Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1977/11544
K: 1978/10138
T: 20.09.1978
  • İĞRETİ AD [NAM-I MÜSTEAR]
  • DANIŞIK [MUVAZAA]
  • SENETLE KANITLAMA ZORUNLUĞU
  • SÖZLEŞMENİN GEÇERSİZLİĞİ(ÜÇÜNCÜ KİŞİ İLE YAPILAN SÖZLEŞMENİN ETKİSİ)
ÖZET: 1 - Öğreti ad, sözleşmeyi kendi adına, fakat gizlenmek isteyen kişi hesabına yapan kimsedir.
2 - İğreti ad ile bu durumu biten karşı taraf arasındaki sözleşmenin danışık nedenine dayanarak iptalini, bu işlemlerin içinde bulunduğundan gizlenen kişi de isteyebilir ve bu iptal istemini yazılı delille kanıtlamak zorundadır.
3 - 3. kişi ile davacı arasında sonradan düzenlenen ve davalının taraf olmadığı belge, davalının bu üçüncü kişi ile noterde yaptığı sözleşmeyi geçersiz kılamaz.
(818 s. BK m. 18)
(1086 s. HUMK m. 290)
Taraflar arasındaki satış akdinin iptali davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 23. 10. 1973 gün ve 2995 nolu satış mukavelesinin iptaline ve satışın Osman ile Mehmet arasında yapıldığının tesbitine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu
Davacı, çiftçilikle uğraşan davalı Ahmet'in kendisinin eniştesi olduğunu ve traktör alım satımlarında çiftçilere bazı yasal kolaylıklar tanındığını bildiği için Osman adlı kişiden satın almak istediği traktörün alımına ilişkin sözleşmede kendisinin yerine davalıyı ikame ettiğini ve dolayısiyle Dinar Noterliği'nde yapılan 23. 10. 1973 gün ve 6134 sayılı sözleşmede davalı Ahmet'in alıcı olarak göründüğünü, aslında davalının traktör alım ve satım sözleşmesiyle uzaktan ve yakından bir alakası olmadığını, traktöre ilişkin satış bedelinin kendisi tarafından ödendiğini, ancak bilahare davalı ile arasının açılması davalının traktör üzerinde muarazada bulunduğunu ileri sürerek, davalı Ahmet ile Osman adlı kişi arasında noterde yapılan satış sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptaline, traktör alım satım sözleşmesinde kendisinin alıcı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Ahmet ise; Dinar Noterliği'nde yapılan traktör alım satım sözleşmesinin gerçeğe uygun olduğunu, herhangi bir muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının dayandığı adi belgenin sonradan düzenlendiğini, esasen bu belgenin muvazaaya delil teşkil edemeyeceğini zira kendisinin taraf olmadığını, HUMK.nun 288 ve müteakip maddeleri hükümlerince iddianın tanıkla ispatlanamayacağını, bu konuda muvafakatlarının da bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Yerel mahkeme; davacının taraf olmadığı bir muvazaa iddiasının tanıkla ispat edilebileceğini, esasen ortada bir nam-ı müstear durumunun mevcut olduğunun bu hukuki müesseseye göre zahiri işlemin hükümsüz olduğunu ve tarafların gerçekleşen iradelerine göre, gerçek alıcının davacı bulunduğunu, mal bedelinin de davacı tarafından ödendiğini, davalının çiftçi olması ve vergi muafiyetinden yararlanan bir kişi bulunması nedeniyle sözleşmede taraf olarak gösterildiğini kabul ile belgenin iptaline karar vermiştir.
O halde, davanın yukarıda anılan ileri sürülüş şekline ve özellikle yerel mahkemenin olayı bir nam-ı müstear olarak nitelemiş bulunmasına göre, temyiz incelemesine konu bu davada, herşeyden önce iddianın kaynağını teşkil eden hukuki müessesenin ne olduğu, nam-ı müstear deyiminin niteliği ve bu davanın ispat şekli ve yöntemi konuları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Eski hukukumuzda, nam-t müstear geçerliliği açıkça kabul edilmiş bir bağımsız müessese olarak düzenlenmiş olmasına karşın (Mecelle 1592, 1594, 1595), bu günkü pozitif hukukumuzda diğer bir deyimle yasalarımızda nam-ı müstear diye bir deyim mevcut değildir. Buna rağmen son zamanlarda hukukumuzda namı müstearın hukuki niteliğinin belirlenmesi sorunu büyük bir önem kazanmış bulunmaktadır. Yargıtay'ın üç içtihadı birleştirme kararına (8.5.1941 gün,29/S sayılı; 5.2.1947 gün ve 20/6 sayılı; 7.10.1953 gün ve 7/8 sayılı) ve önemli doktrin al çalışmalarına konu olan bu problem, son yılların Türk hukuk hayatındaki en önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir.
