkını ortadan kaldırmak amacı güttüğünü ileri sürerek "muvazaa" nedeniyle iptalini istemiştir. Davacı ortak miras bırakanın karısı, davalılar ise çocukları ve gelinidir. Davacı "üvey" anadır. Ortak miras bırakanın davacı ile bir süre nikahsız hayat sürdükleri, daha sonra evlenerek "Yasa dışı" olan bu ilişkiyi "Yasal" duruma getirdikleri dava dilekçesinde yazılıdır.
Davanın tarafları ve konusu üzerinde bu kadar ayrıntılı şekilde açıklama yapılması gereksiz değildir. Zira tarafların özel durumları tam olarak saptanmadan ve yeteri kadar değerlendirilmeden gerçeğe ve Adalete uygun düşen sağlıklı bir sonuca ulaşılması imkanı yoktur.
Varlıklı bir kişi olan ortak miras bırakanla davacı arasında önce nikahsız olarak başlayan ve daha sonra evliliğe dönüşen ilişkinin davalılarca iyi karşılanmadığı, üvey ana olarak aileye giren davacının mirascılar arasına katılması sonunda müteveffanın zengin terekesinin "üç" yerine "dört" kişi arasında paylaşılması zorunluğunun aşikar bir çıkar uyuşmazlığı doğurduğu, davalıların bazı eylem ve işlemlerle davacıyı saf dışı bırakmak suretiyle terekenin tümüne el koymak istedikleri açıktır.
Davanın taraflarını teşkil eden böyle bir "kadro" içindeki ilişkilerin ne denli acımasız ve kırıcı olacağını ortaya koymak için çok söz etmeye gerek yoktur. Hal böyle olunca, daha başlangıçta kimin ne olduğu açıkça bellidir. Hakimin, önüne karışık bir yumak olarak getirilen bu tür uyuşmazlıkların çözümüne belli olan bir "uc" u yakalayıp çekmek suretiyle başlaması gerekli ve zorunludur,
Ortak miras bırakan 24/4/1976 tarihinde ölmüş savunmaya ve hükme dayanak yapılan belge ise ölümünden beş gün sonra 29/4/1976 gününde düzenlenmiştir. Notere satış vaadi sözleşmesi düzenlemek ve satışı vaad edilen taşınmazların ferağını verecek vekili tayin etmek üzere gidilmiştir.
Satış vaadi sözleşmesi ile vekaletnameyi kapsayan bir belge içinde miras hakkından feragatı öngören bir kaç satıra yer verilmesi kuşku uyandırıcıdır. Bir kaç satırla davacının yüksek değer taşıyan bir miras hakkından feragatı sağlanmıştır. Bu işlemin olağan sayılması mümkün değildir.
Belgenin dava ile ilgili bölümünün "geçerli" olup olmadığı yönü az sonra daha etraflı incelenmek üzere önce bu belgenin hukuki niteliğini belirtmekte yarar vardır. Davacıya atfedilen bu açıklama bir davadan "feragat" anlamını taşımaz. Çünkü ortada henüz açılmış bir dava mevcut olmadığına göre, HUMK.nun 91. maddesinde yer alan "feragat" dan söz edilmesi mümkün değildir. Davacı kendisine mal edilen bu açıklama ile, ancak ortak miras bırakanın terekesine dahil bulunan bir kısım taşınmazlar üzerindeki "miras hakkından" feragat etmiştir. Maddi haklardan, hak sahibinin feragat etmesini önleyen yasal bir engel yoktur. davalı taraf feragat belgesinin kapsamına giren hakların bu davaya konu yapıldığını ileri sürmüştür. Maddi haklardan feragat edilmesi mümkündür. Feragat edilen hakların bir dava konusu yapıldığı durumlarda, davalı taraf davadan önce bu haklardan feragat edildiğini ileri sürüp isbat ettiği takdirde davayı red ettirebilir. Kısaca davalı tarafın dayandığı belge "dava" dan değil, ancak bazı "haklar" dan feragat edildiğini ortaya koymaktadır. Böyle bir belge belirli nitelikleri, açıklığı ve koşulları taşıdığı, serbest bir irade açıklanmasını yansıttığı hallerde geçerlidir.
Bu açıklamalardan sonra Mahkemece davanın reddi için yeterli görülen ve hakdan feragatı kapsayan belgenin "geçerli" olup olmadığını eleştirmek sırası gelmiştir.
