Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1977/709
K: 1978/832
T: 11.10.1978
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 10.3.1976 gün ve 974/302-976/71 sayılı kararın incelenmesi davacı Denizcilik Bankası tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 15.6.1976 gün ve 2847/3184 sayılı ilamiyle,
Davacı banka 5842 sayılı Yasanın 8/B. maddesine dayanarak, tekel hakkına istinaden talepte bulunmuştur.
Yasanın verdiği yetki nedeniyle tariflere çıkarılmış ve bu tekel hakkı gereği olarak davacı banka bir hizmet yapmamış olsa dahi, ihrakiyeleri yükleme ve boşaltmadan dolayı ücrete müstehak olur.
Yapılan işin taşıma ile herhangi bir ilgisi yoktur. Bu itibarla yasaya dayanılarak yapılmış tarifeden doğan alacağa ait zamanaşımı süresi bir yıl değil, BK.nun 125. maddesine göre 10 yıldır. Zamanaşımı süresinin bir yıl kabulü ile hüküm tesisi isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden:Davacı Denizcilik Bankası.
Hukuk Genel kurulu'nca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı Denizcilik Bankası T.A.O. vekilleri 25.6.1974 günlü dava dilekçelerinde İstanbul liman hududu içinde 300 N.R.T.den yukarı gemilere ihrakiyelerini yükleme, boşaltma veya aktarma işlerini yapmanın 5842 sayılı Yasanın 8/B maddesi uyarınca Denizcilik Bankası'nın tekelinde olduğunu, davalı şirketin muhtelif tarihlerde muhtelif gemilere ihrakiye temin ettiğini iddia ile, Denizcilik Bankası Liman İşletmeler Tekel Tarifesi 113/2-3 yolu ile 102/l-A vd. uyarınca gerçekleşen alacağın davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece taraflar arasındaki hukuksal ilişki taşıma akdi niteliğinde görülerek TTK.nun 1264/son maddesi uyarınca olayda bir yıllık zamanaşımı uygulanmak suretiyle gerçekleşen alacağın davalıdan alınmasına karar verilmiş; özel daire, kararı, olayda BK.nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği nedeniyle bozmuş, mahkeme direnmiştir.
Yukarıda özetlenen duruma göre, mahkeme ile, özel daire arasındaki görüş ayrılığı davanın BK.nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına mı tabi olduğu, yoksa TTK.nun 1262/son maddesine göre 1 yıllık zammanaşımının mı uygulanacağı yönüne ilişkin bulunmaktadır.
Önce şu husus özellikle belirtilmelidir ki, alacağın ilişkin bulunduğu ihrakiye temin etme yolundaki hizmet davacı Denizcilik Bankası tarafından yerine getirilmemiş, bu hizmet davalı Mobil Oil T.A.Ş.'nce ifa olunmuştur. Diğer taraftan davacı Denizcilik Bankası davayı, lehine hizmet sebketmiş bulunanlara değil, hizmeti ifa eden Miobil Oil T.A.Ş. ne yöneltmiştir.
Esasen, lehine hizmet yapılanlarla, ki bunlar dava dışıdırlar, davacı arasında hiçbir hukuksal ilişki söz konusu da değildir.
Böyle olunca Denizcilik Bankası T.A.O.'nun dava hakkının kaynağı üzerinde durulması zorunludur.
5842 sayılı Denizcilik Bankası T.A.O. Kanununun 8. maddesinde Bankanın Türkiye limanlarında yapacağı hizmetler ayrı ayrı sayıldıktan sonra 2. fıkrasında aynen: "Banka, bu hizmetleri İstanbul, İzmir ve Trabzon Limanları ve Bakanlar kurulu kararıyla kendisine tevdi edilecek diğer limanlarda tekel şeklinde yapmakla görevlidir." denilmiştir. Görülüyor ki yasa, olayda Mobil Oil T.A.Ş. tarafından yapılan hizmetleri tekel şeklinde yapmakla Denizcilik Bankası T.A.O. nı görevli kılmıştır; başka bir anlatımla, bu hizmetleri yapma hakkı tekel şeklinde davacı bankaya aittir. Davacı da bu hakkına dayanarak dava açmıştır. O halde davacının dava hakkı doğrudan doğruya özel bir yasa hükmünden doğmaktadır. Bir hakkın yasa tarafından tanınması, o hakkın himayesini isteme yetkisini sağlayacağı gibi, hakkın başkası tarafından kullanılması nedeniyle mahrum kalınan yararın alınmasını isteme olanağının da kabulünü gerektirir. Aksi halde, özellikle olayda olduğu gibi tekel hakkının anlam ve etkisinden söz edilemezdi.