Bazen bir sözleşme yapmak isteyen kimse, çeşitli düşünce ve hesaplarla, o sözleşmenin tarafı olarak gözükmeyi istemez; o zaman akitte kendi yerine bir başkasının yer almasını sağlar. İşte bu başka kişi müstear namdır. Nam-ı müstear, sözleşmeyi kendi adına, fakat gizlenmek isteyen kişi hesabına işlemi yapar; böylece onun bu sözleşmenin gerçek tarafı olarak tanınmasını ve bilinmesini önler.
Müstear nama, bazan da üçüncü kişilerin merak ve dedikodularından kaçınmak için ve bazı hallerde de kanunun yasakladığı bir sonucu elde etmek için (örneğin, kanuna karşı hile) şeklinde başvurulur.
İsviçre/Türk Hukukları'nda, araya giren şahıslarla ilgili durumlar, her somut olaya göre farklı bir rejime tabi tutulmuştur. Sırf görünüş belirtilerine bakarak her nam-ı müstear durumunun muvazaalı bir işlem olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğu ve özellikle irade serbestisi prensibine (BKm. 19) ve taraf iradelerine aykırı bulunduğu doktrinde kabul edilmiştir. Bu bakımdan, problemin her somut durumda, ya muvazaalı muamelelerin ya da inançlı muamelelerin veya dolayısiyle temsilin hukuki rejimine tabi kılmak gerekecektir (Ergun Özsunay - Türk Hukukunda ve Mukayeseli Hukukta İnançlı Muamelelerle - İstanbul 1968- Sayfa 229 vd)(Turhan Esener - Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler İstanbul 1956 - Sayfa 177)(Feyzi Necmeddin Feyzioğlu - Borçlar Hukuku - Genel Hükümler - Cilt 1 - İstanbul 1976- Sayfa 223 vd.)(İlhan Postacıoğlu - Nam-ı Müstear ve Muvazaa Meseleleri Hakkında yeni görüşler - Makale - Samim Gönensay'a armağan - istanbul 1955, Sayfa 164 vd.)(İlhan Postacıoğlu - Nam-ı Müstear Meselesi, Vekalet ve İtimat Muameleleri ile Muvazaanın Karşılıklı Münasebetleri - Makele - İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası - Cilt XIII, Sayı 3, Sayfa 1050 vd.).
Hal böyle olduğuna göre, davaya konu edilen belgenin iptaline neden olarak gösterilen somut olayın kesinlikle ortaya konmasında büyük yarar vardır. Çünkü, özellikle davacının iddiasına göre maddi ve hukuki olgular tam anlamıyla tespit edilmedikçe olaya bir çözüm getirilmesi mümkün değildir.
Davacı, gerek dava dilekçesinde ve gerekse dava dilekçesine açıklık getiren diğer iddialarında; davaya dahil olmıyan Osman ismindeki bir şahıstan bir traktör almak istediğini, ancak kendisinin oto komisyoncusu olması nedeniyle çiftçilere tanınan bazı vergi yasalarından yararlanmak amaciyle sözleşmede kendisinin taraf olarak görünmek istemediğini, bu bakımdan alıcı olarak sözleşmeye eniştesi olan davalı Ahmet'i ikame ettiğini, mal parasının tamamının alıcı Osmana kendisi tarafından ödendiğini, yapılan ve tarafları davalı Ahmet ile Osman olan satım sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ileri sürmüştür.