1-Davacının, ortak miras bırakandan kalan bazı taşınmazlar üzerindeki miras hakkından feragatı kapsayan belge, özellikle genel ve soyut anlamlı sözcükler kullanılmak, dikkat ve özen gösterilmek suretiyle kaleme alınmıştır. Miras bırakan Tarsus ve Mersindeki (16) parça taşınmazını pek cüz'i sayılması lazım gelen bir bedel karşılığında davalı tarafa satmıştır. Feragat belgesinde, miras bırakanla davalılar arasındaki temlik işleminin hangi gayrimenkullere ilişkin bulunduğu hakkında ayrıntı ve açıklık yoktur Davacının, dava konusu taşınmazların tümünü kapsayan somut ve net bir açıklaması mevcut değildir. Feragat belgesi murisin ölümünden beş gün sonra düzenlenmiştir. O tarihte davacının murisle davalılar arasında yapılan temlik işleminin mahiyet ve vüs'atı hakkında tam bir bilgiye sahip Olduğu konusunda yeterli kanıt yoktur. 16 parça taşınmaza ilişkin bulunan ve bir milyon lira değerindeki bir miras hakkından feragatı ön gören bir belgenin, en azından hangi gayrimenkullere taalluk ettiğini ve feragat açıklamasını yapan kişinin bu beyanından doğacak sonucun şumul ve mahiyeti hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu gösteren bazı kayıtları ihtiva etmesi zorunludur. Metin ve muhteva bakımından bu nitelikleri ve açıklığı taşımayan böyle bir belgenin geçerli sayılması olanağı bulunmadığı düşünülmeden davanın reddedilmesi doğru değildir.
2 - Kaldıki kabule göre; ana çizgileriyle yalnız satış vaadi sözleşmesi ile vekil tayinini ön gören bu belgede, miras bırakanın - davacının miras hakkını yakından ilgilendiren- bazı tasarruflarından söz edilmesi ve bunların doğurduğu hukuksal sonuçlardan yaz geçilmesi yersiz ve kuşku uyandıran bir düzenleme olarak dikkati çekmektedir. Mahkemece davacının kişiliği üzerinde hiç durulmamıştır. Davacının cahil, kimsesiz, güçsüz ve muhtaç bir kadın olması olasılığı çok fazladır. Varlıklı bir kişi olan müteveffanın terekesinde, davacının kaba ve yaklaşık hesapla bir milyon lira tutarında miras hakkı mevcuttur, Düzenlenen sözleşme ile davacı miras bırakandan kalan bazı taşınmazlardaki miras hakkını (40) bin liraya davalı olan öteki mirascılara satmayı vaad etmiş, davacının bu belgede ne suretle yer aldığı tesbit edilmeyen açıklamasıyla murisin tasarrufuna konu olan taşınmazlarla ilgili hakkından feragat etmesi sağlanmış, böylece davacının "pek cüz'i" bir para karşılığında terekeden el çekmesi olanağı elde edilmiş bulunmaktadır. Bu akıl ve insafın kabul edeceği bir anlaşma biçimi değildir. Davacı olan üvey ananın, bazı özel durumlar dışında, üvey evlatları bulunan davalılar yararına kendisini belkide yoksulluğa sürükleyecek böyle bir fedakarlığa katlanması düşünülemez. Hal böyle olunca
Davacı vekilinin davalıların savunmasına dayanak olan feragat belgesinin, müvekkilesinin kandırılması sonucu alındığı yolundaki hileye dayanan def'inin bu dava içinde incelenmesi, feragatla ilgili açıklamanın davacının gerçek ve serbest iradesine uygun olup olmadığı ve rızayı bozan bir nedenle malul olup olmadığı yönünün araştırılması ve bu hususu isbat için getirilecek delillerin dinlenilmesi gerekli iken bu bakımdan bir soruşturma yapılmadan davanın reddedilmesi doğru değildir.
3 - Davacının Mersin'deki taşınmazlar için açtığı davaya o yer Asliye Hukuk Mahkemesince bakılmış ve 11/7/1977 gününde 29/4/1976 günlü belgenin geçerli olduğu belirtilmek suretiyle dava reddedilmiştir. Mersindeki dava ile Tarsus'daki bu davanın tarafları aynı olup yalnız taşınmazlar değişmektedir. Mersin Asliye Hukuk Hakimliği'nin yukarıda sözü edilen red kararının kesinleşip kesinleşmediğinin sorulması, kesinleştiği anlaşıldığı takdirde o davaya ait kararın "kesin delil" sayılmak suretiyle bu davanın reddedilmesi gerekir. Mersin'deki davaya ilişkin kararın kesinleşmediği anlaşıldığı takdirde bir ve iki bentlerde yazılı hususlar gözönünde tutulmadan davanın reddine karar verilmesi yolsuzdur.
Hükmün bu nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) peşin harcın iadesine 23/2/1978 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini