 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu
E: 1977/1
K: 1977/1
T: 02.05.1977
- HAKSIZ YAKALAMADA VE TUTUKLAMADA
- ÖDENCE (TAZMİNAT)
ÖZET: Yasa dairesinde tutuklandığı suçtan beraat eden sanığın, Kanun Dışı Yakalanan Veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince açtığı tazminat davasına bakan mahkemenin Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraat kararını sübut yönünden incelemeye yetkili değildir.
(466 s. KDYTK m. 2)
I-GİRİŞ:
Yasa dairesinde tutuklandığı suçtan beraat eden sanığın, 466 Sayılı Yasa gereğince açtığı tazminat davasına bakan mahkemenin, Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraat kararının dayandığı delilleri serbestçe incelemesi ve sonucuna göre tazminat isteği hakkında bir karar vermesi gerektiğine dair Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.10.1973 gün, 221 - 594 sayılı, 3.5.1976 gün, 174- 218 sayılı, 14.2.1977 gün, 1/27-64 sayılı ve 1. Ceza Dairesinin 27.11.1975 gün, 3291 - 3805 sayılı kararları ile aynı şekilde açılan tazminat davasına bakan mahkemenin, kesinleşen beraat kararını eleştirerek tazminat isteğini reddetmeye yetkisi olmadığı hakkındaki 1. Ceza Dairesinin 28.12.1976 gün, 3995 -4190 sayılı diğer kararı arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ve aykırılığın içtihatları birleştirme yolu ile giderilmesi gerektiği 1. Ceza Dairesi Başkanlığının 14.3.1977 gün ve 57 sayılı yazası ile bildirilmesi üzerine konuyu inceleyen Yargıtay 1. Başkanlık Divanı kararlar arasında içtihat aykırılığı bulunduğuna ve aykırılığın içtihatları birleştirme yolu ile 745 giderilmesine karar vermesiyle 2.5.1977 günü Yargıtay 1. Başkanının Başkanlığında toplanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda Raportör Üye tarafından konu hakkında gerekli açıklamalar yapılmış ve anılan kararlar arasında aykırılık bulunduğuna ve içtihatların birleştirilmesine oybirliğiyle karar verildikten sonra işin incelenmesine başlanmıştır.
II- AYKIRI GÖRÜŞTEKİ KARARLAR:
A - a) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.10.1973 gün ve 221 - 594 sayılı kararında (Kesinleşen karar asıl suça ait olup tazminat konusunda "muhkem kaziye" den bahsedilemiyeceği cihetle buna ilişkin tereddütler yerinde görülmemiştir.
466 Sayılı Yasanın 4. maddesinde ele alınan ihmal veya kusur. lu hareketlerin anlaşılabilmesi de, beraat hükmüne konu olan ceza dosyasının eksiksiz olarak incelenmesine bağlıdır. Aksi halde eksik incelemeye dayanan ve isabetli olmayan beraat hükümlerinden yararlanılarak devletten haksız tazminat alma eğilimlerinin yasa koyucunun amacına aykırı olarak gelişmesini önlemek mümkün olmayacaktır. Sosyal koşullarında gözönünde tutulması sonunda, delil durumunun incelenmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu ilkenin kabulünden sonra tazminata ilişkin hüküm ve ilgili Ceza dosyası üzerinde yapılan incelemede:
Davacı, sanık sıfatıyla alınan savunmalarında mağdura ile birlikte şehir içinde ve dışında bir süre dolaştığını kabul etmiştir. Mağdure ile olaydan sonra evlendiği kocasıda hazırlık ve ilk soruşturmadaki anlatımlarında bunu doğrulamışlar, dava konusu suçlara ilişkin olumlu bilgiler vermişlerdir. Sanık ile mağdurenin başkasının evinde bir süre kaldıkları yolunda dahi deliller bulunmuştur. Hatta mağdurenin olaydan bir gün sonra yapılan muayenesinde kızlığının bozulduğu, boyunda, dudakta, göğüs üst kısmında ve ingunial bölgede morartılar bulunduğu açıklanmıştır.