Gerek iddianın ortaya konuş şekli ve gerekse bizzat davacının davasına dayanak tuttuğu (el yazısı ile düzenlenmiş olan 22. 10. 1973 günlü) belge ile satıcı durumunda bulunan Osman'ın dahi bu muvazaalı işlemden yani namı müsteardan haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu yönün aksi hiç bir veçhile iddia edilmiş de değildir. Şu halde, nam-ı müstear şeklinde yapılan bu sözleşmedeki muvazaadan; iddiaya göre, hem davacı, hem davalı ve hemde diğer akit taraf olan satıcı Osman haberdardır. Gerçi, muvazaa aslında yalnız akitler arasında olabilir. Ne var ki, davaya konu edilen sözleşmedeki muvazaalı işlem, hem sözleşmenin tarafları ve hemde davacının ortak bir anlaşması ile meydana gelmiştir. Böylece, traktör satışına ilişkin sözleşmede alıcı olarak davalı Ahmet'in isminin gösterilmesi olgusu, hem davacı ile davalının ve hemde satıcı Osman'ın iradesi ile oluşturulmuş bulunmaktadır. Bu durumda üç kişinin arasındaki nam-ı müstear ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların muvazaa ilkelerine göre halledilmesi gerekir. Bu yön doktrinde de kabul edilmiştir (Esener -age- 181, 182)(İlhan Postacıoğlu - Şahadetle ispat Memnuniyeti ve Hudutları İstanbul 1964 - sayfa 220)(Feyzioğlu -age- 227). Kesinlik kazanan şu maddi ve hukuki olgular karşısında davacının muvazaanın tarafı olduğunda kuşku yoktur. Bunun böyle olduğu, az yukarıda da açıklandığı veçhile bizzat davacının iddiası ve dayandığı kanıtlarla gerçekleşmektedir. Bu bakımdan mahkemenin, delilleri yanlış değerlendirmesi sonucu, davacıyı muvazaalı işlemin dışında kabul etmesi düşüncesine katılmak mümkün değildir. Hal böyle olunca, davacının iddiasını her türlü delille ispat etmesi olanağından yararlanması da doğal olarak düşünülemez. O halde, nam-ı müstear şeklinde beliren muvazaalı işleme taraf olan davacı iddiasını HUMK.nun 290. maddesi hükmünce ancak yazılı delil ile ispatlayabilir. Davacı ise, davalıyı bağlıyacak böyle bir yazılı delil ibraz edememiştir.
Çünkü, davacı tarafından ibraz edilen 22. 10. 1973 günlü yazılı adi belge, davacı ile davaya dahil olmıyan satıcı Osman arasında düzenlenmiştir. Hal böyle olunca bu belgenin davalıyı bağlaması düşünülemez. Böyle bir belgenin ya her üç kişi arasında ya da en azından davacı ile davalı arasında düzenlenmesi gerekirdi. Oysa, her zaman düzenlenmesi mümkün olan (ve olayımızda olduğu gibi sonradan düzenlendiği anlaşılan) ve davalının taraf dahi olmadığı bir belgeye dayanarak bir noter belgesinin hükümden düşürülmesi ve geçersiz sayılması Usul hükümlerinin öngördüğü kurallara aykırı bir uygulamadır (HUMKm. 290) Aksi görüşü kabul, bütün geçerli belgelerin bu yolla iptalini sağlama olanağını kabul demek olur ki, böyle bir düşünceyi yasa kuralları bir yana, mantık kuralları ile bağdaştırmak mümkün değildir (Postacıoğlu -age- İspat Memnuniyeti 220)(Feyzioğlu -age- 228)(Esener -age- 182).
Kaldı ki, davacının davasına dayanak tuttuğu 22. 10. 1973 günlü belgenin de bu tarihte düzenlenmediği açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü bu belgede, traktör bedelinin davacı tarafından 28. 10. 1974 gününde satıcı Osmana ödendiği yazılıdır ki, sadece bu cümle dahi belgenin, noterde yapılan satış sözleşmesinden çok sonra ve en erken 28. 10. 1974 gününde düzenlendiği gerçeğini ortaya koymaktadır.
O halde, davalı Ahmet ile davaya dahil olmıyan satıcı Osman muvazaalı sözleşmenin gerçek tarafları ve davacı ise muvazaaya bizzat katılan taraf, yani mutavassıt şahıs durumunda olduğundan, ve böylece davacı üçüncü kişi durumunda sayılamayacağından davacı iddiasını davalının imzasını muhtevi bir belge ile ispat edemediğinden ve davalı ile üçüncü kişi Osman arasında yapılmış olan traktör satım, sözleşmesi gereğince davalı alıcı tarafından ödenmesi gereken satış bedeli bir an için davacı tarafından ödenmiş olsa bile bu durum belgenin iptalini gerektirmiyeceğinden ve sonucu etkilemeyeceğinden mahkemenin, davacının davalıya bir yemin teklifine hakkı olduğunu hatırlatıp yeminin sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken, İddianın ve 22. 10. 1973 günlü belgenin niteliğinde ve yorumunda hataya düşmek; ayrıca Usul Yasasının 290. maddesi hilafına tanık dinlemek; davacının vergiden yararlanmak amaciyle başvurduğu bu muvazaanın ayrıca kanuna karşı hile niteliğinde bulunup bulunmadığı (Feyzioğlu-age-221) konusu üzerinde de durup tartışmamak suretiyle satış belgesinin iptaline karar vermiş olması bozmayı gerektirir.
2 - Bozma nedenine göre davalının tanık beyanlarına yöneltmiş olduğu temyiz itirazlarının şimdilik incelenip tartışılmasına gerek görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 20.9. 1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini