 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1977/26
K: 1977/62
T: 14.02.1977
DAVA : Kasten adam öldürmek ve öldürmeğe teşebbüs, 6136 sayılı Kanuna aykırı davranışta bulunmaktan sanık Dursun4un yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (İnebolu Ağır ceza Mahkemesi)nden verilen 23.9.1976 günlü hüküm, re'sen temyize tabi olup, C.Savcısı ve sanığın temyizleri üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek, onanmasına dair verilen 29.12.1976 gün ve 3410/4205 sayılı ilama karşı C.Başsavcılığınca, 1. Ceza Dairesinin onama kararnı kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 25.1.1977 gün ve 3 sayılı itiraznamesiyle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Adam öldürmek ve öldürmeğe teşebbüsten Dursun hakkında yapılan yargılama sonunda; TCK.nun 78, 450/7-59 ve 6136 sayılı Kanunun 13. maddeleri gereğince (bir ay geceli gündüzlü bir hücreye tecrit edilmek suretiyle) müebbet ağır hapsine ve dosyada miktarı yazılı manevi tazminatın sanıktan alınarak müdahil cemal'e verilmesine ilişkin hükmün, özel dairece; "sanık, mağduru tabanca atışları ile öldürmeğe kalkıştığı sırada mağdurun karısı olan maktuleye hitaben "karı beni öldürüyor, ne de ona birşey vur" demesi üzerine, maktulenin, kocası mağdurun nefsine karşı vaki haksız silahlı saldırıyı filhal def'i zorunluğunun verdiği mecburiyetle merşu savunma halinde sanığnı önüne çıkarak ona balta ile vurarak onun kocasını öldürmesini önlemesi üzerine, sanığın takip ettiği gayeye vasıl olamamaktan duyduğu tehevvürle maktuleyi öldürmesinden 450/8 yerine 450/7. maddenin uygulanması yolsuz ise de bu yolsuzluk sonuca etkili görülmediğinden bozma sebebi sayılmamış ve bu oluşa göre tebliğnamedeki bozma sebebine de iştirak edilmemiştir" denilmek suretile (Onanmasına) karar verilmiştir.
C.Başsavcılığı itirazında : (Onama kararında, ana hatları ile belirtildiği üzere olay, su boruları kesilen sanığın onarım maksadiyle yanına aldığı işçilerle boruların bulunduğu yere giderken tarlasında karısı maktule Cemile ile birlikte çalışan müdahil Cemal'den şüphe ederek ona, "Boruların kesilmiş sen mi kestin?" diye sorması üzerine müdahil Cemal'in "Ben kesmedim düşmanını başka yerde ara" cevabı ile sanığın, "senden başkası kesmez, s.k. ettiğim" diyerek tabanacası ile çok sayıda müdahile ateş ettiği, müdahilin keşif tutanağından anlaşılacağı gibi bir duvar arkasına kendisini atmak suretiyle korunduğu ve "vuruldum" diye bağırdığı, bu arada müdahilin maktule karısına "karı beni öldürüyor, git sen de elindeki ile ona vur" uyarısı üzerine maktule Cemile'nin hamili balta ile sanığa saldırıp sol ön kolundan adeleye kadar bir hafta iş ve gücünden kalacak ölçüde sanığı yaralaması ile ve yeni bir kastla bu kez maktule Cemile'ye ateş ederek onu öldürmüştür.
Delillerin değerlendirilmesini yaparken, müdahilin iddiası, savunma ve şahit anlatımlarını birlikte nazara almak gerekir.
Müdahil Cemal, 8.8.1975 gününde jandarmaya verdiği ifadesinde "sanık elindeki silahla bana ateş etti ve ben gizlendim, eğer gizlenmeseydim beni vuracaktı, beni vuramayacağını anlayınca ailemi vurdu öldürdü3. İlk soruşturma sırasındaki ifadesinde "ben kesmediğimi söylediğim zaman ateş etti, kendimi siperin arkasına attım. Üç dört adım bizim tarafımıza yürüdü, iki el daha bana ateş etti, beni vurulduğu diye bırakıp kaçıyordu, eşimede (maktuleye) ateş ettiğ" demektedir.