Bu deliller karşısında mahkemece, duruşmadaki son beyanlara ve olaydan 4 ay sonra yaptırılan ikinci muayene sonunda alınan doktor raporunda dayanmak suretiyle sanığın eylemlerinde suç unsuru bulunmadığı kabul edilerek beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda tutuklama kararının verilmesine adı geçenin tamamıyla kendi kusurlu beyan ve hareketleri ile sebebiyet verdiğini kabul etmek hakkaniyet kurallarına uygun düşmüştür. Davacıya beraat nedeni ile tutukluluk süresi için maddi ve manevi tazminat verilmesine ilişkin istek ve red kararına karşı ileri sürülen temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle usule ve yasaya uygun bulunan hükmün onanması gerekir.) denilmek suretiyle tazminat davasına bakan Ağır Ceza Mahkemesinin beraat dosyasındaki delilleri inceleyebileceğini kabul ettiği,
b) Ceza Genel Kurulunun 3.5.1976 gün, 174/218 sayılı ve 14.2.1977 gün, 1/27 - 64 sayılı kararlarıyla 1. Ceza Dairesinin 27.11.1975 gün, 3291 -3805 sayılı kararında da aynı görüşün benimsendiği,
B - 1. Ceza Dairesi 28.12.1976 gün ve 3995/4190 sayılı diğer kararında ise; (davacının kendi kusurlu hareketi mevcut olmadığı dosyanın incelenmesinden anlaşıldığı gibi şahitlerin ya da müştekilerin davacı aleyhine beyan ve şahadette bulunmaları davacıdan sadır olmuş kusurlu hareket sayılamıyacağı cihetle davacının tazminat isteğinin kabulü gerekirken sanığın Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararını eleştirme gibi yersiz bir yöntemden hareketle davacının tazminat isteğinin reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır) denilerek beraat dosyasındaki delillerin incelenmesine olanak bulunmadığı ve sanık aleyhindeki delillerin 466 sayılı Yasanın 4. maddesinde yazılı kusurlu hareketlerden sayılmayacağı sonucuna vardığı ve şu suretle bu kararın diğer açıklanan kararlara aykırı olduğu görülmüştür.
III - İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6 numaralı bendinde; (kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra hakkında kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına veyahut beraatlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilen kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar, bu kanun hükümleri dairesinde devletçe ödenir.) denilmek suretiyle tazminatın kimlere verileceği belirtilmiş, 3. maddesinde; (2. maddede yazılı yetkili mahkeme zarar istemine dair dilekçe üzerine, üyelerinden birisini işin incelenmesiyle görevlendirir. Görevlendirilen üye, ilk önce istemin kanuni süre içerisinde yapılmış olup olmadığını inceler. İstem süresi içinde yapılmışsa görevli üye hüküm ve karar dosyasını aldırtmak, her türlü incelemeleri yapmak ve gerekiyorsa, tazminat isteminde bulunan kimseyi de dinlemek suretiyle delilleri topladıktan sonra, yazılı düşüncesini bildirmesi için evrakı Cumhuriyet Savcılığına gönderir.
Mahkeme, Cumhuriyet Savcısının yazılı görüşü üzerine, duruşma yapmaksızın kararını verir.
Bu karar aleyhine tebliğ tarihinden başlayarak bir hafta içinde temyiz yoluna baş vurulabilir.) denilerek tazminat davasında takip olunacak usül ve kanun yolları gösterilmiş ve 4. maddesinde; (tazminatın miktarını tayinde zarar talebinde bulunanların birinci maddede yazılı işlemlerin yapılmasına sebep olan kusurlu veya ihmali hareketleri nazara alınır.
Tazminat talebine esas olan işlemlere tamamiyle kendi ihmali veya kusurlu hareketleriyle sebep olanlara tazminat verilmez.) denilerek tazminat miktarını etkileyen unsurlar ve tazminatın verilmeyeceği haller açıklanmıştır. IV-GEREKÇE: A) Karşıt Görüş:
Anayasa koyucusu, Devlet organlarının yaşa dışı ve haksız eylemleriyle kişilere verecekleri zararları Devletin karşılaması gerektiği ilkesinden hareket ederek Anayasa'ya koyduğu hükümle (M. 30) Türk Hukukuna tazminat müessesesini getirmiş ve bunu aynı maddede yer alan "şahıs dokunulmazlığı hakkındaki" hükümlerin ciddiye alınmasının kaçınılmaz bir müeyyidesi ve adaletin zaruri bir sonucu saymıştır.
