 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1977/722
K: 1978/300
T: 05.04.1978
DAVA VE KARAR :
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Zonguldak 3. İş Mahkemesi)nce davanın kısmen red, kısmen kabulüne dair verilen 16/6/1976 gün ve 974/749 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 17/2/1977 gün ve 976/6013 Eb, 977/1086 K. sayılı ilamiyle,
"Maden işleri gibi ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak işçilerin hem işe girişlerinde, hem de işin davamı süresinde, bedensel olarak işe elverişli ve dayanıklı oldukları doktor raporuyla saptanmış olmadıkça çalıştırılamıyacakları işçi sağlığına ilişkin mevzuat hükümlerinin açık buyruğu gereğidir. olayımızda işverenin çalıştırdığı işçilere ait işe girişlerinde hem de işin devamı sırasında gerekli raporları almış olup olmadığı gereğince ve yeterince saptanamamıştır. Bundan başka, hükme esas alınan bilirkişi raporunun bir genelleme anlayışı içinde ve belli bilimsel görüşü savunma biçiminde düzenlendiği, öncelikle sigortalı bakımından gerekli raporların ne şekilde ve hangi tarihlerde alındığı veya alınmış olup olmadığı ve bu halin kusur durumuna belirgin olarak etkisinin ne olabileceği araştırılmamıştır. Oysa ki bu tür davaların yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 26. maddesidir. bu maddeye göre ise; işverenin sorumluluğundan söz edebilmek için olayda kasdı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılır bir eylemi bulunması gereklidir. Yani aslolan işverenin kusursuz oluşudur. Sözü geçen maddede yazılı koşullardan bir veya bir kaçının varlığı halinde işverene kusur yükletilebilir. Ve bunun yüzde itibariyle oranı da; işçinin maddi ve manevi bünye yapısına, çalışma zaman ve süresine, işyerinin özellikleri gibi nedenlerle değişikliklere bağlıdır. Dosyada kusur belirleyen raporlardan 26. maddeye göre işverene hangi nedenlerden dolayı kusur yükletildiği açıklık ve kesinlikle anlaşılmamaktadır. Usul hükümlerine göre her dava ve olay bağımsız bir hüviyet taşır ve özelikle açılan her davanın niteliği subjektif ferdi araştırmayı gerektirir. Hükme konu olan bu işte ve davada bu ferdileştirme yapılmamıştır. Ve yazılı olanlarda yetersizdir. O sebeple, mevcut rapora dayanarak hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı vekili.
Hukuk Genel kurulunca dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Bilirkişilerin, mahkemece toplanan delillere, saptanan maddi ve hukuksal olgu ve bilgileri ve ayrıca kendilerince saptanan yönleri gözönünde tutarak her davanın özelliğine göre düşüncelerini belirtmeleri gerekir.
Oysaki, bu davada benzer davalar için teksir edilmiş tek tip raporların açık bırakılan kısımları doldurulmak suretiyle düzenlenen rapor hükme dayanak alınmıştır. Her davanın gerçek anlamda bireyleştirilmesi yapılmadan isabetli bir sonuca varmaya tarafların sorumluluk oranılarını saptamaya olanak yoktur. Bu nedenlerle mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uymak gerekirken önce ki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı idare yararına, takdir olunan (1400) lira avukatlık parasının davalıdan alınıp davacıya verilmesine 5/4/1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.