 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1978/4973
K: 1978/5037
T: 04.05.1978
DAVA : Taraflar arasındaki davada :
Davacının 39 ada 6 parsel sayılı taşınmaza elatmanın önlenmesi davasında kesin mehle rağmen keşif avansı yatırılmadığından dolayı davanın reddine ilişkin hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenip, gereği düşünüldü:
KARAR : Ülkemizde mahkemelerin uyuşmazlıkları geciktirerek çözümlemeleri keyfiyeti sürekli olarak bir sızlanma konusudur. Adalet dağıtımındaki gecikmelerin bir çok nedenleri vardır. Gecikmeye yol açan nedenlerin tümünü burada sayıp dökmek gereği yoktur. Bazan taraflardan biri uyuşmazlığın sürüp gitmesini ve sonucun gecikmesini ister. Bu amaçla yargılamada türlü oyalama ve savsaklamalara başvurmakta sakınca görmez. Bu niyette olanlar yapmaları gereken şeyleri yapmamak suretiyle yargılamayı ağırlaştıran tertiplere başvurmaktan geri durmazlar. Genellikle bu yola davalı olan taraflar başvururlar.
Hakim yargılamayı ağırlaştırmaya yönelik bu gibi davranışları etkisiz hale getirmek ve yargılamanın olağan trafiğini sağlamak durumundadır. Hakim, çok kez taraflardan birine yapması gerekli olan bir işlemi savsaklamadan yerine getirmesi için kesin mehil verir. Böylece ilgiyi zorlamak suretiyle gereksiz gecikmeleri bir ölçüde önleyebilir. İşte HUMK.nun 163. maddesi yargılamaya hakim eliyle çabukluk kazandırmayı öngören yasal mekanizmalardan biridir.
Hukuk kuşkusuz, bir takım kurallar toplamıdır. Ancak bu kuralların tümünün amacı "toplum" ve özellikle "insan"dır. Hukuk "teorik" olmaktan çok "pratik"dir. Hukukla ilgili kurallar, yasalar insana zorluk - sıkıntı - karanlık ve kapalılık değil, kolaylık - güven - rahat ve açıklık getirmek için konulmuştur. Bu nedenle yasaların insan tabiatına, yaşamına ve gerçeğe uygun olarak insancıl şekilde yorumlanması ve uygulanması gereklidir.
Mahkemeler kesin süreye ilişkin ara kararlarını verirken bazı yönleri gözden uzak tutmaları gereklidir. Hakim gerçekçi, insancıl görüş ve itidal sahibi olması gereken bir yetkilidir. Hakimin, ilgili tarafın durumunu ve olanaklarını gözönünde tutmadan biçimsel bir ara kararına dayanarak ve uyuşmazlığın çözümünü çabuklaştıracağını sanarak daha başlangıçta davayı reddetmesi doğru değildir, sakıncalıdır.
Dört başı mamur olacak şekilde verilmeyen kesin mehle ilişkin bir ara kararına dayanılarak davaların reddi cihetine gidilmesi takdirinde, üç veya beş günlük kısa süreli kesin mehillere uyulmadığı gerekçesiyle - bahanesiyle - hiçbir inceleme yapılmadan davaların reddedilmesi her zaman mümkündür. Usulün 163. maddesinin amacı her halde bu değildir.
Sözü geçen madde davaların tetkiksiz reddi için değil, sırf yargılamayı ağırlaştırmak maksadıyla hareket eden bir tarafın davranışını etkisiz hale getirmek suretiyle incelemenin çabuklaştırılmasını sağlamak amacıyla kabul edilmiştir. Gel gör ki maddenin mahkemelerce uygulaması çok kez amacına ters düşecek şekilde yapılmaktan ve amaca aykırı olan uygulamayı kapsayan mahkeme kararları bozulmaktadır. Uyuşmazlıkların olağan sayılacak bir süre içinde incelenmesine olanak tanımayan bu denli aşırı hızın tutarlı yanı yoktur. Bir dosyanın mahkemede yıllarca ve uzun süre kalması kadar davanın mahkemenin bir kapısından girip ötekinden füze hızı ile çıkıp gitmesi de o derece sakıncalıdır.
