 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1978/1587
K: 1978/2170
T: 25.04.1978
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 16.1.1978 tarih ve 251/17 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatı tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, 20.11.1963 günlü dava dilekçesinde özetle; davalılardan Hüseyin 2.'nin, müvekkilinin dükkanında kiracı olduğunu, başka bir ticari ilişki bulunmadığını, adı geçen verdiği hatır bonolarının bedelsiz olduğu ve hile ile alındığını, yapılan şikayetin C. Savcılığınca incelendiğini senetlerin bedelsiz ve sahtelik nedeniyle iptalini istemiş ve 12.12.1963 günlü cevaba cevap dilekçesinde de, davalı Hüseyin've verilen 2000 ve 3000 liralık hatır senetlerini sahte muhtevalı hale getirildiğini açıklamış ve 3.3.1967 günlü dilekçede de, davalılardan Şevket Gökalp'in iyi niyetli olmadığı, davalı Hüseyin'in iyi olmayan mali durumu bildiği halde senetleri aldığını iddia ederek her iki senedini sahtelik nediniyle iptalin talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Hüseyin 2. cevap dilekçesinde, senetlerin davacıdan nakit karşılığında alındığını, davcını ilk defa imzaya itiraz ve sonradan sahteliği iddia etmek suretiyle tezata düştüğünün senetler ciro edildiğinden husumet tevcih edilemeyeceği belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, senetlere ciro suretiyle hamil olduğunu, sahtekarlık ve hile iddialarını birlikte incelenemeyeceğini ileri sürerek varik ve haklı olmayan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, muhtelif bozma kararlarına uyularak tanık beyanları, raporlar ve ceza dosyadasındaki deliller yeniden takdir edilmek suretiyle senetlerin yazı kısmında tahrifat olmadığı, rakam kısımlarına sıfır rakam eklemeleri oluduğu davacı ile davalı arasında dükkan satış nedeniyle davalı Hüseyin 2.'nin bir takım ödemeler yaptığı kabul edilerek dava konusu senetler geçerli bulunduğundan kanıtlanmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Temyiz olunan mahkeme hükmü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 3.3.1976 gün ve 1974/T. 28-1976/1057 sayılı bozma kararına uyularak kurulmuştur. hükmüne uyulan hukuk Genel Kurulu kararıyla da, (26.10.1972 günlü Dairemiz bozma kararında da belirtildiği üzere dava konusu senetlerini sahte olarak düzenlendiği iddiası ile hakında kamu davası açılmış bulunan Haluk Saraç'ın sözlerine dayanılarak karar verilmesinin isabetsizliği ve mahkeme Af Kanunu ile kamu davası ortadan kalkmış ise de, oradaki delilerin dikkate alınmasına yasal engel bulunmaması itibarıyla ceza dosyasındaki deliller, görülmekte olan bu davadaki delillerle hep birlikte incelenip değerlendirilirek varılacak sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği) nedenleriyle mahkemenin direnme hükmü bozulmuştur. Dava konusu senetlerin lehtarı davalı Hüseyin Ekinci ile Haluk Saraç aleyhine Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan dava sonucunda sanıklardan Haluk Saraç'ın beraatine dair verilen karar, müdahiller vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nin 4.10.1973 gün ve 1978/78846-7652 sayılı kararı ile, (Sanık safahattaki bütün ifadelerinde ölen Hüseyin Ekinci'nin teklif ve müdahilin muvafakatı ile ve huzurlarında ikiyüzbin ve otuzbin liralık bonoları kendisini yazdığını, bonolarda hiçbir suretle rakam ilavesi bulunmadığını, müesirren söylemesini ve ölen suç ortağı Hüseyin de aynı şekilde ifade vermesine rağmen müteaddit adli mercilerce yaptırılan bilirişi tetkikatını havi raporlarda bonoların evvela ikibin ve üçbin liralık yazıldığı, para miktarını çoğaltan sıfırların sonradan ilave edildiği bildirilmiş olmasına ve müdüfüü veçhile müdahilin huzurunda bonoların yazıldığı teyit eden bir şahit de mevcut olmamasına ve hatta sanık, duruşma zabıtnamesinin 8 sahifesindeki sorgusunda, dükkanındaki müstahdemlerin bonoyu bir bütün olarak yazdığını bilip bilmediklerini de bilemeyeceğini söylemesine ve müdahile (230) bin lira verdiğini söyliyen Hüseyinin borca mustarağrak bir kimse olduğu dosya münderecatından anlaşılmasına göre tahkikat saflarındaki aleyhte mevcut olan delillere aykırı olarak müdafanını tahakkuk ettiğinden bahisle sanığınberaatine kara verilmesinin) yolsuzluğundan sözedilerek bozulmuştur. Bozma ile davanın nakledildiği Altındağ Ağır Ceza Mahkemesi bozmaya uyalarak davaya devam etmiş ise de, davanın devamı sırasında çıkan 1893 sayılı Af Kanunu ile dava ortadan kaldırılmıştır.
Bu suretle, dava konusu üç ve ikibin lira bedelli senetlerin rakam kısmına sıfırlar eklenerek otuz ve ikiyüzbin liralık senetler haline getirildiği ve rakamlarda sahtecilik yapıldığı Yargıtay bozma ilamlarına mahkemelerce uyulmakla kesinleşmiştir. Mahkemece de bu yön, temiz olunan kararında kabul olunmuştur.
Bu itibarla, dava konusu senetlerin bedellerini gösteren rakamlarında tahrifat yapıldığı hususunun tartışılmasına gerek görülmemiştir.
2 - Mahkeme, rakamlardaki tahrifatı kabulle beraber, senetlerde bedel kaydını gösteren yazılarda tahrifat bulunmadığı olgusuna dayanarak, TTK.nun 588. maddesi hükmü gereğince, senetlerin geçerli olduğu sonucuna varmış ve davayı reddetmiştir.
TTK.nun 690. maddesi yollamasıyla bonolarda da uygulanan 588. maddesini birinci fıkrasında, (senet bedeli hem yazı ve hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa yazı ile gösterilen bedele itibar olunur) hükmü yer almış ise de, bu hükmün uygulanabilmesi, senetlerin rakam ve yazı kayıtlarında herhangi bir tahrifatın yapılmamış olması koşuluna bağlıdır. Çünkü, bedelin rakam ve yazıyla ayrı ayrı yazılmasındaki amaç senetlerde yapılması olası tahrifatı önlemektedir. Rakam veya yazıda bir tahrifat mevcut ise, yasal anlamda gerçek bir farktan da söz edilemeyeceği gibi böyle bir hal senetlerin tedavüle çıkarılırken doldurulmuş olması ilkesine de aykırıdır.
Bundan başka, TTK.nun 4. maddesinin son fıkrası yollamasıyla ticari davalar da uygulanan HUMK.nun 298. maddesi gereğince, senedin metninde mevcut hak ve silintiler tasdik edilmemiş ise, inkarı halinde hükümsüz sayılmaları gerekir.
Dava konusu senetlerden iki bin lira bedelli olanının rakam kaydı önüne iki ve üçbin lira bedelli olanının da rakam kaydı önüne bir sıfır eklenmek ve tahrif edilmek suretiyle ikiyüzbin ve otuz bin lira bedelli senetler haline getirlidiği yukarda birinci bentte yazılı nedenlerle sabit bulunduğuna göre, rakam ve yazı ile gösterilen bedeller arasında fark bulunduğundan ve yazı kaydında da tahrifat yapılmadığından sözedilerek, TTK.nun 588. maddesi hükmünün dayanak gösterilmesi suretiyle senetlerdeki bedelin yazı kaydına itibar edilerek senetlerin geçerli sayılması ve davanın reddi yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükümün bozulması gerekmiştir.
3 - Dava bedelsizlik ve sahteciliğe dayalı bonoların iptali davası olduğuna ve senetlerin iki ve üç bin lira bedelli bulunduğunu davacının kabulettiğine göre, bedelsizlik iddiasının bu miktarlar gözönünde bulundurularak incelenmesi ve TTK.nun 592. maddesi hükmü gereğince tarafların toplanan delileri değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken bundan zuhul edilmesi de uygun bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarda yazılı nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA ve 1400 lira duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine ve ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.4.1978 tarihinde bir oya karşı çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı Emekli Kurmay Albay (R.P.) bizzat C.Savcılığınca düzenlenen 25.10.1963 tarihli tutanakta (borç senetlerini sanığın avukatında gördüğünü imzanın kendisine ait olmadığını) bildirmiş, bilahare imzanın kendisine ait olduğu anlaşılınca bu kez davacının avukatı 10.12.1963 tarihli dilekçesi ile (sanık Hüseyin'in müvekkilinin apartmanının bodrum katınında kendisine kiralanmasını istediğini kira bedelini ödeyebilmesi için (R.P.) nin kendisine 2000 liralık bir ve 3000 liralık bir, iki bono vermesini ve bu bonoları bankada kırdırarak alacağı parayı kira bedeli olarak müvekkiline vereceğini bildirerek iki ve üç bin liralık iki bono aldığını) beyanetmiş davacı da 6.1.1964 tarihli olup C.Savcılığına verdiği ifadesinde bu hususu teyit etmekle beraber iki bonoyu Hüseyin'in arkadaşı Haluk Saraç adındaki şahsa teslim ettiğini söylemiştir.
Davacı vekili ticaret mahkemesine verdiği 12.12.1963 tarihli dilekçesinde de (bonolardaki tarihler yazılar ve rakamların müvekkiline ait olmadığını bildirmiştir)
Bu beyanlar nazara alındığı takdirde davacının rakamlardaki tahrifattan ziyate TTK.nun 592. maddesine göre senetlerin anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğunu isbat etmesi icabeder. Bu hususu isbat edilmediğinden hüküm onanmalıdır.