Anayasanın anılan hükmünün emrine uyularak çıkarılan 466 sayılı Yasaya 30. maddedeki hükümler aynen alınmakla beraber ayrıca yukarıda (111) bölümde açıklanan usül hükümlerine de yer verilmiştir. Yasa tasarısının hükümet gerekçesinde usül hükümlerine ilişkin açıklamalar yapılırken (Tazminat taleplerinin, hususi hukuk ve bilhassa borçlar hukuku kaidelerine istinaden halledileceği düşüncesi ile bu hususa ait taleplere hukuk Hakimleri tarafından bakılması icap ederse de; tutuklama ve yakalamanın haksızlığını takdir, ilgili ceza dosyasının tetkikine vabeste bulunduğu ve bu hususunda bir ihtisas işi olduğu aşikardır. Kaldı ki bu işin ceza mahkemesince halledilmesinde yasal bir mahzur yoktur. Zira Ceza Mahkemeleri de hukuk mahkemeleri gibi yerine göre tazminata hükmetmektedirler.) denilmek suretiyle tazminatın hukuki niteliği ve bu işlerin Ağır Ceza Mahkemesine verilmesi nedenleri belirtilmiş, gerek doktrinde ve gerekse Millet Meclisinde de aynı görüşlerin benimsendiği görülmüştür. (Prof. Faruk Erem - Ceza Usülü Hukuku s. 425 - 426, Mehmet Handan suçlu - Kanun dışı yakalanan veya tutuklamalara tazminat verilmesi hakkındaki kanun şerhi S. 39).
Bu açıklamalara göre;
a) Kişinin haksız olarak tutuklandığı anlaşılmalıdır.
b) Davacının tazminat isteği borçlar yasasındaki kurallar gözönünde tutularak halledilmelidir.
c) Bu işlerin hukuk mahkemeleri yerine ceza mahkemesine verilmesi, tazminatın bir ceza takibi ile ilgili unsurlara dayanmasından ileri gelmektedir.
d) İşe hukuk Hakimi yerine ceza hakiminin bakması davanın hukuki niteliğini değiştiremez.
Bu durum karşısında konumuzu borçlar yasasının 53. ve Hukuk Usulü Yargılamaları Yasasının 237. maddelerindeki esaslar dairesinde halletmek gerekir.
Borçlar Yasasının 53. maddesi (hakim kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Kanununun mesuliyete dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza mahkemesinden verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez).
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 237. maddesi; (Kaziyemi muhkeme ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir).
Kaziyeyi muhkeme, mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabihin ve istinat olunan sebebin müttehit olması lazımdır).
Açıklanan hükümlerde; hukuk Hakiminin davayı sonuçlandırmada bağımsız olduğu, Ceza Mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı, Ceza Mahkemesinin kesinleşen beraat kararının tarafları ayrı olan hukuk davasında "muhkem kaziye" sayılmadığı kurallarının benimsendiği ve doktrindeki ilmi görüşlerin (Prof. Faruk Erem, Ceza Usülü Hukuku S. 545 - 550 Prof. Baki Kuru - Hukuk Muhakemeleri Usülü S. 808, Feridun Müderris oğlu Adalet Dergisi 973, 2 - 3) ve Yargıtay'daki uygulamaların da bu doğrultuda olduğu görülmektedir. (4. Hukuk Da. 6/10/1966, .6420 - 8736, 9. Huk. Da. 25/11/1969, 7794-11042, Hukuk Genel Kurulu 4/11/1970, 644-609, 10/11/1971, 38-635, 10/10/1973, T/49-776).
Bu hale göre bir nevi hukuk davasına bakmak durumunda olan Ağır Ceza Mahkemesinin açıklanan kurallara dayanarak ceza mahkemesinin beraat kararına bağlı kalmadan dosyadaki delilleri serbestçe incelemeye yetkili olmalıdır.
Konuyu 466 sayılı Yasa hükümlerine göre incelediğimizde de durum aynıdır. Anılan yasanın 3. maddesinde; tazminat isteğini incelemekle görevlendirilen mahkeme üyesinin beraat dosyasını aldırarak her türlü incelemeyi yapacağı ve gerekirse davacıyı da dinleyeceği yazılıdır. Maddede yer alan "her türlü incelemenin yapılacağına" ilişkin hükümden, dosyadaki delillerinde incelenmesi gerektiği anlamını çıkarmak lazımdır. Aksinin kabulü halinde ağır ceza mahkemesi, isabetsiz, olduğuna inandığı beraat kararı ile hazineyi tazminata mahkum etmeye zorlanmış olacak ve eksik incelemeye dayanan ve isabetli olmayan beraat hükümlerinden faydalanılarak Devletten haksız tazminat alma eğilimlerinin yasa koyucusunun amacına aykırı olarak gelişmesini önlemek mümkün olmayacaktır. Zira beraat hükümlerinin her zaman gerçeğin ifadesi oldukları söylenemez. Bu husus Yargıtay incelemesinden geçmeden kesinleşen beraat kararlarında hata payının daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Sonuç olarak borçlar yasasının 53. Hukuk Usülü Yargılamaları Yasasının 237 ve 466 sayılı Yasanın 3. maddelerinde yer alan kurallar karşısında tazminat isteğini inceleyen Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraat kararlarının dayandığı delilleri incelemesi, değerlendirmesi ve varacağı sonuca göre tazminat hakkında bir karar vermesi gerekir.
