 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1977/12378
K: 1977/17528
T: 22.12.1977
DAVA: Davacı, haksız ve kötüniyetle iş aktinin feshedildiğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı istemiştir.
Davalı, davacının kanun dışı greve iştirak ettiğini, grevin ihtiyati tedbir kararile durdurulmasına rağmen de kanun dışı greve iştirakin sürdürdüğünü ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.
KARAR:1- 275 sayılı Kanunun 29. maddesinde, kanun dışı grev yapılması halinde işverenin böyle bir greve katılan işçinin hizmet aktini, fesih ihbarına lüzum olmaksızın ve herhangi bir tazmiat ödemeye mecbur bulunmaksızın feshedebileceği yazılıdır.
Davalının, davacının iş aktini, kanun dışı yapılan greve iştirak etmesi ve bu grevin ihtiyati tedbir karariyle durdurulmasına rağmen kanun dışı greve iştirakini sürdürmesi nedeniyle, fesih ihbarına lüzum görmeksizin feshettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davalının yaptığı işlemde kanuna aykırı bir yön yoktur. Davacının kanu dışı greve iştirak etmesinde davalının yanıltıcı bir tutum ve davranışı da söz konusu olmadığından mahkemece lehine verilen ihtiyati tedbir kararından davacıyı haberdar etmek zorunluğu da yoktur.
Kanun dışı bir grevin devamı süresince işveren grevci işçinin işine her zaman son verebilir.
Bu nedenle davacı ihbar ve kıdem tazminatı alamaz.
Mahkemenin aksi görüşle istekleri hüküm altına almış olması bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre de davacının sendika ile olan ilişkisi araştırılmadan %25 zamdan yararlandırılması doğru değildir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten davalı yararına (BOZULMASINA) davalı yararına takdir edilen 1400 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 22.12.1977 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI: Davada; davalı işveren Ankara 7. İş Mahkemesi'nin 12.7.1976 tarih ve 976/1201 sayılı grevin durdurulması kararına rağmen, işbaşı yapımaması nedeniyle 19.7.1976 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davacının iş aktini 275 sayılı Yasanın 29 ve 1475 sayılı İş Yasasının 17/II-f. maddesine göre bildirimsiz ve tazminatsız feshettiğinden bu haklarının tahsili istenmiş, mahkeme de isteği hüküm altına almıştır.
Bu şekilde iş akitleri feshedilen işçilerin adedinin 382 olduğu ileri sürülmektedir.
İşyerinde davacının üyesi bulunduğu sendika 21.11.1975 tarihinden beri yeni bir toplu iş sözleşmesi yapma görüşmelerinin sonuç vermemesi nedeniyle grev uygulaması yaptığına göre bu niteliği ile de uygulanan grev hak grevi olmayıp menfaat grevidir. Ve 275 sayılı özel Yasa 19.maddesinde ancak hak grevlerinde mahkemenin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulabileceğini kabul etmiş ve bir de 21. maddede öngörülen nedenler ve biçimler içinde Bakanlar Kuruluna yetki tanımıştır. Ancak taraflar uygulanan bu grevin yasaya uygun olup olmadığı konusunda uyuşmazlık içinde bulunduklarından grevin gerek amaç gerekse biçim yönünden yasaya uygun olup olmadığının saptanması önem kazanmıştır.
Davacının mensup olduğu sendika, İstanbul 5. iş Mahkemesinin 12.3.1975 gün ve 32-6 sayılı kararı ile Bölge Çalışma Müdürlğünden 275 sayılı Yasanın 12. maddesine göre aynı mahalde ve aynı işkolunda kurulu diğer sendikaların adreslerini gösterir listeyi aldıktan sonra yasanın öngördüğü yazılı bildiri ve ilanı yapmaması üzerine çıkan yetki uyuşmazlıkları özellikle işverenin 31.3.1975 tarihine kadar Ağaç-İş Sendikası ile yapılmış toplu iş sözleşmesi taraf sendikaca feshi ihbarda bulunulmadığından 275 sayıl Yasanın 4. maddesi uyarınca 1 sene daha uzamış saylacağı nedeniyle yapılan itiraz çağrıda bulunan sendika yararına İstanbul 5. İş Mahkemesi'nin 2.5.1975 gün ve 105 sayılı 7. İş Mahkemesi'nin 19.8.19757 gün ve 228 sayılı kararı ile sonuçlanması üzerine toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlanmıştır.
Ancak davalı işveren bu defa Ankara 3. İş Mahkemesi'ne halen yürürlüğü bir yıl daha uzatılmış toplu iş sözleşmesi varken ikinci bir sözleşme yapamıyacağının tesbiti ve bu yoldaki muarazanın önlenmesi için dava açmış ve mahkemenin davanın reddine dair kararının Dairemizce bozulması üzerine mahalli mahkemece israr kararı verilmiş fakat israr kararı da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 23.6.1976 tarih 941-2277 sayılı kararı ile daire bozması ve istek paralelinde bozulmuştur.
Bunun üzerine mahalli mahkeme sendikanın bozmada ve yukarıda yazılı gerekçeye göre toplu sözleşme yapamıyacağına 27.7.1976 gün ve 158-1658 sayı ile karar vermiş ve bu karar artık temyiz edilmiyerek 3.8.1976 tarihinde kesinleşmiştir.
Kollektif İş Hukukunun özellikleri gözönünde tutulduğunda 275 sayılı Yasanın 29. maddesine göre kanunsuz greve katılan işçinin iş sözleşmesinin ihbarsız ve tazminatsız iş akdinin bozulabilmesi için işçinin iştiraki yanında kusurlu olup olmadığının da araştırılması gerekir. İşçi yasanın kendisine tanıdığı bir hakkı kullandığı inancı içinde ise kusurlu olduğundan söz edilemez. Aksi düşünce Anayasa ve Yasanın esprisi ile bağdaşmaz.
Nitekim davalının grevinin kanunsuzluğunun tesbiti ve tedbir yolu ile durdurulması için Ankara 7. İş Mahkemesine açtığı dava sonunda da; gerek grev kararının alınması ve gerekse uygulanması yasadaki prosedüre ve İstanbul İş Mahkemelerinin kesin ilamlarına dayandırıldığından bu aşamada yasaya aykırı olduğundan söz edilemeyeceğinden, ancak sendikanın toplu iş sözleşmesi yapamıyacağının 27.7.1976 tarihli Ankara 3. İş Mahkemesi'nin kararının kesinleşmesinden sonra greve devam edildiği takdirde kanunsuzluğundan bahsedilebileceğine oysa 12.7.1976 tarihli tedbir kararının 20.7.1976 tarihinde mahallen infazı ile durmuş bulunan grevin kanunsuzluğu ileri sürülemiyeceği kabul edilerek 26.10.1976 tarihinde davanın reddine karar verilmiş ve bu kararda Yargıtay'ca onanarak kesinleşmiştir.
Kesinleşen bu kararla da hukiki bir gerçek ve durum ortaya çıkmaktadır. O da sendikanın toplu iş sözleşmesi yapamıyacağına dair genel kurul veya mahkemenin kararının karar düzeltme ve diğer kamu yolları süresi geçmesiyle kesinleşmesinden sonraki aşamada greve devam edildiği takdirde işçinin kusurlu yani yasal hakkını kullandığı inancıyla hareket etmediği gerçeğidir. İş akitleri ise bu aşamadan önce feshedilmiştir. Bu gerekçe ile kısmen de karar yerindeki gerekçe sonucu itibariyle doğru olan kararın onanması oyunda olduğum için çoğunluk görüşünden ayrılıyorum.