 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1977/5312
K: 1978/3193
T: 13.03.1978
- DOĞRUDAN DOĞRUYA ZARAR
- HUKUKA AYKIRILIK BAĞI
- UYGUN NEDENSELLİK BAĞI
ÖZET: 1) Sözleşme dışı sorumlulukta haksız eylemden doğrudan doğruya zarar gören, bir hukuk kuralının korumak amacı güttüğü varlıkları doğrudan doğruya zarara uğrayan kişiler ödence isteminde bulunabilirler.
2) Eylem, niteliği itibariyle olayların doğal ve alışılmış akışına ve hayat denemelerine ve objektif olasılığa göre zararı doğurmaya elverişli ise, uygun nedensellik bağının varlığından sözedebilir.
(818 s. BK m. 41)
Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 22346 liranın faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalılardan Denizcilik Bankası avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu
Davacılar, 18.2. 1973 günü davalılardan Denizcilik Bankası'na ait Yeşilköy Romorkörünün kusurlu davranışı yüzünden diğer davalıya ait Başkanlar adlı av motoruna çarparak batmasına neden olduğunu, oysa davalı (A) ya ait motorla balık avına çıkmak üzere, evvelce anlaştıklarını ve bu kaza nedeniyle balık avına çıkamadıklarını ve bu yüzden zarara uğradıklarını ileri sürerek, 26.500 liradan ibaret zararlarının her iki davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Yerel mahkeme, gerçekleşen zararın her iki davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Gerek kusur sorumluluğu ve gerekse kusursuz sorumluluk söz konusu olsun, sözleşme dışı sorumlulukta, Türk/İsviçre ve Alman Hukuku'nda kural olarak, yalnız haksız eylemden doğrudan doğruya zarar gören, bir hukuk kuralının (normunun) ihlal edilmesiyle bu kuralın korumak amacını güttüğü varlıkları doğrudan doğruya haleldar olan kişilerin tazminat talep edebileceği kabul olunmakta ve hukuken korunan varlığı haleldar edilen kişiden gayrı, ihlal sonucunda dolaylı olarak eylemin etkilerinin yansıması (in'ikası), tabir caiz ise sıçraması (effet reflex) suretiyle zarar gören üçüncü kişilerin tazminat isteyemiyecekleri belirtilmektedir. Bunun tek istisnası BK.nun 45. maddesinin düzenlediği tazminat türüdür. (Haluk Tandoğan 3. Şahsın Zararının Tazmini - Ankara 1963- Sayfa 1 vd.)(Fikret Eren - Hukuka Aykırılık Bağı ve Normun Koruma Amacı Teorisi - Ankara 1975 - Sayfa l vd.) Tazminat talebine yetkili kişilerin alanını, ister dolayısıyla zarar gören şahıs kavramına başvurarak, isterse hukuka aykırılık bağı kavramına dayanarak sınırlama çabaları Tandoğan'ın da belirttiği gibi şu düşünceye dayanmaktadır. Bir haksız eylem veya sorumluluğu gerektiren başka bir olay, hukuki varlıklarını doğrudan doğruya haleldar ettiği kişilerden başka pek çok kişilerin de zarara uğramasına yol açabilir. Örneğin, doktrinde (klasik bir örnek olarak) belirtildiği gibi, bir gazinoda her akşam konser vermeyi taahhüt eden bir piyanist, bir akşam gazinoya giderken bir trafik kazasından yaralanmış ve bir süre konserlerine verememiştir. Burada, piyanistin kazaya sebebiyet verenden, maruz kaldığı zararları talep etmesi hukuk kuralının (normunun) koruma alanına girmektedir. Ancak. piyanistin maruz kaldığı bu zarar dolayısıyla gazino sahibi, vestiyeri işleten şahıs, garsonlar, müzik eleştiricileri, hatta gazino sahibinin kazancı azaldığı için az vergi almak zorunda kalan devlet, o süre içinde elektrik sarfiyatı olmaması nedeniyle daha az elektrik ücreti tahakkuk ettiren belediye vs. de dolaylı olarak zarar görmüşlerdir. Hiç şüphesiz verilen bu örnekteki kişilerle zarar arasında mantiki bir illiyet bağı bulunmasına- rağmen, trafik kazasına neden olan haksız eylem failinin ihlal ettiği hukuk normu (trafik kuralı) bu kişileri yani gazino, sahibi, vestiyerci, devlet ve belediyeyi koruma amacını gütmediğinden, yoksun kaldıkları kazanç için failden tazminat talebinde bulunamazlar. Bu kural (haksız eylemi işleyenin önceden göremeyeceği sonuçlardan dahi sorumludur). ilkesinin, fail veya objektif surette sorumlu olan şahıs için çok ağır olabilecek sonuçlarını hafifletmek üzere, bir yandan uygun illiyed bağı, diğer yandan hukuka aykırılık bağı kavramlarının bir sonucu olarak kabul edilmiştir. (Tandoğan -age.- l7)(Eren-age-IS vd. 27). 0 halde bu gibi durumlarda sorumluluğu sınırlamak, hem uygun illiyed teorisinden ve hem de hukuka aykırılık bağı teorisinden yararlanmak suretiyle mümkün olacak ve en doğru ve adil çözüm yolu bulunacaktır.
Temyize konu, bu davanın dayanağı olan maddi olgu da yukarıda verilen örnekte olduğu gibidir. davalı Denizcilik Bankası'na ait bir deniz aracı, kusurlu davranışı ile diğer davalının balıkçı teknesini batırmıştır. davalı Denizcilik Bankası'nın kullandığı adamı Deniz Ticareti Hukukunun öngördüğü kuralları çiğnemiştir. İhlal edilen koruyucu kural, doğrudan doğruya diğer davalının deniz aracını koruyan bir kuraldır. Davacıların ileri sürdüğü zararla ihlal edilen kural arasında bir bağ mevcut değildir.
Kaldı ki, eylemle zarar arasında da uygun bir illiyet bağı mevcut bulunmamaktadır. Şöyle ki; yukarı da belirtildiği gibi olayda mantiki bir illiyedden söz edilebilir. Ne var ki, davacıların zararı ile davalı, Denizcilik Bankası'nın kullandığı adamın eylemi arasında tazmin borcunu gerektirecek bir illiyed bağı yoktur. Çünki, uygun illiyedden söz edilebilmesi için, eylemin niteliği itibariyle olayların doğal ve alışılmış (mutad) akışına ve hayat denemelerine ve objektif olasılığa göre, meydana gelmiş olan zarar türünden (davacıların zararı türünden) bir zararı doğurmaya elverişli olması gerekir. Diğer bir deyimle, sonuç niteliği itibariyle eyleme ve olaya uygun olmalı, onun uygun bir sonucu olarak görülmelidir. Eğer sonuç, olayların doğal akışına ve hayat denemelerine göre, beklenilmeyecek bir nitelikte ise, mantiki anlamda bir illiyet bulunmasına rağmen, eylemi işleyen (Davalı Denizcilik Bankası'nın Kaptanı) bu türden anormal, atipik, illete uygun olmıyan sonuçtan dolayı sorumlu tutulamaz. Çünkü, tazmin borcu, illiyet bağının dışına çıkamaz. O halde, davalı Denizcilik Bankası aleyhine açılan davanın anılan nedenlerle reddine karar verilmek gerekirken, aksine düşüncelerle ve sorumluluğun yasal dayanakları da gösterilmeksizin isteğe karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle temyiz eden davalı yararına (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 13.3.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.