 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1977/76
K: 1977/81
T: 28.02.1977
DAVA : Taklit altın bulundurmak ve piyasaya sürmekten sanık Fahri Ören'in yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (...Ağır Ceza Mahkemesi) nden verilen 31.5.1976 günlü hüküm, sanık vekillerinin temyizleri üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince incelenerek, onanmasına dair verilen 25.1.1977 gün ve 7538/468 sayılı ilama karşı C.Savcılığınca; 8. Ceza Dairesinin onama kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 22.2.1977 gün ve 13 sayılı itiraznamesiyle dosya birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Taklit altın bulundurmak ve piyasaya sürmekten sanık Fahri Ören hakkında yapılan yargılama sonunda; TCK.'nun 316. maddesinin son fıkrası aracılığı ile aynı maddenin 4. bendi, 59 ve 330. maddeleri gereğince mahkumiyetince vesaireye ilişkin hükmün özel dairece, sanığın temyizi üzerine yapılan incelemesi sonunda onanmasına karar verilmiştir.
C.Başsavcılığı itirazında:
(Suçların tasnifi ve kanun sistematiğine göre, TCK.'nun 316. maddesi, kanunun diğer fasıllarında da örnekleri bulunduğu gibi genel tarif ve suç niteliğini belirtir biçimde altıncı bab'ın birinci faslının ilk maddesi olarak yer almış ve onu takiben diğer maddeleri ise özel nitelikleri ile azaltıcı ve çoğaltıcı hükümleri taşımaktadır.
316. maddede gösterilen suçların oluşması faille taklit ve tağyir eden kimse yahut aracı arasında bir anlaşmanın varlığına bağlıdır.
Anlaşma veya iştirakin saptanmasının mümkün olmadığı durumlarda ise 318. madde hükümlerinin gözetilmesi gereklidir.
TCK.'nun 316. maddesinin son fıkrasında milli ziynet altınları hakkında da bu madde hükmünün uygulanacağından söz edilmiş olmasını mutlak ve sınırlı anlamda kabul etmek yukarıda açıklanan duruma ters düşer.
1.4.1953 tarih ve 9/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı, gerekçesinden de anlaşılacağı gibi (altın sikkenin para olup olmadığı konusunda beliren ihtilafı çözümlemek) amacına yöneliktir. Her ne kadar söz konusu altınların para olma niteliği bulunmadığı ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında çıkarılan altın sikkelerin bugünkü devlet tarafından basılmamış ve üzerinde herhangi bir kıymet bulunmamış ve tedavülü de zorunlu görülmemiş olması bakımından para niteliğinde sayılamayacağı ileri sürülmekte ise de, içtihadı birleştirme kararının Hamit, Reşat, Vahit ve Cumhuriyet altınlarının tümünün milli para niteliği taşıdıkları yönündeki açıklığı karşısında bu düşünceden yana olmak mümkün değildir. Altınları para olma niteliği kabul edilmiş olmasına göre, 318. maddenin unsurlarının oluşması halinde uygulanmasına yasal hiçbir engel kalmamaktadır.
Olayda sanığın, taklit ve tağyir eden kişinin eylemine katıldığı veya her ne suretle olursa olsun bu işle doğrudan doğruya veyahut dolaylı olarak ilgili olanlarla anlaşma halinde bulunduğu iddia edilmediği gibi bu konuda kanıt da yoktur.
SONUÇ : Bu nedenlerle özel daire onama kararı kaldırılarak, mahkeme hükmünün bozulması) istenmiştir.
1. Türk Ceza Kanununun 316. maddesi, memlekette tedavül eden milli paralarla, yabancı memleketlerde tedavülü kanun icabından olan paralar üzerinde hertürlü kalpazanlık şekillerinin müeyyidesini ihtiva etmekte son fıkrasında da milli ziynet altınları hakkında da bu madde hükmünün uygulanacağı öngörülmektedir.
317. maddede ise, yukarıdaki paraları her ne suretle olursa olsun kıymetini indirerek tağyir edenler"in veya bu tür tağyir edilmiş paralar hakkında 316. maddenin 3 ve 4. bentlerinde gösterilen fiilleri işleyenlerin maruz kalacakları cezayı tayin etmekte, 318. maddesi de, 317 ve 316 maddelerde yazılı haller dışında tedavüle koymak için taklit veya tağyir edilmiş paraları 5memlekete sokan, satın alan, kabul veya muhafaza eden veya bunları herhangi bir suretle tedavüle çıkaran) kimse hakkında bu maddelerde yazılı cezaların indirilerek hükmolunacağına ilişkin bulunmaktadır.
