 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1978/3138
K: 1978/6251
T: 02.05.1978
- AŞIRI YARARLANMA [GABİN]
- KORKU [İKRAH]
ÖZET: 1) Aşırı yararlanmada sözleşmenin varlığını sağla yan irade de sakatlık, açıklamada irade ye aykırılık yoktur. Ancak sözleşmen,n yanlarından biri darda kalması, düşüncesizliği yada toyluğu [tecrübesizlik] nedeniyle zarar görmüş öteki bundan yararlanıp aşırı yarar sağlamıştır.
2) Gerçek korku, bir kişiye ötekinin yasada öngörülen biçim ve nitelikte davranışlarda bulunarak istemediği sözleşmeyi yapmaya zorlamasıdır. Gerçek korkuda irade ile açıklama arasında uygunluk yoktur.
(818 s. BK m. 21,30)
Taraflar arasındaki davada; davacı, gabin sebebiyle davalı adına tesis olunan 45 ada 115 parseldeki payın iptalini adına tescilini istemiştir
Davalı gabın olmadığını söylemiştir
Dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü
Dava dilekçesine göre; davacı, babasının ölmüş bulunmasından ötürü davalı olan erkek kardeşinin yanında kaldığını, nişanlı olduğunu. müşterek oldukları taşınmazdaki payını davalının isteğine uyarak kendisine satmaya yanaşmadığı takdirde nişanı bozarak evlenmesine engel olacağını söylemesi ve bu isteğinde direnmesi ve baskısını sürdürmesi üzerine (55) bin lira değerindeki payını davalıya (3600) liraya satmak zorunda kaldığını ileri sürerek "gabin" nedeniyle satış sözleşmesinin iptalini istemiştir.
Mahkemece tarafların "baba bir kardeş" oldukları, babalarının ölümünden bir süre sonra davacı "kız"ın davalı olan "erkek kardeş"in yanına sığınmak ve onun evinde oturup birlikte yaşamak zorunluğunda kaldığı, dava konusu taşınmazın oldukça yüksek bir değeri olduğu, satış tarihinde metre karesi 6-7 lira eden bu yerin (60) kuruştan davalıya satıldığı davalının bu satıştan (50) bin liranın üstünde bir kazanç sağladığı, iptal davasının davacının evlenmesinden sonra açıldığı saptanmıştır.
Tanıklardan Yüksel, Nazire, Hüsniye ve ötekiler taraflara ortak miras bırakanları babalarından kalan dava konusu taşınmazdaki payını kendisine satması için davalının sürekli olarak davacıyı sıkıştırdığını, satışa razı olmadığı takdirde "evden ölüsünün" çıkacağını ve nişanı bozarak "evlenmesine engel olacağını" söylemek suretiyle korku yarattığını, bu korkunun etkisiyle, davacının miras payını davalıya satmak zorunda kaldığını açıklamışlardır. Mahkemece gabin nedenine dayanılarak dava kabul edilmiştir.
İstek soruşturma ve sonuç sağlıklı bir eleştiriye olanak sağlayacak derecede yukarıda özet olarak açıklanmıştır.
Mahkemece tarafların durumu ve olayın özelliği gözönünde tutularak kanıtlar insancıl ve gerçekçi bir açıdan isabetli olarak değerlendirilmiştir. Ancak Mahkemenin olayı nitelemekte ve yasa hükmünü uygulamakta aynı derecede isabet gösterdiği söylenemez. Mahkemece gabin ile ikrah arasında hukuksal yapı yönünden mevcut olan ayrıntı üzerinde durulmamıştır. Olaya uygulanması gereken yasa maddesini doğru olarak saptayabilmek için bu iki müessesenin hukuksal karşılaştırmasını yapmak zorunluluğu vardır.
Davada dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalıya temlikini sağlayan hukuksal neden satıştır. Satış bedeli olan (3600) lira ile gerçek değer (56000) lira arasında açık nisbetsizlik mevcut olması keyfiyeti mahkemeyi yanılgıya düşürmüş ve olayın gabin olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.
Gabinde, davacı durumunda olan kişinin hukuksal işlemi oluşturan iradesinde, esas itibariyle bir bozukluk "fesat" yoktur. Davacı iradesini, isteğine ve amacına uygun düşecek şekilde kendiliğinden açıklamıştır. Kaynak ve kökendeki irade ile onun açıklanan şekli arasında bir aykırılık ve kopukluk mevcut değildir. BK.nun 21. maddesinde düzenlenen gabinde, davacı olan kişi yasada sayılan ve belirlenen -müzayaka, hiffet ve tecrübesizlik- gibi varlığına -davalının neden olmadığı- bazı hallerden ötürü sıkı bir pazarlık yaparak kendi çıkarın. yeteri kadar koruyabilmek güç ve olanağından yoksundur. Bu gibi durumlarda sözleşme tarafların arzularına uygun şekilde yapılmış, ancak davacının yukarıda sözü edilen nedenlerin doğurduğu güçsüzlüğünden ötürü davalı aşırı yarar sağlamış, çıkarlar arasında denge olmayan bir sözleşme düzenlenmiştir. Kısaca, gabinde sözleşmenin varlığını sağlayan irade de sakatlık, açıklamada iradeye aykırılık yoktur. Sözleşme karşılıklı iradelere uygun olan açıklamalarla vücut bulmuş, yalnız bu sözleşmenin taraflarından biri zarar görmüş ve öteki aşırı yarar sağlamıştır. İşte gabinde önemli olan bu sonuçtur. Gabin, rızayı fesata uğratan nedenlerin dışında kalan özel bir durumdur. Olayda davacı taşınmazdaki payını isteyerek satmadığına, davalı davacının müzayakasından veya tecrübesizliğinden yararlanmadığına göre gabinden söz etmek olanağı yoktur.
