 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1977/8-235
K: 1977/260
T: 06.06.1977
- SAVCININ ESASA İLİŞKİN GÖRÜŞÜ
ÖZET: C. Savcısının "isteğimiz yoktur" biçimindeki sözleri usul işlemlerine ilişkin olup esas hakkındaki görüşlerini ayrıca açıklaması yasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk yerine getirilmeden hüküm kurulması doğru değildir.
(1412 s. CMUK m. 251)
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi ölüme sebebiyet vermekten sanık (L) nin beraatine ilişkin hüküm özel dairece; (Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına ve 19. 10. 1976 tarihli celsede C. Savcısından esas hakkında mütalaası sorulmuş bir talebi olmadığını bildirmiş bulunmasına göre C. Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi onanmasına) çoğunlukla karar verilmiştir. C. Başsavcılığının itiraz yazısında; Kaman Asliye Ceza Mahkemesi'nde bakılan adı geçen davanın son oturumunda hakim iddia makamından esas hakkındaki mütalaasını sormuş C. Savcısı da talebimiz yoktur şeklinde cevap vermiş ve hakim duruşmayı bitirerek sanığın gıyabında sanığın müsnet suçtan beraatine karar vermiştir. Mahalli C. Savcısı kendisinden esas hakkında mütalaa alınmadan karar verilmesinin kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek süresinde hükmü temyiz etmiştir.
C. Başsavcılığı tebliğnamesiyle hükmün onanmasını istemiş ve yüksek 8. Ceza Dairesi de hükmü oyçokluğuyla onamışsa da; Alman Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununun şerhinde, alakadarlar muayyen hiç birşey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk ve havale edebilirler, fakat bu hal müddeiumumi hakkında cari değildir, o her halde son iddialarını söyleyecektir denilmektedir.
Bu sarahat karşısında Yüksek Dairenin hükmün onanması hakkındaki kararı kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmesi...) istenilmiştir.
1- Dosyaya göre; 19. 10. 1976 günlü oturumda bilirkişi raporu okunduktan sonra esas hakkında mütalaası sorulan iddia makamının "talebiniz yoktur" şeklindeki cevabı üzerine, bu beyanın niteliği duruşma sırasında C. Savcısına açıklattırılmadan duruşmanın bitirildiği ve sonradan yazılan gerekçeli kararda; C. Savcısının sözü geçen cevabının ".... verilecek kararın mahiyet ve takdirini mahkemeye bırakmış olduğu,... tatbiki istenen maddeleri.... belirtmekten.... her ne sebeptense çekinmiş. . . ." bulunduğu biçiminde yorumladığı anlaşılmaktadır.
İlgili C. Savcısı bu konuya ilişen temyiz dilekçesinde : "talebimiz yoktur" şeklindeki cevabının ".... dosya hakkında yeniden yapılacak bir işleme dair ... olduğunu, esas hakkında düşünceye davet edildiği anda yanlış anlamaya düştüğünü açıklamıştır.
CMUK.nun (Müddeiumuminin, maznunun ve mesulü bil malin iddiaları ve sözleri) başlığını taşıyan 251/1 nci maddesinde; "Delillerin ikame ve münakaşası bittikten sonra söz davacıya ve ondan sonra C. Müddeiumumisine, sonra mesulübilmale ve daha sonra da hemen maznuna verilir" hükmü öngörülmüştür.
Uygulamada C. Savcılarının esas hakkında iddialarını, bildirmeleri yasal ve zorunlu bir kuraldır.
Esasen duruşmayı yöneten hakimin görevi CMUK.nun yukarıda açıklanan maddesinde yazılı "söz hakkının" açık seçik kullanılmasını yoruma ve kuşkuya yer vermeden sağlamaktır. C. Savcısına kanuni sorumluluk getirebilecek aksine bir açıklaması olmadıkça bu imlan verilmelidir.
Bu itibarla C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin onama kararının kaldırılmasına ve mahalli mahkeme hükmünün tebliğnamedeki isteğe aykırı olarak bozulmasına karar verilmelidir.
2 - Çoğunluğa karşı olan görüş ise; C. Savcısından esas hakkında mütalaası sorulmuş, bir talebi olmadığını bildirmiş bulunmasına göre itirazın reddi gerektiği yolundadır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 24.7.1977 gün ve 9509/39 15 sayılı onama ilamının kaldırılmasına, Kaman Asliye Ceza Mahkemesi'nin 19.10.1976 gün ve 12/104 sayılı hükmünün; C. Savcısına CMUK.nun 251/1. maddesiyle tanınan esas hakkındaki söz hakkını yoruma ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça kullanılması sağlanmadan yazılı biçimde beraat hükmü tesisinin yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle (BOZULMASINA) 6.6.1977 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.