 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1977/8380
K: 1978/5950
T: 03.05.1978
DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava konusu makbuzun davacı tarafından verilmediğinin tesbiti ile iptaline ilişkin hükümün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı davalıya hiçbir suretle buğday satmamış olduğu halde davalının 24.8.1974 günlü sahte bir müstahsil makbuzu düzenlediğini ve bu makbuz muhteviyatını gider defterine işlediğini, maliye kontrolörleri tarafından yapılan kontrolde bu makbuzu gören vergi kontrolörlerinin kendisine ait gelir defterleri üzerinde yaptıkları incelemede bu makbuz muhteviyatı satış bedelinin kendisine ait gelir defterine işlenemediğini tesbit edip takdir komisyonunca mali denge vergisi, kaçakçılık cezası ve gecikme zammı tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek, kendisinin böyle bir belge vermediğinin tesbiti ile, mevcut bu belgenin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davanın şu ileri sürülüş şekli itibariyle hiç kuşku yoktur ki, bu davanın açılmasından amaç, 24.9.1964 günlü müstahsil makbuzunun sahteliğinin tespiti ve iptali yolu ile tarh ve tahakkuk ettirilen vergi cezasından kurtulmayı sağlamaktır. O halde bu davada üzerinde durulması ve çözümlenmesi gereken yön belirtilen amaçlarla ve hazinenin taraf olmadığı bir davada böyle bir isteğin ileri sürülüp sürülemiyeceği ve genel mahkemelerin mali yargıyı ilgilendiren konularda idareyi bağlayıcı bir karar verip veremiyeceği olmalıdır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 235. maddesinde müstahsil makbuzundan söz edilmiş ve bu makbuzun kimler tarafından nasıl ve neşikled düzenleneceği açıkça belirtilmiştir. Bu tür makbuzların vergiye tabi kişiler arasında gelir vergisi yönünden önemi açıktır. O halde davacının bu yoldaki bir iddiayı idarenin hasım olmadığı bir davada ileri sürmesi de mahkemece isteğin kabul edilmesi idare yönünden bağlayıcı bir hüküm olarak nitelendirilemez. Hal böyle olunca, idareyi bağlayıcı karar veremiyecek durumda olan genel mahkemelerden alınacak bu tür bir karar herhangi bir hukuki sonuç doğuramıyacağından, böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunduğu da söylenemez. Davacı bu iddiasını mali yargı merci önünde ileri sürebileceğine göre, açılan davanın dilekçesinin yazılı nedenlerle reddine karar vermek gerekirken, isteğe hükmedilmiş bulunması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 3.5.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.