B)Çoğunluk Görüşü:
466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 1 - 5. bentlerindeki hallerden başka 6 numaralı bendinde; "Yasa dairesinde tutuklandıktan sonra beraat eden kimseye Devletçe tazminat verilmesi" öngörülmüş ve 4. maddesinde de "Tazminat talebine esas olan işleme (tutuklamaya) tamamiyle kendi ihmali veya kusurlu hareketleriyle sebep olanlara tazminat verilemiyeceği kuralı kabul edilmiştir. Bunların dışında kesinleşmiş beraat kararlarının eksik incelemeye dayanması veya delillere ters düşmesi halinde tazminat verilemiyeceğine dair yasada bir hüküm mevcut olmadığı gibi beraat nedenleri arasında da bir ayırım yapılmamıştır. Aksine yasada beraatten başka, haklarında kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına veyahut ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilenlere de tazminat verileceği belirtilmekle böyle bir yorum kesinlikle önlenmiştir.
Anılan yasanın 1. maddesinin 7. bendindeki açıklık karşısında hal çaresizli Borçlar Yasası ile Hukuk Usülü Yargılamalar Yasasında aramak olanaksızdır. Sanık, 4. maddede yazılı ihmali veya kusurlu hareketleriyle tutuklanmasına sebebiyet vermemiş ve diğer koşullarda gerçekleşmiş ise tazminat alabilecektir. Oysa delil varken beraat gibi haller sanığın değil mahkemenin kusuru sayılabilir. Ancak: Kesinleşmiş bir karar yasal yollardan ortadan kaldırılmadıkça onu kusurlu saymaya olanak yoktur. Kesinleşmiş beraat kararının dayandığı delillerin tazminat davasında bir başka mahkeme (Ağır Ceza Mahkemesi) tarafından yeniden ele alınıp takdire tabi tutulması "Muhkem Kaziye" halini almış olan hükme taarruz teşkil edeceğinden olanaksızdır. 466 sayılı Yasa Hukuk Usülü Yargılamaları Yasasının 237 ve Borçlar Yasasının 53. maddelerindeki kuralların dışında ayrı bir usül ve yeni bir tazminat nevini getirmiştir. Her nekadar Borçlar Yasasının 53. maddesi hukuk hakimini Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş beraat kararının "kesin delil" sayıp saymamakta serbest bırakmış ise de; bunun ayrı bir nedeni vardır ve oda şudur: Hukuk Hakimi, tarafların göstereceği delilleri toplayıp nazara almaya ve bu delillere göre sonucu tayin etmeye mecburdur. Yeni deliller beraat kararına ait dosyadaki delillerden farklı ise hukuk Hakiminin beraat kararına dayanamayacağı tabiidir. Zira Hukuk Hakimi ceza dosyasındaki delillerden farklı ve ayrı bir sonucu gerektiren yeni deliller karşısında olup buna göre karar vermek durumundadır. Halbuki 466 sayılı Yasa, Ağır Ceza Mahkemesine, tazminat isteğini incelerken davacı hakkında beraat ettiği suçtan dolayı yeniden delil toplamak yetkisini tanımamış, tazminat için kesinleşmiş beraat kararını "kesin delil" saymıştır. Anılan Yasanın 3. maddesinde yer alan "her türlü inceleme" ye ilişkin hükümle 2., 3. ve 4. maddelerde öngörülen (beraat kararının kesinleşip kesinleşmediği, 3 aylık başvurma süresi, dilekçe ve belgeler ve sanığın tutuklamaya ihmali veya kusurlu hareketleri ile neden olup olmadığı gibi) unsurların incelenmesi kasdedilmiştir
Şu hale göre; çoğunluğun görüşü: Ağır Ceza Mahkemesinin tazminat istemine esas olan beraat kararını delil yönünden incelemesine yasal olanak bulunmadığı, buna karşılık beraate ait dosyada anılan yasanın 4. maddesinde belirtilen "Sanığın, ihmali veya kusurlu hareketleri" olup olmadığı hususlarını ve diğer maddelerde yer alan unsurları incelemesi gerektiği şeklinde oluşmuş bulunmaktadır.
V-SONUÇ:
Yasa dairesinde tutuklandığı suçtan beraat eden sanığın yasa dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince açtığı tazminat davasına bakan mahkemenin (Ağır Ceza Mahkemesinin) Yargıtay'dan geçmeden kesinleşen beraat kararını sübut yönünden incelemeye yetkili bulunmadığına birinci toplantıda üçte ikiyi aşan çoğunlukla 2.5.1977 gününde karar verildi.