Davacı Denizcilik bankası T.A.O.nca yöneltilen ve 5842 sayılı Yasanın 8. maddesinden doğan hakka dayanan bu davanın BK.nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunun kabulü gerekir. TTK.nun 1262/son maddesinde düzenlenen zamanaşımı akitten doğan borçlarda uygulama yeteneğini haizdir. Olayda, akitten doğan borç değil, doğrudan doğruya yasadan doğan borç söz konusu olduğundan 1262/son maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanma yeri bulunmamaktadır.
Bu nedenle, mahkemece Hukuk Genel kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.10.1978 gününde ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Olayda Denizcilik Bankası'nın tekeline kanunla verilmiş olan yükleme işinin davalı tarafından yapılmış olması nedeni ile tazminat istenilmektedir. Denizcilik Bankası ile davalı arasında bir aktin varlığı kabul edilemez. O halde davacı Bankanın isteği ve davacının davasında yasal dayanağı ne olması gerektiği üzerinde durmak zorunludur. Hukuk Genel Kurulu görüşmelerinde, davacı idarenin bu isteğinin kanundan doğduğu ve dolayısıyle BK.nun 125. maddesi hükmüne göre 10 yıllık zamanaşımına bağlı bulunduğu ileri sürülmüş ve çoğunluk özel dairenin bozma kararında yer alan görüşü benimsemiştir. Oysa sağlam bir sonuca varılabilmesi için Kanundan doğan hakkın niteliğinin saptanması zorunludur. Yasa hükmü, subjektif hakkı saptamakla yetinmiş ve hakka varlık vermiş ise bu hakka dayanan ve hakkın ihlalinden doğan eda istekleri, o yasada bu isteği de içeren ayrı bir hüküm yok ise kanundan doğan bir istek olarak nitelendirilemez. Bir başka deyimle hakka varlık veren yasa hükmü o hakkın ihlali nedeni ile tazminat isteme hakkının da o kanundan doğduğu anlamına gelmez. O kanunda, ayrıca bu konuda hüküm bulunmalıdır. Örneğin mülkiyet hakkı Medeni Kanundan doğan bir haktır. Bir kimsenin mülkiyetinde bulunan bahçeden haksız olarak elde edilen semerelerin ödettirilmesi davasında, mülkiyet hakkı kanundan doğduğu için BK.nun 125. maddesi uygulanamaz.
O halde Denizcilik Bankası Kanununda ödettirme konusunda özel bir hüküm yok ise kuşkusuz olaydan BK.nun haksız ve sebepsiz iktisap hükümleri ve zamanaşımı uygulanmak gerekir. Bu takdirde zamanaşımı bir yıl olacaktır.
Denizcilik Bankası Kanununun 38. maddesi, ödeme konusunda da hüküm getirmiştir. Ancak sözü edilen hükümde ticaret amacı koşulu yer almıştır. O halde davalının yakıtı gemiye yüklemek için ayrıca kazanç sağlayıp sağlamadığı mahkemece araştırılmalı, sağlamamış ise bir yıllık zamanaşımı aksi halde 10 yıllık zamanaşımı uygulanmalıdır. Hüküm bu biçimde (bozulması) gerekir. Bu nedenle çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞI OY YAZISI
Dava arzuhalinin birinci bendinden de kesinlikle anlaşılacağı veçhile davacı işletme, davasını, (denizde yükleme ve boşaltma-tahmil ve tahliye) ile ilgili tarifeye dayandırmış ve dava konusu alacağı için de kaynak olarak bu tarifeyi göstermiş bulunmaktadır.
