Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1977/8379
K: 1978/6346
T: 10.05.1978
DAVA : Taraflar arasındaki muarazanın önlenmesi ve istirdat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı idarece kilosuna 400 kuruş tahmini değer biçtiği 1027 ton sentetik toz deterjanın 247 tonluk ihtiyacı için kapalı zarf usulü ile yapılan ihalesine katılırken 358 kuruş üzerinden teklifte bulunacağı yerde esaslı 258 kuruş üzerinden kapalı zarf vermek suretiyle teklifte bulunduğunu ileri sürerek davalının geçici teminatı irad kaydetmek suretiyle vaki muarazasının önlenmesini, 43.300 liralık teminatın temerrüt tarihinden itibaren faizi ile birlikte iadesini istemiştir.
Yerel mahkeme, şartnamenin gayet açık olduğundan, 258 kuruş üzerinden teklifte bulunulduğundan ve ortada esaslı bir hata söz konusu olmadığından söz ederek davayı reddetmiştir.
Hal böyle olunca, bu davada öncelikle esasla hata kavramı, niteliği ve sonuçları üzerinde durulması ve davacının sabit olan davranışında bir nitelikte bir hata bulunup bulunmadığının saptanması zorunlu hale gelmektedir. Bilindiği gibi, Borçlar Kanunumuzun esaslı hatanın ne olduğunu bildiren genel nitelikte iki hükmü mevcuttur. Bu hükümlerden birincisi BK.nun 24/b-4'de (sözleşmenin yapıldığı an gözönüne alınarak) düzenlenmiş, ikincisi de BK. nun 25/14 de (iptal beyanının yapıldığı an öngörülerek) sevkedilmiştir. Bir hatanın genel olarak esaslı sayılabilmesi ve iptal hakkı bahşedilmesi için, yukarıda anılan her iki hükümdeki koşulların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Şu halde Kocayusufpaşaoğlu'nun tanımı ile esaslı hata; yanılan için o konuda yanılmasaydı sözleşmeyi yapmıyacak olduğu ve iş (alışveriş) hayatındaki objektif iyiniyet kuralları gereğince de bu önemi kabul edilen belli bir duruma ilişkin öyle bir hatadır ki, onun öne sürülmesi dahi, iptal beyanının yapıldığı an da, objektif iyiniyet kurallarına aykırı düşmemektedir (Neaip Kocayusufpaşaoğlu - Güven Nazariyesi Karşısında Borç Sözleşmelerinde Hata Kavramı - İstanbul 1968 - Sayfa 165). Güven kuramı (nazariyesi) açısından, hataya düşen ile karşı tarafın yararları arasında bir denge kurmak amacını güden bu tanıma göre, BK.nun 24/b. 4 hükmü gereğince hata sübjektif, hem de objektif bakımdan esaslı olmalıdır. Şu halde burada anılan yasa hükmünün esaslı hatalar için getirdiği genel kriterler ve özellikle iki unsur üzerinde kısaca durulmasında zorunluk vardır.
Subjektif unsur gereğince, hata öyle belirgin bir duruma ilişkin olacaktır ki, yanılan, o durumda ettiğini bilmiş olsayda, sözleşmeyi yapmıyacaktı. Yani, hata konusu durum, hataya düşen bakımından sözleşmenin yapılmasında bir "conditio sina qua non" (onsuz sözleşme yapılmayacak bir şart) teşkkil etmelidir. Bu doktrinde, hatanın illi'olması, sözleşmenin yapılması ile hata sırasında bir nedensellik (illiyet) bağı bulunması şeklinde ifade edilmektedir.
Objektif unsurdan da anlaşılan şudur: İş (alışveriş) hayatındaki dürüstlük (objektif iyiniyeti) kuralları, yasanın deyimi ile "ticari doğruluk" ilkesi uyarınca, söz konusu belli durmu sözleşmenin iptalini haklı gösterecek bir önemde görülebilmelidir. Özellikle bu unsurun, MK.nun 2. maddesine yaptığı yollama (atıf) sayesinde kaynağını aynı maddede bulunan "güven kuramı" esaslarının, kural olarak irade kuramının iktidar alanında bulunan hata hükümlerine sızmasını önlemek amacını güttüğü ileri sürülmektedir. (Kocayusufpaşaoğlu-age- 159) (Mecker - İsviçre Medeni Kanunu Şerhi - VI. Cilt. -Borçlar Kanunu - Bülent Olcay çevirisi - 1967 - Sayfa 149, Mad. 24, N. 29/3 vbd.) (Oser/Schönenberger - İsviçre Medeni Kanun Şerhi - Borçlar Hukuku - Recai Seçkin Çevirisi - Ankara 1947 Mad. 24. N. 38 ve 45)
Şu halde, az yukarıda anılan unsurlar var olduğu takdirde sözleşmenin niteliğinde (BK. 24/b.I); eşyada (BK. 24/b.2); kişide (BK. 24/b.2) ve miktarda (BK.24/b.3) hataya düşen kişi esaslı hata nedeniyle, sözleşmenin, irada beyanının iptalini dava edebilecektir.
