 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1978/13105
K: 1978/13941
T: 29.12.1978
DAVA : Taraflar arasındaki davada: Davacılar, sahte vekaletname ile satış suretiyle davalı tesis olunan 8150 ada 8 parsel sayılı apartmanın üç nolu dairesine ait kaydın iptalini, adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, kayda dayanarak iyi niyetle iktisapta bulunduğunu söylemiştir.
Davalının kayda dayanarak iyi niyetle iktisapta bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü:
KARAR : Türk Medeni Kanunu tapu siciline büyük bir önem vermiştir. Sözü geçen yasanın tapu siciline ilişkin hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin veya mülkiyetin gayri aynı hakkın var olması, el değiştirmesi, kazanılıp yitirilmesi tapu sicilinde yapılacak işlemlerle belli olur.
Bu nedenledir ki MK. nun 931. maddesi uyarınca tapu siciline dayanarak bir taşınmaz üzerinde iyi niyetle hak elde eden bir kişinin iktisabı geçerli sayılır. Medeni Kanunun tapu siciline üstünlük tanıyan, sicile dayanarak iktisapda bulunan kişiyi koruyan ve yasal bir karine niteliği taşıyan 931.maddesinin çok dikkatli olarak uygulanması, ancak yasada yazılı koşulların varlığı açıkça ve kesinlikle saptanan durumlarda nazara alınması gereklidir.
Kendisinden kuşku duyulan nedenlerin var olduğu olaylarda bir kişinin bu maddeden yararlanması olanağı yoktur. Yaşamın gerçeklerine ters düşen olaylarla 931. maddenin uygulanması ağır haksızlıkların korunmasına ve yolsuzlukların örtülmesine bir neden olabilir. Yasanın amacına uygun düşmeyen bu sonuçların önlenebilmesi için hakimin çok uyanık ve titiz olması, olaya gerçekçi açıdan bakması gereklidir.
931. maddenin hukuksal güç ve niteliğini ve dolayısıyla uygulama biçimini bu arada belirtmekde yarar vardır. Genellikle davalı tarafın yararlandığı bu madde yasal bir "karine" getirmiştir. Usul açısından bu yasal karine "def'i"den çok "itiraz" niteliği taşıdığı için hakim tarafından "re'sen" nazara alınır. Davada taraflardan birinin 931. maddeden yararlanmasını ön gören koşulların kesinlikle saptandığı durumlarda hakimin, öteki tarafa hasmının MK. nun 931. maddesinden yaralanma koşullarını var olduğunu, bu itibarla karşı tarafın kötü niyetli olduğunu isbat etmesi zorunluluğu bulunduğunu hatırlatması gereklidir. bu uyarıya rağmen ilgili tarafın hasmının kötü niyetli olduğunu ileri sürmediği veya ileri sürüp kanıtlamadığı takdirde hakimin bu maddeyi yararlanan kişi yararına uygulaması gerekir.
Ülkemiz koşullarına göre sözü edilen maddeye yukarıda açıklandığından başka bir anlam ve kapsam tanınması ve işlerlik biçimi verilmesi doğru değildir.
Sahteciliğin neden olduğu uyuşmazlıklarda taşınmazın ikinci intikalle yeni bir el değiştirmesine rağmen ilgili tarafın bilerek veya bilmeyerek çok kez ilk intikaldeki sahtecilikten ötürü müteakip intikalleri geçersiz olduğu ve 931. maddenin uygulanması olanağı bulunmadığı görüş ve alışkanlığı hakimdir. Hakim bu alışkanlığı yasal alana çekmek ve MK. nun 931. maddesine yukarıda açıklanan şekilde bir işlerlik getirmek durumundadır. Hakim olayın özelliklerini bir tarafın kötü niyetli sayılmasını gerektirdiği takdirde öteki tarafa isbat yükümlülüğünü bile hatırlatmadan Medeni Kanunun 931. maddesini uygulamak olanağına sahiptir.
Yasal uygulama ve ilgili bu açıklamalardan sonra olayın maddi yönünü ortaya koymaya ve mahkemenin uyuşmazlığın çözüm şeklini eleştirmeye sıra gelmiş bulunmaktadır.
Davalı dava konusu daireyi sahte vekaletnameye müsteniden satış yapan vekilden iktisap eden Ayşe'den satın alan ikinci el durumundadır. Tapu siclinin yanıtlanmasına göre Ayşe nizalı daireyi 9.5.1975 tarihinde (5000) liraya satın almış, Ayşe kendisine satış yapan vekile verdiği yetki ile aynı daireyi 1.7.1975 gününde (5000) liraya davalıya satışını sağlamış bulunmaktadır.
1 - Türk Yargıtay'nın Daire ve Genel Kurul uygulamalarına göre, kısa süre içinde yapılan el değiştirme işlemlerinin kuşkulu hareketler olarak sayılması gereklidir. Olayda ilk intikali takiben iki ayı geçmeyen süre içinde yapılan ikinci el değiştirme işlemi davalı üzerine şüphe çeken bir duruma düşürmektedir. Bu taşınmazın ticari senet misülu iki ay gibi kısa süre içinde el değiştirmesi normal bir muamele değildir. Kaldıki bu davada davalıya satışı sağlayan vekaletnamenin ilk satışın yapıldığı günde alınmış olması tamaman şüphe çekici bir harekettir.
2 - Daireye ilişkin irtifak hakkı (5000) liraya alınmış ve aynı değer üzerinden satılmıştır. Satış bedelinin gerçek değerin çok altında olduğu açıktır. Mahkemece olayın değerlendirilmesinde "uç" sayılabilecek bu yön üzerinde hiç durulmamıştır.
3 - Davalı ve bayiinin vekili olan kişinin "kapçak" işleri yapmak beceri ve yeteneği olduğu bellidir. Davalı bu konuda hiç bir çaba göstermeyen eksikli bir kişi durumundadır.
4 - Olaya gerçekci bir açıdan bakıldığı takdirde her iki intikalde vekilin büyük rol oynadığı, kendisine aracılak yapabilecek kişileri müşteri olarak elinde tuttuğu tecrübeli bir gözden kaçmayacak kadar açıktır.
MK. nun 931. maddesinden, kendisinden asla şüphe edilmesi olanağı bulunmayan gerçekden ve yüzde yüz iyi niyetli olan kişiler yararlanabilir. Olayda yukarıda açıklanan nedenlerle davalının iyi niyetli sayılması imkanı bulunmadığına, tersine kötü niyetli sayılması lazım geldiğine, bu durum karşısında davacının karşı tarafın kötü niyetli olduğunu iddia ve isbat etmesi bile gereli olmadığına göre davanın kabulü gerekirken reddedilmesi yolsuzdur.
SONUC : Hükmün bu nedenlerle HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, gelen temyiz eden vekili için 1400 lira duruşma vekalet ücretinin temyiz edilenden tahsiline, peşin harcın iadesine 29.12.1978 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.