Sanık Dursun ise 6.8.1975 günü C.Savcısına 8.8.1975 günü Jandarmaya "Cemal'in karısı birden eline aldığı baltayı bana doğru kaldırdı ve başıma vuracağı sırada ben elimi kaldırdım ve bu arada sol kolumu kesti, bu balta benim hayli canımı yakmıştı ve o anda ne yaptığımı bilemedim". Elindeki tabanca ile bu defa Cemile'ye ateş ettiğini söylerken ilk ve son soruşturma sırasında da anlem olarak canını kurtarmak için maktuleye ateş ettiğini ileri sürmektedir.
Olay şahitlerinin bu ayırıma ışık tutan beyanları yoktur.
Müdahilin iddiası ve savunma gösteriyorki sanık maktuleyi, yüksek dairenin kabulü gibi, kocasını öldürmesini önlemesi üzerine, takip ettiği gayeye vasıl olamamaktan duyduğu tehevvürle öldürmüş değildir. Maktulenin elindeki balta ile sanığa saldırması ve onu kolundan yaralaması ile savunmasında belirttiği gibi, duyduğu acı ve sonraki darbelerden korunmak için yeni bir kasıtla öldürmüştür. Müdahilin "karı beni öldürüyor, git sen de elindeki ile ona vur" şeklindeki uyarısı TCK.nun 450/8. maddesindeki takip ettiği gayeye vasıl olamamaktan duyulan tehevvürü ifadeye yeterli değildir. Esasen maktule Cemile'nin hareketi kocasının öldürülmesine engel olmak şeklinde değil sanığa saldırı niteliğindedir. Kaldı ki bizzat müdahilin beyanlarından anlaşılacağı gib, sanık müdahil Cemal'i öldüremeyeceğini anlamış, girişimlerinden vaz geçmiştir.
TCK.nun 450 maddesinin 8. fıkrasının uygulanabilmesi için gaye suç ile vasıta suç arasında fiili ve fikri bağlantının olması lazımdır.
Olayımızda, sanığa ait su borularının müdahil tarafından kesilebileceği şüphesi ile ona karşı çok sayıda ateş edilmesi şeklinde gelişen ve TCK.nun 448, 61. maddelerine mümas öldürmeye kalkışma eylemi ile, maktulenin elindeki balta ile sanığa saldırması ve onu yaralaması üzerine yeni bir kastla Cemile'yi öldürmesinden ibaret ve 448. maddeype uyan iki ayrı eylem vrdır. Ve inancımıza göre bu iki eylem arasında TCK.nun 450/8. maddesi anlamında fikri ve fiili bağlantı yoktur.Bu nedenlerle özel daire onama kararının kaldırılması ve hükmün bozulması istenilmiştir.
I- TCK.nun 450. maddesinin 7.bendinde; "velevki husule gelmiş olmasın diğer bir suçu hazırlamak veya kolaylaştırmak veya işlemek için icra" edilmesi; ve 8. bendinde isep bir suçtan.... taçip edilen gayeye vasıl olamamaktan mütevellit infial ile işlenmiş", olması halinde faile idam cezası verileceği öngörülmüştür.