Konumuzda para değerinin indirilerek tağyiri bir diğer deyimle 317. maddenin uygulanması söz edilmediğine göre 316. maddenin özellikle mahkemece uygulanan bu maddenin 4. bendinin, 318. madde ile karşılaştırılması gerekmektedir.
316. maddenin 4. bendi, A - Tedavüle koymak maksadıyla taklit veya tağyir edilmiş paraları, 1) Taklit veya tağyir eden kimseden, 2) Veya bir mutavassıttan, satın alan, 3) Yahut bu kimselerden (taklit veya tağyir eden kimse veya mutavassıttan) her ne suretle olursa olsun alan kimselerin eylemlerine uygulanır.
318. maddede ise, suçun oluşması için paranın (taklit veya tağyir eden kimseden veya bir mutavassıttan) alınmadan işlendiği hallerde uygulanmaktadır.
Olayımızda ise, toplanan delillere özellikle ikrar, tanık beyanları ve Darphane fen kurulu raporlarına nazaran bir ihbarı değerlendiren mali polisin sanığın sarraf dükkanında yaptıkları aramada 4 adet reşat lira, 3 adet Reşat yüzük, 21 adet reşat çeyrek, iki adet reşat yarımlık altınlarını buldukları.. hepsinin asıllarının takliden imal edilmiş (taklit paralar) oldukları, kalplıklarının altın alış-verişi ile uğraşmayanlar tarafından kolaylıkla anlaşılamayacakları, sanığın ise bunları taklit veya tağyir eden kimse veya mutavassıttan almadığını bunların dışında birer ikişer dükkana gelen müşterilerinden karşılığında altın vererek, almaya mecbur kaldığını açıklamış olması ve bu savunmasının da aksi sübuta ermemiş bulunması karşısında eylemde 318. maddedeki suç unsurlarının oluştuğu tesbit edilmiş bulunmaktadır.
Bu nedenlerle asıl önemi haiz olan suç konusu taklit altınların para olup olmadığı, konusudur.
Bazı hukukçularla (Cumhuriyet altını) dışındaki altın sikkelerin üzerinde 316. maddede söz konusu suçlar işlendiği takdirde bu maddenin uygulanabileceği, 317 ve 318. maddelerin tatbikinin söz konusu olmadığı tezi savunulmuş ise de; Yargıtay Tevhidi İçtihad Genel Kurulunun 1.4.1953 gün ve esas 9, karar 4 sayılı kararı gerekçesinde altın sikkenin tedavülden kaldırıldığı hakkında hiçbir hüküm bulunmadığı, bilakis darbina devam edildiği ve muhtelif zamanlarda sikke olarak basılmış olan Hamit, Reşat, Vahit ve Cumhuriyet altınlarının kaffesinin milli para vasfını muhafaza ettikleri, belirtildiği gibi neticede; "yukarıda tafsil ve izah olunan sebepler ve altın sikkenin kanunen tedavülden kaldırıldığı hakkında kanuni bir hüküm bulunmamasına ve iktisadi sebepler dolayısıyla zaman zaman fiatında farklar hasıl olması, tedavül kabiliyetini ve milli para olmak vasfını kaybettiğine delalet etmeyeceği.." kuralını vazettiğinden Cumhuriyetten önce basılmış da olsa her türlü Reşat altının "para" olarak kabul edilmesi doğal görülmüştür.
Bu durumda mahkemenin bazı düşüncelerle eyleme 318. maddenin değil son fıkrasına nazaran TCK.'nun 316. maddesinin 4. bendinin uygulanabileceğine ilişkin kabulü ile bu kabile benimseyen özel daire görüşü yasaya aykırı görülmüştür.
Bu itibarla C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, özel daire onama kararının kaldırılmasına, mahalli mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
2. Çoğunluğa karşı olan üye S.Sönmez ise; oluşa, toplanan delillere ve gerekçesine göre mahkemenin tavsif ve kabulü yerinde olduğu gibi, onayan özel daire görüşünde de yasaya uymayan bir yön bulunmadığından itirazın reddi gerektiği yolunda oy kullanmıştır.