Gabinle ilgili yukarıdaki açıklamalardan sonra olayın ikrah yönünden incelenmesine sıra gelmiş bulunmaktadır. İkrah, BK.nun 30. maddesinde düzenlenen, iradeyi bozan nedenlerden biridir. Sözleşmeler serbest ve sağlıklı iradelerin ürünü oldukları takdirde geçerlidir. Serbest iradenin mevcut olmadığı veya iradenin fesada uğradığı durumlarda hukuki işlemin varlığından veya geçerli sayılmasından söz etmek olanağı yoktur.
İkrah da, gabin gibi çok yönlü ve unsurlu bir hukuki müessesedir. İkrah bir kişiye ötekinin yasada öngörülen şekil ve nitelikte davranışlarda bulunarak istemediği bir sözleşmeyi yapmaya zorlamasıdır. İkraha maruz kalan kişi, karşı tarafın uyandırdığı tehlike korkusuyla hiç arzu etmediği bir sözleşmeyi istemeyerek yapmak durumuna düşmüştür. İkrahta taraflardan biri kişisel arzu ve isteğini değil adeta karşı tarafın kendisine empoze ettiği iradesini açıklamıştır. Olağan sözleşmelerde iki bağımsız serbest irade vardır. İkrahta ise biri "tabi" öteki "metbu" olan ve biri ötekine tercüman olan tek irade mevcuttur. İkrahta irade ve beyan uygunluğu yoktur. Mevcut olmayan bir irade açıklandığı için ilgili taraf arzu ettiği takdirde kendisinin böyle bir durumla bağlı tutulmamasını, sözleşmenin bu nedenle geçersiz sayılmasını isteyebilir.
İkrah akitlerden birinin, öteki tarafın veya onun adına hareket eden bir başkasının davranışı sonunda kendisinin veya yakını olan kimselerin can, mal, namus, şahsi hak veya hürriyetinin . . . - ağır, ciddi ve haksız bir tehlikeye ve zarara uğratılacağı korkusuna kapılarak İki zarardan daha hafif olanını göze almak suretiyle arzu etmediği bir duruma katlanmasıdır. Bu surette ikraha maruz kalan kişi yukarıda sözü edilen varlık ve değerleri tehlikeden kurtarmak için karşı tarafın icabını istemeden kabul etmek yani "serden veya yardan" yaz geçmek durumuna düşmüştür.
Davada tarafların özel durumlarına ve sosyal seviyelerine, bulundukları çevrenin sosyal koşullarına göre "tabi" durumda bulunan davacının "Hakim" olan davalıya ayak uydurmak ve dümen suyundan gitmek zorunluğunda olduğu tartışmayı gerektirmiyecek kadar açıktır. Aralarında adeta alt-üst ilişkisi bulunan taraflardan davacının davalı erkek kardeşe karşı koymak, kendisini ve çıkarlarını koruyabilmek güç ve olanağı yoktur. Davalının davacıya "müşterek taşınmazdaki payını bana sat, satmazsan sen bilirsin" demesi bile ikrahın varlığını kabule yeterli bir davranış ve söz olarak sayılabilir. Zira davacı, müşterek taşınmazdaki payını kendisine önerilen şekilde davalıya satmaya razı olmadığı takdirde onun tarafından dövülebilmesi ve hatta canına kastedilebilmesi olasılığı vardır. Baba bir erkek kardeşin himayesinde yaşayan genç ve kimsesiz bir kız için bu konudaki tehlike ciddi ve ağırdır. Davacıda bu tehlikelerin gerçekleşmesi inancının uyanması doğaldır. Ayrıca davalı, ağabey sıfatıyla nişanı bozarak davacının evlenmesini önleyebilmek gücüne sahiptir. davalı dilerse, davacıyı "evde kalan" bir kız durumuna düşürmek suretiyle ona en büyük fenalığı yapabilir. Ve şahsi hakları yönünden ağır zarara uğratabilir.
Durum gereği davalıya bu derece bağımlı bulunan davacının "yar" dan olmamak için maldan vazgeçmeyi göze alması, davalının yaratmaya kadir olduğu çeşitli tehlikelerden kendisini koruyabilmek için taşınmazdaki payını satarak "ehverilşer"ri seçmesi çok insancıl ve doğal olan bir harekettir. Davacı da normal bir kişi olarak insan tabiatının ve menfaatının öngördüğü biçimde hareket etmiş, kendisine yapılan teklifi istemiyerek kabul etmiş, önce payını satarak tehlikelerden kurtulmuş, evlenmiş ve daha sonra bu davayı açmıştır.
Bu açıklamaya göre davada "gabin" değil "ikrah" hali söz konusudur. Bu son halde, sözleşme kendisine varlık veren irade ve rıza ikrah nedeniyle illetli olduğu için daha başlangıçtaki bir durum nedeniyle geçersizdir. Gabinde ise irade sakat ve illetli olmadığı için sözleşme başlangıç ve köken itibariyle sağlam olmasına rağmen husule getirdiği sonuç -aşırı yararlanma- nedeniyle feshi istenebilir hale gelmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle mahkemenin davayı kabul etmesi sonuç bakımından doğrudur. Davalının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün (ONANMASINA), gelen temyiz edilen vekili için 1400 lira duruşma vekalet ücretinin temyiz edenden tahsiline ve 160500 kuruş bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına 2/5/1978 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.