 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1978/3941
K: 1978/4667
T: 31.10.1978
ÖZET: Tarafların sözleşmeden dönme haklarının olduğu sözleşmede açıkça yazılı olmadıkça "cayma halinde tazminat ödeneceğine" ilişkin sözler cayma akçesi [zamanı rücu] olarak nitelendirilemez.
Davalı Kanada uyruklu olup, orada oturduğundan davacının satışı vaadedilen taşınmazın satış bedelinin tamamını Merkez Bankası geçici bloke hesabına yatırması gerekir ve buna ilişkin kararname ile tebliğ mahkemece doğrudan doğruya [resen] gözönünde tutulur.
(818 s. BK m. 213)
(TPKK. Hk. 17 s. Karara İlişkin Seri: V, No: 3 s. Teb.)
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 4.9. 1975 gününde verilen dilekçe ile 1090 ada 7 parselin satış vaadi sözleşmesi gereğince müvekkili adına tescili istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 2.5. 1978 günlü hükmün Yargıtay'ca, incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü
1- Dosya kapsamı ve temyiz sebebleri itibarile
a) Satış vaadi sözleşmesinde yazılı bedel ile Takdir Komisyonu'nca taşınmaza biçilecek değer arasındaki farkın da ayrıca alıcı tarafından ödeneceğinin kararlaştırılmış olması karşısında, sözleşmede 20.000 lira bedel gösterilmiş olması muvazaaya ve vekilin vekalet görevini kötüye kullandığına delalet etmez.
b) Satış vaadi sözleşmesiyle tarafların güttüğü amaç, koşullar elverdiğinde taşınmazın alıcıya temlikidir. Bunu sağlamak üzere sözleşmeye konan ceza koşulu da bir müeyyide, bir teminattır. Tarafların akitten dönme haklarının olduğu sözleşmede açıkça yazılı olmadıkça (Cayma halinde tazminat ödeneceğine dair) sözler BK.nun 156. maddesinin 3. fıkrasındaki zamanı rücu olarak nitelendirilemez.
c) Daha önce cayma hakkını kullanmıyan kişinin, satış vaadine davalı tescil davası açılmasından sonra cayma hakkından sözederek temlike karşı çıkması iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.
ç) Sözleşmenin geçerliliği önceki bozma kararında belirtilmiştir.
Davalı vekilinin bu yönlere ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
2 - Mahkemece, 20.000 liranın evvelce ödendiği ifade edilerek bakiye 40.000 liranın yatırılması hususunda ara kararı verilmiş, davacı bu parayı mahkeme veznesine yatırmış, nihai kararda da (Bakiye 40.000 lira bedelin Turk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu hükümlerine uygun şekilde ödenmesinde bir sakınca bulunmaması halinde davalı Suzana ödenmesine) hükmolunmuştur. davalı Suzan Kanada tabiiyetli olup orada oturduğu anlaşılmasına göre, Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkındaki 17 sayılı kararnameye ilişkin sermaye hareketleriyle ilgili ve 12.9. 1963 gün, 11503 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Seri: V ve 3 nolu tebliğin 56. maddesi uyarınca davacının satış bedelinin tamamını Merkez Bankasındaki muvakkat bloke hesaba yatırması gerekir. O halde, para almağa yetkili davalı vekiline evvelce 20.000 liranın ödenmiş olması ve bu defa 40.000 liranın mahkeme veznesine yatırılması taşınmazın davacı adına tescili için yeterli sayılamaz. Davacının 60.000 lirayı Merkez Bankasındaki muvakkat bloke hesaba yatırdığını resmi yazı veya makbuzla isbatı şarttır. Sözü edilen kararname ve tebliğ hükümleri kamu düzeniyle ilgili olup mahkemece resen gözönünde tutulmak icabeder. Bu itibarla, Takdir Komisyonunca belli edilen 60.000 lira bedeli Merkez Bankasındaki muvakkat bloke hesaba yatırması için davacıya mehil ve icabında kesin mehil verilerek sonucuna göre bir karar ittihaz olunmak gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerindedir.
Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin diğer itirazlarının reddile hükmün 2 nolu bentte yazılı sebeble (BOZULMASINA) 1000 lira duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 31. 10. 1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.