Davalı taraf, (tekel hakkı)na istinaden davacı işletmenin yapması gereken (ihrakiye yükleme) işini, kendi mekanik aletleriyle bizzat yapmış bulunmaktadır. Akaryakıt yükleme işinin insan sırtında veya sair şekillerde yüklenmesi ile mekanik bir aletle yüklenmesi arasında (mahiyet bakımından) hiçbir fark yoktur ve bu husus münakaşa konusu yapılamaz. Başka bir ifade ile, (ihrakiye-akaryakıt) yükleme işinin mekanik bir aletle yapılmış olması, (tahmil-yükleme) vasfının değişmesini asla gerektirmez.
Yargıtay (Ticaret) hnalen (11. Hukuk) Dairesi, yıllardan beri denizde yükleme ve boşaltma işini (mahiyette) taşıma işi kabul ederek taşımaya ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceğini (Yg. TD. 21.5.1949 gün ve 2442/2469,17.2.1951 gün ve 5769/6305, 15.9.1960 gün ve 1365/2193, 16.3.1965 gün ve 510/956) benimsediği gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da (11.2.1970 gün ve E.1968/T-113, K.1970/77) aynı görüşü teyid etmiş bulunmaktadır.
Denizcilik Bankası A.O. ile ilgili özel kanunda, denizde (tahmil-tahliye) den doğan alacak hakkını düzenleyen herhangi bir (zamanaşımı) hükmü mevcut değildir. Diğer taraftan, 5842 sayılı Kanunun 30. maddesinde, kendisinde ve ana sözleşmesinde sarahat olmayan hallerde; bankanın ve kuracağı ortaklıkların (hususi hukuk hükümlerine) tabi olacağı yönü açıkca belirtilmiş bulunmaktadır. TTK.nun 6. maddesi hükmüne göre, "Kanunda aksine hüküm olmadıkça, ticari hükümler koyan kanunlarla tayin olunan müruru'zaman müddetleri mukavele ile değiştirilemez." Olay tamamen ticari iş niteliğindedir ve 5842 sayılı Kanunda da (zamanaşımı) ile ilgili hiçbir hüküm olmayıp bu kanun bu yönden Türk Ticaret Kanununa atıfta bulunmasına nazaran ortada uygulanması gereken yegane hüküm TTK.nun 1262/son fıkrası hükmüdür.
Yukarda da değinmiş olduğumuz veçhile, olayımızda davalı, davacı işletmenin yapması gereken (ihrakiye) yükleme işini, onun adına bizzat kendisi yapmış bulunmaktadır. İhrakiye yükleme işini davacı yapsa idi uygulanacak kanun hükmü, TTK.nun 1262/son fıkrası olduğuna göre, onun yerine ve onun adına davalının yapmış olması hali uygulanacak kanun hükmünün değişmesini gerektirmez ve yine aynı hükmün uygulanması hukuki bir zorunluktur. Bu nedenle olayla BK.nun 125. maddesi hükmünün uygulanmasına imkan yoktur. Hukuki tavsifi, davalı taraf aleyhine olarak değiştirmek (Hukukun ana ilkelerine) aykırıdır. Aksi takdirde büyük bir çelişkiye düşülmüş olunur. Kaldı ki, -yukarda da işaret edildiği veçhile- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.2.1970 gün ve E. 1968/T-113, K.1970/77 sayılı olup oybirliğiyle alınmış olan kararı ile bu kararı teyit eden ve davacı işletmenin (tashihi-karar) talebinin reddini öngören 16.6.1971 gün ve 113/77 sayılı ilanı da (bu da oybirliğiyle alınmıştır) yukarda arzolunan ve bir yıllık zamanaşımını kabul eder doğrultutadır. Bu durumda, tamamen birbirine aykırı -tashihi karardan sonra- iki tane Hukuk Genel Kurulu kararı var olacaktır. Bu aykırılığın 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20. maddesi hükmüne göre (tevhidi içtihat yolu ile) giderilmesi zorunluğu ortaya çıkacaktır.
Yukarda açıklanan nedenlerle (on yıllık zamanaşımını öngören) ekseriyet kararına muhalif olduğumdan, mahalli mahkeme kararının (onanması) oyundayım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini