 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 1978/3209
K: 1978/3723
T: 25.10.1978
DAVA : (İ)'yi kasten öldürmekten ve dernekte ruhsatsız tabanca bulundurulmaktan sanık Abdullah ve işbu ölümle biten kavgada korkutmak maksadıyla silah boşaltmaktan ve dernekte ruhsatlı olan tabancayı taşımaktan sanık Ahmet'in yapılan yargılamaları sonunda : Hükümlülüklerine ilişkin (Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 7.6.1978 gün ve 41/138 sayılı hükmün silah taşımadan maada kısmının müdahiller ve kendilerine ait mahkemiyet cihetinin sanıklar tarafından Yargıtay'ca incelenmesi istenilmiş, şartı yerine getirilmiş ve sanıklar duruşma dahi talep etmiş olduklarından dava dosyası C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1- Dernekte silah taşıdıkları kabul edilen sanıkların 1696 sayılı Kanun'un ek 1. maddesi gereğince duruşmalarının 3005 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılması gerektiğinden 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan tanzim edilen evrakın Tefrik edilmemesi sonuca etkili görülmediğinden ve sanık Ahmet'in ruhsatsız silahı suçta kullandığı mevcut delillerden anlaşılmakta ise de fiilden hüküm kurulmaması karşı temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçlarının nitelikleri tayin sanık Abdullah'ın öldürme, Ahmet'in kavgada silah boşaltma fiillerinden cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, ruhsatsız silah taşımaktan tahfife yer olmadığı kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle red edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklardan Abdullah ile müdafiinin duruşmalı inceleme sırasında olayın yasal savunma şartları altında işlendiğine, ağır tahrik mevcut olduğuna, keza diğer sanık Ahmet'in suçsuzluğuna vesaireye, müdahillerin sanıklar hakkında TCK'nun 51/2. maddesinin tatbikinin yolsuz olduğuna, sanık Ahmet'in fiilinin kasten adam öldürmek olacağına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, sanıklardan Abdullah için öldürme suçundan ittihaz edilen kararın Başkan ile Üye (O.M.K.) onanması düşüncesinde olduklarından Üye (A.S.S.) tahrikin hafif olduğunu ileri sürdüğünden Üye (M.S.O.) ile (Ü.Ç.) TCK'nun 49. maddesinin tatbikini istediklerinden CMUK'nun 385/1. maddesi gereğince sanığın en ziyade aleyhinde olan TCK'nun 448, 51/1. maddesinin tatbikini isteyen reyin ona daha yakın olan TCK'nun 448,51/2. maddesinin uygulanmasını isteyen reye ilaesi ile sanık Abdullah hakkında öldürmekten verilen hükmün oyçokluğu ile, sanık Abdullah hakkında ruhsatsız silah taşımaktan, öbür sanık Ahmet hakkında kavgada silah boşaltmak ve silah taşımaktan verilen hükmün oybirliği ile (ONANMASINA), sanıklarla müdahillerin depo paralarının gelir kaydına 25.10.1978 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Hadiseden bir gün önce sanıklar tarafından kahvehaneye afiş asılmasından dolayı maktulle oğlunun kahve sahibi Alaattin'i dövüp sanıklara gıyaben hakaret ettiği, olay gününde Töb-Der Lokali'nde sanık Abdullah'ın küfrü iade etmesiyle başlayan münakaşada maktul İsmail sanığın üzerine hücum ederek tabancası ile ateş edip kaçmakta olan sanığın vücudunun arka nahiyesinden yaraladığı, bu saldırıyı önlemek için sanık Abdullah'ın da mukabil ateşte bulunduğu ölü muayene raporu münderecatı şahit Bekir ve Fevzi'nin şahadesinden anlaşılmaktadır. Bu vaziyette olayın başlangıcından beri maktul, mütecaviz ve haksız durumdadır, Sanık Abdullah maktul tarafından vuku bulan bu haksız ve silahlı tecavüzü filhal defetmek zaruretinin bais olduğu mecburiyetle öldürme fiilini ika etmiştir. Bu itibarla hakkında TCK.nun 49/2 nci maddesinin uygulanması ve hükmün bozulması görüşündeyiz.
KARŞI OY YAZISI
Sanık Abdullah haksız davranışlar içindedir. Maktulün bulunduğu Töb-Der derneğine kardeşi Ahmet ile birlikte silahlı olarak gelmiş ve maktule hakarete başlamıştır. Bu durum karşısında olayın çıkmasna sanık Abdullah'ın haksız hareketi sebebiyet vermiştir. Ve lehine olarak ağır tahrik hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Sanıktaki yaralarda arkadadır. Bu da sanık Abdullah'ın silahlı saldırıyı önce yaptığını ve sonradan kaçarken maktulün kendisini yaraladığını gösterir bu durum karşısında 49. madde şartları da olayda yoktur. Tahrikte ağır kabul edilemez. Abdullah hakkındaki hükmün bu sebepten ötürü bozulması gerektiği reyindeyim.