Mahkemelerin betaetten - ağırlıktan - ve aşırı süratten - çabukluktan - kaçınmaları ve yargılamayı normal bir tempo içinde yürütmeleri gereklidir. Yargısal mercilerin ifrat ve tefrit'e düşmemeleri zorunludur. Kısaca meyve ne ham koparılmalı, ne dalında çürütülmeli, tam zamanı gelince devşirilmelidir.
Bu genel açıklamadan sonra davadaki durum şöylece saptanabilir:
Hakim keşif gideri olan (1000) lirayı yatırması için davacıya 2. oturumda ve bir defada (10) günlük kesin mehil vermiştir. Davacı "elinde olmayan nedenlerle" keşif giderini yatıramadığını söylemiştir.
Dosyadaki verilere göre davacı 4753 sayılı Kanunla kendisine verilen taşınmaza davalının elatmasının önlenmesini isteyen ve davasını kendisi takip eden bir kişidir. İki yönlü bu saptama davacının ekonomik ve sosyal durumunu açıklıkla ortaya koymaktadır. Davacının az gelirli, çiftçi ve sade bir vatandaş olduğu bellidir. Duruşmadaki açıklamasına ve ekonomik gücüne göre "kısa" olan kesin süre içinde davacı keşif gideri olarak belirlenen parayı denkleştirmek olanağını bulamamıştır. Hakim ikinci oturumda verdiği 10 günlük kesin mehle uyulmadığını ileri sürerek üçüncü oturumda davayı reddetmiştir. Mahkemenin kesin süreye ilişkin ara kararı bazı yönlerden tutarsızdır.
1 - Davacıya keşif gideri olan parayı yatırmak üzere bir defada verilen ve kesin olduğu bildirilen mehilin "Kısa" olduğu kuşkusuzdur. Az gelirli bir çiftçi olan davacının bu süre içinde gerekli parayı bulmakta "zorluk" çekmesi olasılığı vardır.
2 - Mahkemece gider duyarlılıkla saptanmamıştır. Mahkeme giderin dökümünü yapmış olsaydı bu işin en çok 500-600 liraya yapılması mümkün olduğunu tesbit edebilirdi. Şöyleki: Yapılacak iş basit bir çap uygulamasından ibarettir. Fen memuruna ödenecek en çok 200 liralık bir ücret karşılığında uygulamanın yaptırılması, taşıt aracı için 250 liralık bir ödemenin yeterli sayılması, hakim ve tanığın yol tazminatları karşılığının 100 lirayı geçmemesi olasılığı karşısında davacının fazla ödeme yapmaya zorlandığı açıktır. Davacının ekonomik çapına göre kendisinden avans olarak istenilen para ile gerçek gider arasındaki fark tedarikte zorluk ve sıkıntı doğuracak bir ağırlıktadır.
3 - Davacı sade bir vatandaş olduğuna göre 163. maddeye riayetsizliğin doğuracağı sonucu idrakten aciz olduğu muhakkaktır. Yasada bu konuda bir kayıt ve mecburiyet olmamasına rağmen bu gibi hallerde ilgili tarafa kesin mehle riayetsizliğin doğuracağı akibetin açık olarak anlatılması, mehle uymadığı takdirde davanın reddedileceği kendisine açıkça bildirilmek suretiyle uyarılması gerçekci ve insancıl bir uygulama olur. Yasada böyle bir uygulamaya gidilmesini önleyen yasal bir engel olmadığına göre açıklanan şekilde işlem yapılması sakıncaları önlemesi itibariyle zararlı değil yararlıdır.
SONUÇ : İşte mahkemece yukarda yazılı yönler gözönünde tutulmadan verilen kesin mehle uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bu nedenle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın iadesine 4.5.1978 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.