 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1977/1781
K: 1977/2595
T: 07.03.1977
DAVA : Davacı avukatı; trafik kazası sonucu müvekkiline ait aracın hasara uğradığını ve kendisinin de yaralandığını ilerisürerek 33256 lira maddi ve 15.000 lira manevi tazminatın alınmasını istemiştir.
KARAR : Yapılan yargılama sonunda; olay, ilgili dosya ve belgelerle sabit olduğundan 13937 lira 50 kuruş maddi ve takdir edilen 5.000 lira manevi tazminatın faiziyle birlikte ilamda gösterilen miktarlarda davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davalılardan (H) ve (N) hakkındaki davanın husumet yönünden reddine kararverildiğine ilişkindir.
Temyiz eden : Davacı ve davalı Başak Sigorta A.Ş. avukatları,
Temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1- 6085 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 232 sayılı Yasa ile değişik 50. maddesi hükmünde "çalınan ya da izinsiz kullanılan motorlu taşıt araçlarının verdiği zararlardan ötürü araç sahibinin sorumluluğu" düzenlenmiş değildir. Bu itibarla yasada bu konuda önemli sorunlar yaratacak bir yasa boşluğunun varlığı kuşkusuzdur. Ergun özsunay'ın (çalınan veya araç sahibinin izni dışında kullanılan motorlu taşıt araçlarının sebep olduğu zararlardan doğan hukuki sorumluluk - İ.H.F.M. Cilt XXX, Sayı 3-4, 1964, Sayfa, 852) adlı makalesinde belirttiği gibi; izinsiz yararlanmadan doğan sorumluluk bakımından Karayolları Trafik Kanunu'muzda "gerçek bir boşluğun" bulunması, uygulamayı, kusur sorumluluğuna ilişkin genel kurallara başvurmak zorunda bırakmış ve bu durumlarda Borçlar kanunu'nun 41. maddesinin uygulanma temayülü belirmiştir ki, trafik kazalarından doğan büyük zararlara karşı modosı geçmiş bu kurallara sorunun çözümlenmesi ve dolayısıyla araç sahibinin hırsızlık olayını isbat ettiği takdirde zarar göreni çok kez ödeme gücü olmayan araç hırsızlarıyla başbaşa bırakmak ve bu olayda olduğu gibi hırsızın da tesbit da tesbit edilememesi halinde zararını dahi alamayacak duruma düşürmek sadece haksız değil ayrıca hakkaniyete ve sosyal güvenliğe de aykırıdır.
O halde, Tandoğan'ın da belirttiği (Türk Mesuliyet Hukuku - 1961, sayfa 238) ve Ergun Özsunay'ın da paylaştığı gibi (agm - 856); araçtan izinsiz yararlanan, araç sahibi yerine ve araç sahibi gibi orumlu kılınmalı, ancak, araç sahibi de, aracın çalınmasını ya da izinsiz kullanılmasını önleme ve gözetim bakımından gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini, hayat denemelerine ve olayların akışına göre alınabilecek normak tedbirleri aldığını ve bu itibarla kendisinin ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kimselerden birinin kusuru bulunmadığını ispatlamadıkça, sorumluluktan sıyrılamamalıdır.
Olayımızda, ceza mahkemesince verilen kararda arabanın çalındığı vakıasının tesbit edildiği anlaşılmaktadır. Bir ceza mahkemesinin tesbit ettiği maddi vakıaların Borçlar Yasası'nın 53. maddesi hükmünce hukuk hakimini de bağlayacağında kuşku yoktur. Ne varki ceza mahkemesi ilamında hırsızlığın nasıl ve ne şekilde yapıldığı konusunda ve bu hırsızlık olayında araç sahibi olan davalının kusuru bulunup bulunmadığı yönünde bir açıklama bulunmamaktadır. O halde ceza mahkemesinin ilamında da sabit görülen hırsızlık olayında araç sahibinin kusuru olup olmadığı yönünün saptanması öncelikle halli gereken bir önsorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Zararlı sonuç doğuran olayı müteakip davalılardan (H)'nin aracında yapılan inceleme sonunda düzenlenen 08.07.1972 günlü ve davalı tarafından daaksi iddia ve ispat edilemeyen görgü zaptında; arabanın tüm kapılarının kilitli olduğu, kelebek camları dahil camlarının kapalı olduğu, kapılarda ve camlarda zorlamaya delalet eden hiçbir iz tesbit edilemediği, arabının düz konak yapılmak suretiyle çalıştırıldığı hususunda bir işleme başvurulmadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Şu kesin delillerden çıkan anlam ve sonuç hiç kuşkusuz bu aracın ya kapısının davalı (H) tarafından açık bırakılması ve kontak anahtarının arabada unutulması suretiyle ihmali davrahnışlarda arabanın çalınmasına sebebiyet verdiği ,a da adı geçen davalının arabasını kendi rızası ile bir üçüncü kişiye kullandırdığıdır. Ceza mahkemesi ilamında çalınma sabit görüldüğüne ve bu yön hukuk hakimini de bağlıyacağına göre yukarıda izah edilen arabanın çalınması olayında davalı (H)'nin kusurlu ve savsaklayıcı eylemi olduğunda kuşku yoktur. Bu şekilde tutum ve davranışları ve gösterdiği ağır özensizlik ve terdbirsizlik nedenleriyle arabının çalınmasında davalı (H)'nin kusuru açıktır. O halde olayda (H)'nin sorumlu tutulmamış olması yazılı nedenlerle Yasa hükümlerine aykırıdır.