Temyize konu olan bu davaya gelince; davalı Milli Savunma Bakanlığı'nın kapalı zarf usulüyle ihaleye çıkardığı 247 ton toz deterjean için kilosu 258 kuruştan teklif mektubu verdiği anlaşılmaktadır. Yerel mahkeme hiçbir gerekçe göstermeden davanın reddine karar vermiştir. Oysa dava, davalı idarece tesbit edilen muhammem bedelin kilo başına 400 kuruş olduğunu ihaleye çıkarılan 1027 ton sentetik toz deterjandan 780 tonunun aynı gün yapılan kapalı zarf usulüyle kilosunun 338 kuruştan ihale edildiğini; kendisinin iştirak ettiği 247 tonluk bölümü için kilosuna 358 kuruş teklif mektubu vermeyi amaçlamasına rağmen miktarda esaslı yanılgıya düşmek suretiyle 258 kuruştan ibaret teklif mektubu verdiğini; halbuki diğer zarf verenlerin 338, 367, 347 kuruşluk teklifte bulunduklarını, bu yönünde kendisinin yanıldığının açık ve kesin kanıtı olduğnu kaldı ki, daha önceki yıllarda yapılan ihalelerde dahi kendisinin teklifinin çok üzerinde fiyatlarla ihaleler yapıldığını, nitekim 3 ay sonra yapılan ihalede en düşük fiyatın 388 kuruş olduğunu ve 247 ton deterjanın 388 kuruş üzerinden ihalesinin yapıldığını ileri sürerek esaslı hata nedeniyle sözleşmenin iptalini istemiştir. İncelenen dosya münderecatına göre davacının savunmasında ileri sürdüğü maddi olguların tamamen gerçek olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, davacının da katıldığı 5.6.1973 günlü ihalede verilen teklif mektuplarında 338, 347, 359, 362, 367,369 kuruşluk fiyat ileri sürülmüş olmasına karşılık sadece davacının 258 kuruş teklifte bulunduğu dosyadaki mektuplardan gerçekleşmiş bulunmaktadır. Davacının dışında kalan teklif sahiplerinin teklifleri arasında özel rekabet durumunun doğurduğu ve geretirdiği cüz'i sayılabilecek farklar (ençok 31 kurşu, en az 9 kurşu) olmasına rağmen, davacının teklifi ile diğer talipler arasında, ticari örf ve teamülün ve özellikle rekabet durumunun dahi asla terviç ve tecviz etmediği büyük ve çok önemli farlar mevcuttur. Örneğin; davacıdan sonra en düşük büyük ve çok önemli farklar mevcuttur. Örneğin; davacıdan sonra en düşük teklifi verenle arasında kilo başına 80 kuruş ve en yüksük teklif eden arasında 119 kuruş gibi çok büyük fark vardır. Ve bu farkın işin niteliği ve oranı bakımından ticari kural ve teamüller ve rekabet esaslarınca izah edilmesi olanaksız kalmaktadır. Zira aynı gün 700 tonluk bir bölüm 338 kuruştan ihale edilirken 247 tonluk kısımda 258 kuruştan davacıya ihale idilmiştir. Bilahare aynı bölüm 20.9.1973 te yani lik ihaleden 2 aylık gibi kısa bir süre sonra 388 kuruştan ihale edilmiştir. Kaldı ki davalı idarenin muhammen bedeli de 400 kuruştur. Bu ihaleden önceki senelerde dahi 258 kuruştan ihale yapılmadığı dikkat nazara alındığı takdirde, davacının teklifte bulunduğu miktarda esaslı şekilde hataya düştüğü açık ve seçik olarak ortaya çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi bu olayda hatanın hem objektif ve hem de subjektif unsurunun tamamen gerçekleştiği kuşkuya yer vermeyecek derecede ortadadır. Hata o kadar belirgindir ki, o durumda hata ettiğini bilmiş olsayda davacı bu sözleşmeyi yapmıyacaktı. Kaldıki, anılan nedenler, iş hayatındaki objektif dürüstlük kuralları, ticari doğruluk ilkesi ve dolayısıyla MK.nun 2. maddesi hükmü, karşısında dahi, davacının iddiasını haklı gösterecek önemde bulunduğu kuşkusuzdur. Esaslı hatayı izah edici akla uygun maddi olguların başka türlü değerlendirilmesi olanaksızdır. Davalı idarenin, davacıyı hataya düşürücü herhangi bir davranışının bulunmaması, davacının teklif ettiği fiyatı hem yazı ve hemde rakamla yazmış olması ve özellikle geçici inancayı ona göre yatırması sonucu etkiler nitelikte değildir. Aynı kural, dairemizin 7.5.1957 gün ve 1390/2483; keza 7.7.1970 gün 4027/5714; yine 10.10.1964 gün, 8981/4759 sayılı kararlarında da belirtilmiştir. O halde, davacının iddiası hakkında gerekli inceleme yapılıp, gerçekleşecek duruma göre bir karar verilmek gerekirken, en ufak bir gerekçe gösterilmeksizin istenenin reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır ve hüküm anılan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 10.5.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini