 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1978/6711
K: 1979/1858
T: 02.03.1979
ÖZET: Sendika ana tüzüğüne, sendika üyeliğinden ayrılma durumunda üyelik ödentisinin üç aya dek sürebileceğine ilişkin hüküm konabilir. İşveren üye ödenti kesintilerini sendika tüzüğüne uygun olarak yapmak ve göndermek zorundadır; göndermediği oranda sorumlu sayılır.
(274 s. Sendikalar K m. 6, 23)
Çorum Ve Havalisi Birleşik Maden İşçileri Sendikası ile TKİ. Genel Müdürlüğü aralarındaki dava hakkında (Ankara 4. Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 13.9.1977 tarih ve 1/408 sayılı hükmün dairenin 9.6.1978 tarih ve 7720/4459 sayılı ilamile onanmasına karar verilmiştir. Davalı avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü
Davacı sendikanın, davalı kuruluşun işyerinde çalışan işçilerin l/4 oranında üye sayısını sağlaması nedenile, işverence kesilen sendika üye keseneklerini almayı sürdürdüğü bir sırada, çok sayıda üyesinin ayrılması nedenile bu temsil oranını yitirdiği ve ancak sendika ana tüzüğünün 6. maddesinde, üyelerin ayrılma isteminin sendikaya yazılı olarak bildirimi gününden başlıyarak ödenti yükümünün üç ay daha devam etmesi gereğinin kabul edildiği olayda tartışmasızdır.
Ne var ki, işveren, davacı sendikadan ayrılan üyelerin sendikal keseneklerini, işyerinde, belirli temsil oranını sağlıyan yeni sendikaya vermiş, ayrılmayan üyelerin keseneklerini ise bir bankada saklı tutmuştur. İşveren, kesinti yükümünün, işyerinde 1/4 çoğunluğu sağlıyan sendika açısından sözkonusu olduğunu, bu çoğunluğu yitiren sendika bakımından bu sorumluluktan kurtulduğunu savunmaktadır.
Gerçekten; 274 sayılı Sendikalar Yasasının 23. maddesi uyarınca, işverenlerin kesinti ödevi, işyerinde çalışan işçilerin 1/4 oranını sağlıyan ve bunu kanıtlayan sendikanın yazılı istemi ve üyeleri listesini sendikaya göndermesinden sonra başlamaktadır. İşverenler, bu kesenekleri Sendika Tüzüğüne uygun olarak yapmak ve göndermekle zorunlu tutulmakta ve göndermedikleri oranda sorumlu sayılmaktadır. Diğer yandan; anılan Yasanın 6. maddesinde ise, sendika Üyeliğinden ayrılma durumunda, üyelik ödentisinin 3 aya kadar devam edebileceği yolun da sendika ana tüzüğüne hüküm konulabileceği kabul edilerek, üyelik niteliği kalkan işçinin bu yükümünü yerine getirdiği sürede, üyelik haklarını ödemeleri oranında koruyacağı hükme bağlanmıştır. Anayasanın çalışma yaşamına ilişkin koruyucu ilkelerinden esinlenenler, onun doğrultusunda düzenlenmiş Sendikalar Kanununun 23. maddesinde, bir işçi kuruluşu olan Sendikanın doğumu ve yaşamı sürdürmesi için, üye ödentisinin, kaynakta işveren elile kesilmesi düşünülmüş ve sendikalara büyük bir kolaylık sağlanmıştır. Denebilir ki, anılan maddede, sendikaların gelir kaynaklarının sağlanmasında onlara yasal bir güvence getirilmesi amaçlanmıştır. Bunun gerçek nedeni, Sendikaların varlıklarının ve yaşamlarının parasal kaynaklarının, esas olarak üyelerinden aldıkları paralar olmasıdır. Ancak uygulamada, çağın sosyal ve ekonomik çalkantı ve gelişmelerine koşut olarak, türlü dış etkenlerle işçilerin bağlı bulundukları sendikadan toplu olarak ayrıldıkları görüldüğünden, sendikaların ayakta kalabilmesi amacı ile, üyelik ödentisinin uygun bir süre daha devam edeceğinin ana tüzükte kabul edilebileceği hükmü karşısında, işverenin bunu kesme görevine devam etmesi gereğinin kabulünde ve bu yoldaki bir yoruma öncelik tanımakta yasanın amacı bakımından yarar vardır. Bundan başka, ayrıldığı sendikanın zorlayıcı yükümlülükleri ile bağlı bulunan bir işçinin, yeni katıldığı sendikanın yükümlerini taşıması çok doğal olup bunu önleyen bir yasa hükmü de bulunmamaktadır. Bu durumda işveren, kesinti yapma ödevini tüzüğe uygun olarak sürdürüp sendikasına vermekle, yasanın amacına uygun biçimde, yasal sorumluluğundan kurtulabilecektir.
Bundan başka; kabul bakımından, davacı sendikadan ayrılmaların geçerli olduğunun karar altına alınması, davalı işveren yararına olup, davacının isteminin sonucu değişirmemekte ve onun isteminin hukuksal ve olgusal değerlendirilmesi anlamındadır. Bu değerlendirmeye, davacının itiraz etme hakkı olup davalı yararına olan bu konuda davalının itiraz ve temyiz hakkı düşünülemez.
O halde, yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle Dairemizin, mahkeme kararını onamamış olması usul ve yasaya uygun olup, davalı işverenin kararın düzeltilmesine ilişkin istemi reddedilmelidir.
Sonuç: Karar düzeltme isteminin yukarıda açıklanan nedenle (REDDİNE) 2.3.1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.