2- Karayolları Trafik Kanunu'na göre, motorlu taşıtların sahipleri, bunların kullanılmasından üçüncü kişiler aleyhine doğacak zararlarıkarşalamak üzerer, mecburi mali mesuliyet sigortası yaptırmaya zorunludur (Mad. 51/1). Bu sigorta yapılmadıkça motorlu araç, tarafik şube veya bürosuna tescil edilemez, trafiğe çıkarılamaz (17/1, 18. 19/1, 5/II, 54/I, II). O halde bu sigorta ile güdülen gerçek amaç, zarar gören üçüncü kişilerin zararlarını sürat ve emniyetle karşılaak ve böylece batandaşları motorlu araçların kullanılmasından doğan tehlikelere karşı korumaktır. kaldı ki, yasa hükmü bu sigortanın yapılması zorunluluğunu araç sahibine yüklemekte ise de, sigorta doğrudan doğruya policede yazılı araca bağlıdır ve onu izler. Aracın sahip değiştirmesi durumunda da kural, sigortasözleşmesinin devamıdır. (51/II). Bu görüş doktrinde de açıkca kabul edilmektedir. (Dr. Fırat Öztan - TTK. hükümlerine göre, sigortalı malin sahibinin değişmesi - Ankara 1971 - Sayfa 65, dip not 19 ve 29 ile ilgili metni) (Ali Bozer - Sigorta Hukuku - Ankara 1965 - Sayfa 294 vd.) (Dr. Hikmet Sami Türk - Mecburi Mali Sorumluluk Sigortası ve İzinsiz Kulanmalar - Makale - Batıder - Aralık 1971 - Cilt VI - Sayı 2 - Sayfa 347 vd., dip not 9, 10 ve orada anılan eserler). O halde, bu şekilde sigortalı olan bir araç, ister sahip değiştirsin, ister tamin edilmek üzere bir tamirhaneye bırakılsın (T.D. 02.10.1965 gün, 505 E. 2722 K.) ya da yukarıda kararın 1. bendinde açıkça belirtildiği gibi araç sahibiningerekli ve yeterli özeni göstermemesi yüzünden çalınsın veya izinsiz kullanılsın sigortalı olmakta devam edecektir. Kaldı ki olayda yani aracın çalınmasında, sigorta yaptıran araç sahibinin ayrıca kusurlu davranışı da mevcuttur. O halde sigorta bu durumda sorumlu olacaktır. Burada önemli görülen bu yön üzerinde ayrıca durulmasında yarar vardır. O da, sigorta sözleşmesinin genel şartlarnın 2. maddesinin(e) bendinde mevcut olan sorumsuzluk şartının üçüncü kişileri bağlayıp bağlamayacağ ve aracın sahibinin kusurlu davranışı sonunda aracın üçüncü kişiler tarafından çalınması ya da izinsiz kullanılması halinde de sigortanın sorumsuz olup olamayacağı sorunudur. Dairemizin ve yargıtay'ın ötedenberi istikrarla uygulaya geldiği içtihadına göre, aracın kapısının açık bırakılması ya da üzerinde kontak anahtarının unutulması yüzünden aracın çalınması ya da izinsiz kollunılması halinde, araç sahibi Trafik Kanunu'nun 50. maddesi hükmünce sorumlu tutulmaktadır. O hade 50. maddeye göre araç sahibi sorumlu tutulduğuna göre sigortanın bu durumlarda sorumsuz tutulması büyük bir çelişki olur. Kaldı ki, sözleşmenin 2/e bendindeki sorumsuzluk şartı sigortacı ile sigorta ettiren arasında hüküm ifade edip, bu şartın üçüncü kişiler bağlayacağı da düşünülemez. Kaldı ki, Trafik kanunu'nun 55/I. maddesi (sigorta mukavelesinden ... doğan ve tazminat miktarının azaltılması veya kaldırılması neticiseni veren istisnai haller, zarar görenlerin haklarına tesir etmez) hükmünü koymuştur ki, bu hüküm ile ve genel şartların 13/I ve II. maddesi hükmü dahi sözleşmedik sorumsuzluk şartının üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğini ve onların hukukunu etkilemeyeceğini göstermektedir. O halde üçüncü kişiler yararına yasadan doğan bir hakkın sözleşmede taraf olmayan üçüncü kişiler aleyhine bir şart ile bertaraf edilmesi mümkün ve geçerli olmadığından sigortanın sözleşmedik sınırlar içinde sorumlu tutulması doğrudur (Türk-agm-347 vd.) (Özsunay-agm,856 vd.) ve davalı Başak Sigorta'nın bu yönü amaç tutan temyiz itirazları yetersizdir. O halde mahkemenin sigortalı aracın tam kusurlu olduğunu gözeterek davacının zarara uğramasına neden olan olayda Başak Sigorta'ya bedeni zarar karşılığına sigorta haddi ile sınırlı olmak üzere ayrıca hükmetmesi için hüküm bozulmalıdır.
3- Davalı Başak Sigorta Şirketi'nin davayı kabulü söz konusu olmadığına göre yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamış olması da usule aykırıdır.
4- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk bulunmamasına göre davacının 1, 2 ve 3. bendler dışındaki sair ve davalı Başak Sigorta Şirketi'nin bütün temyiz itirazlarının reddi gerektir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 1, 2 ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA) ve davacının bunun dışında kalan temyiz itirazları ile davalı Başak Sigorta Şirketi'nin bütün temyiz itirazlarının reddine ve peşin harçların istek halinde geri verilmesine 07.03.1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.