Toplanan delillere, özellikle tanık (D.T.),(Z.O.) ve (C.Y.)nin şahadetleri ile sanığın açık ikrarına otopsi ve sanığın raporlarına nazaran; olaya tekaddüm eden gece sanık Dursun'un, (D.T.) adlı bir şahsa para karşılığı getirdiği, su hortumlarının parçalandığı, bu konuda sanığa (D.T.) tarafından bilgi verildiği, esasen işçileri de yanında bulunduğu sırada bu haberi alan ve ötedenberi bu su hususunda mağdur müdahil Cemal'le arası açık olup çok yakın bir zaman evvel böyle bir olayın zuhuru endişesi ile yakınlarınca barıştırılan sanık, üzerine iki tabanca birden alıp, her birlikte olay yerine doğru hareket ettikleri, oraya gelince de fındık bahçesinde eşi maktule ile çalışmakta olan mağdura hortumları kim kesti?" diye sorduğu, onun "kesmedim, düşmanını başka yerde ara" şeklindeki hitabı üzerine elindeki tabancalardan biri ile atışa başladığı ve atışına devam ederken kendisini yere ve sütre gerisine atan mağdurun eşi, maktuleye "vuruldum ne duruyorsan elindekini ona vur" dediği, Cemile'nin de balta veya çapa ile, sanığa yaklaşarak onun ateşine devam ettiği sırada, ve kocasının hayatı için doğan tahlikeyi bertaraf etmek amacı ile, elindeki aleti sanığa vurduğu onun da eli ile bu hamleyi karşıladığı ve elinin kesildiği, bir anda Cemal'e yönelik kast ettiği öldürme cürmünün sonucunu almayı sağlamak amacı ile ve bu sonucu alamadan duyduğu öfke ve infial ile bu kerre kendisine mani olma çabası içinde ve kendisi için ciddi bir engel ve tehlike haline gelen maktuleye diğer sil;ah ile müteaddit defa ateş ettiği, onun vurulup yuvarlandığını da görünce kaçtığı ve olayın bundan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda sanık gayesi olan Cemal'i öldürmüş veya ihtiyari ile bu öldürmeden vazgeçmiş olsa idi Cemile'yi kendisini yaraladığından dolayı öldürmesi TCK.nun 446. maddesi çerçevesinde düşünülebilir ve ayrı ayrı bir eylem olarak nitelendirilebilir.
Ancak üzerine iki adet dolu tabanca alarak olay yerine giderken ve Cemal'e hitap ederken bunlardan birini çekerek tecvih ettiği tespit olunan, sanığın ötedenberi uyuşmazlığı ve husumeti olan mağduru öldürmek gayesi ile ve bu silahlı saldırı devam ederkenCemile'nin müdahalesi ile kendisini engellediği ve sanığında onu gayesine vasıl olamamaktan duyduğu infial ile öldürdüğü belli olmaktadır. Burada sanığın Cemal'i öldürmeyi ne zaman karar altına aldığının araştırılması da gerekmez. Gerçekten maktule baltayı vurmasa öldürülmeyecekti, ancak Cemile'nin bu hareketi bir tecavüz değil, meşru savunma halini oluşturur. Cemal'e karşı eylemin eksik teşebbüs aşamasında kalması maktulenin olaya katılması ve öldürülmesinden ileri gelir. Şu halde bütün koşullar ile mevsuf adam öldürme cürmü oluşmuştur ve mahkemenin TCK.nun 78. maddesi ile vaki kabulü ve yaptığı sonucu etkilemiyen uygulaması yerinde olduğu gibi özel dairenin bunu onayan görüşü de usule ve yasaya uygundur.
Olayımızda işlenmesi arzu edilen gaye suç Cemal'i öldürmektir . Maktule Cemile'nin sanığın bu gayesini önlemek istemesi bakımından öldürülmesi vasıta suçtur. Sanığın gayesine vasıl olamamasından duyduğu infial ile maktuleyi öldürmesinde özel dairenin tenkit düşüncesi oluşmuştur. Esasen 6123 sayılı Kanunla değiştirile 8. bende verilen açıklıkta bu gayeye matuftur.
Bu itibarla C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluğa karşı olan görüş ise; TCK.nun 450. maddesinin 7. ve 8. bentlerinin bu olayda uygulama bulması için gaye suçun daha önce karar altına alınmış olması gerekir. Olayımızda da sanık Cemile'yi kocasının kaçmasını sağlamak için neden kaçırttın öfkesi ile öldürse idi söz konusu madde bendleri düşünülürdü. Oysaki Cemal bir hile ile, vuruldum diye yuvarlanınca ve böylece kendisini koruyunca birinci suç eksik teşebbüs halinde kalmış, Cemile'yi kolunun yaralanması ile duyduğu acı ve bunun tevlit ettiği öfke ile öldürmüştür. Nitekim Cemile yere yıkılmış artık Dursun, Cemal'in üzerine iki silah olmasına rağmen gitmemiştir Böylece her iki eylemin ayrı ayrı düşünülmesi ve nitelendirilerek sanığın hukuki durumunun tayini gerekir. Bu durumda mahkemenin kabulünde ve özel dairenin tenkitli onama görüşünde isabet görülmediğinden C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle C.Başsavcılığı itirazının (REDDİNE) 14.2.1977 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.